Tanrı nazarında en güzel ibadetin lafın güzelini söyleme olduğu gerçeğidir.

Tanrı nazarında en güzel ibadetin lafın güzelini söyleme olduğu gerçeğidir. Mevlana’nın 1273 Hakka yürüyüşü yani ölümünden tam 708 sene geçmesine rağmen Gökçeada Atatürk öğretmen okulunda 1973 yılı 17 Aralık halkında davetli olduğu konferans salonunda edebiyat öğretmeni Ney nedir diye söze başladı. Bir güm peygamber efendimiz Hz. Ömer’e çok gizli sırlar söylemiş ve sakın bu sırları kimseye de anlatma demiş. Eh insan oğluyuz Hz. Ömer dayanamamış ve bir gün bu sırları kör bir kuyuya anlatmış. Bir zaman sonra kör kuyu canlanıp su dolmaya ve taşmaya başlamış. Islanan ve sulanan toprakta kamışlar belirmeye başlamış birisi bu kamışlardan keserek ney yapıp üflemeye başlayınca Hz. Ömer’e anlatılan sırlar dile gelmeye başlamış.
1974 Kıbrıs Harekatından sonra Kaleköy’deki Rum vatandaşlar köyü tamamen terkedince, İstanbullu bir Rum dostunun tavsiyesi ve ev sahibinin rızasıyla Kale Köye Melih Özaltıner isimli 25 yaş civarında biri yerleşip tanıştığım adı geçen İstanbul bit pazarından sayısızca eski hafızalara ait taş plakları bilhassa hayranı olduğu tamburi Cemil Bey’in bütün taş plaklarını saray halı ve bilimlerini topluyor. Kendi müzisyen olduğu için her türlü müzik aletini çalıyor ve tamir diyordu. Bana da ney kamışının nasıl olduğunu öğretmişti. 60-70 cm. uzunluğunda birbirine eşit g boğum oluyor. 12 farklı ney olduğunu en asillerinin Şah ney, Mansur ney en son 12’ncisi Kız ney olarak sıralamıştı.
Görev yaptığım Gökçeada Sağlık Merkezi Diş Tabibi Güngör İnci’nin eşi Fatma İnci Gökçeada Atatürk Öğretmen Lisesi’nde ( Öğretmen Okulları son mezunlarını 1976’da vermiş olup, okul statü değiştirdi.) Fransızca öğretmeni idi Fatma hanım İsviçre’de bulunan tanıdıklarına öğrenci veya münhasır bir hanımın yaz tatilini yanlarında geçirmek üzere talepte bulunup lisansını değiştirmek istiyordu. 1987 yıkı yaz aylarında Rut isimli bir bayan geldi. Yanlarında hayatını sürdürmeye başladı.
Hanımın Bozcaada kökenli olup, yaz tatilinde gittiğimizde Akyarlara çıkarken bir kamışlıkta çok düzgün aralıklı eşit g boğumlu tam bir Mansur neylik kamış görüp kestim. Melih Bey’e getirdim. Adı geçen başpare ve usulüne uygun deliklerini açarak ney şekline getirdi. Bir gün Güngör Bey, eşi, kızları, Rut Hanımla birlikte Melih Bey’e ziyarete gittik. Rut Hanım neyi gördü onlarla notalı müzik aletleri olduğu için böyle bir müzik aleti ilgisini çekti. Neyi çalmayı ve makamları kısa zamanda öğrenerek ‘’Onlarda koruyucu her kimlik güçlü olduğu için işitme kaybına yol açan hastalıklara yakalanmıyorlardı.’’ Rut Hanım günü dolup gideceği zaman Melih Bey o Mansur neyi hediye etti. Bozcaada ney kamışı ney olup İsviçre’ye gitti. Üfledikçe Hz. Ömer’e anlatılan sırları İsviçre’liler de dinleyecektir.