.

 
Yaz geldi sıcaklar arttı insanın evden serin yerlerden çıkası gelmiyor. Kızgın güneşin cayır cayır yaktığı sokaklara caddeler hiç çıkası gelmiyor. Mümkünse evde klima serinliğinde hiç olmazsa vantilatör karşısında serinlemek istiyoruz. Peki ya dışarlarda bulunmak zorunda olanların dahası çalışmak zorunda olanların bu sıcakta güneş altında olanların vay haline. İşte bir şekilde bu sıcaklarda dışarılarda imdadımıza yetişen tek şey ağaçların gölgesi hele birde o ağaç altında püfür püfür rüzgar esiyorsa işte o bulunmaz bir nimettir.
Genelde insanlar ağaç diktiklerinde kendileri için değil genelde çocukları torunları yani gelecek nesiller için dikerler. Genellikle insanlar olgunlaşıp geleceği olan çocuklarını düşündüklerinde ağaç dikerler. Diktikleri ağaçlar büyüyüp geliştiğinde ya da meyve verdiğinde ya kendileri artık yaşlanmış ya da çocuklarına torunlarına kalmıştır. Tıpkı bizlerde olduğu gibi bizim bugün bir şekilde nimetlerinden yararlandığımız ağaçları atalarımızın diktiği gibi.
Cinslerine özelliklerine bulunduğu coğrafyaya veya iklimsel şartlara bağlı olmakla beraber bir ağacın büyümesi en az beş on yıl. Yani ağaç geç yetişen bir canlı onlara gözümüz gibi bakmak gerek zira meyvesinden gölgesinden yeşilliğinden hepsinden ötesi bizlerin temel ihtiyacı olan oksijeni ürettikleri için.
Bu hafta gerçekten üzücü başladı. Zira çorak bir coğrafi yapıya sahip başkentimizin az bulunan yeşilliklerine sahip ODTÜ içerisinde ağaçlara yapılan kıyım bir insan olarak içimi yaktı. Göz göre göre bir beton yığını için ağaçlar kesildi. Öğrencilerin protestoları ağlamaları çığlıkları arasında maalesef bilim adamı ‘’ufku geniş’’ sandığımız bir grup idareci profesör ünvanı almış kişilerin direktifleriyle  ağaçlara kıydılar.
Üzüldüm kahroldum beton yığınları için yetişmesi yıllar süren ağaçların bir çift dudaktan dökülen sözlerle katledilmesi gerçekten ben ve benim gibi çevreye yeşile duyarlı insanı üzdü, kahretti, ağlattı.
Sanki başka yer yokmuş, ağaçsız bir yer bulunamamış gibi tercih edilen; Ankara’ da zaten az bulunan bu ağaçlık bölüm, vicdanlarını oturdukları koltuklarda unutan ODTÜ yönetimi tarafından kestirildi. Bu ağaç katliamını durdurmaya çalışanlarında çeşitli şekillerde hatta güvenlik güçleri kullanılarak engellenmesi de düşündürücü ve üzücüdür. ODTÜ rektörü ve yardımcılarının büyük ayıbıdır. Bizler unutsak da onların vicdanlarında hep büyük bir utanç olarak kalacaktır.
Bir öğrencinin rektör yardımcısına söylediği yarın çocuklarının yüzüne nasıl bakacaksın hocam sözleri de gerçekten manidardı. Çünkü bu ağaçlar 50-60 yıl önce o yıllarda okuyan öğrenciler ve onların hocaları tarafından kurak bir bölgeye diktiği şimdiki gençlerin yaşadığı bir yeşil mucize. Yılların emeğinin bir kısmı birkaç dakikada heba olup gitti.
Hele o ağaç katliamı yapılan alanın önceki ve sonraki halinin havadan çekilmiş fotoğraflarını görünce içim daha da yandı, gözümden yaşlar süzüldü. Kısa bir süre öncede yol yapılacak diye katledilmişti ODTÜ nün ağaçları. Bu ağaç katliamlarının hiçbir haklı nedeni olamaz bence.
Yurt yapmak, yol yapmak için ağaçlar katledilemez bence. Yerine ağaç fidan dikeriz söylemi içi boş samimiyetsiz bir söylemdir. Kampüs içerisinde Yurt binası için doğayı yok etmeyen ağaçsız bir bölge mutlaka vardır.
Yol yapımında da ağaçlar kesilmeden çözüm üretilebilirdi. Örneğin ülkesinin geleceğini düşünen birçok ülke yol yapmak için ağaçları yok etmek yerine ormanın üzerinden geçen viyadüklerle karayolu, demiryolu yapmışlar ve yapmaya da devam ediyorlar peki ya biz neden yapmıyoruz? Ormanlarımız mı çok, yoksa geleceğimizi miras bırakacağımız gençlerimiz mi yok?
Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim diyen bir Fatih Sultan Mehmet’ten, bir ağaç kesmemek için evini raylar üzerinde taşıtan Atatürk’ten ve meyve toplarken bile ağaç dallarına vurmayın diyen ve her seferinde ağaç dikmeyi vasiyet eden Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)  hiç mi ders almadınız. Hiç mi vicdanınız kalmadı.
Vatan toprağının her karesindeki ağaçlarımızı yok etmek yerine; korumak, yeni fidanlar dikerek ormanlarımızı çoğaltmaya mecburuz. Gençlerimize çocuklarımıza torunlarımıza kısacası gelecek nesillere modern çağdaş ama tabiatı , yeşili çok bir TÜRKİYE bırakmak zorundayız.