Kahramanmaraş odaklı büyük depremin üzerinden pazartesi gecesi itibariyle sekiz koca gün geçti.

Hala mucize kurtuluşlara tanıklık ediyoruz. İnşallah daha da çok mucizeler yaşanır ve onlarca insanımız enkazların altından canlı çıkarlar.
 6 Şubat gecesi meydana gelen 7.7 şiddetindeki depremin ardından altı yedi  saat sonra bu kez aynı bölgede 7.6 şiddetinde bir depremle bir kez daha yıkıldık.
 Ard arda yaşanılan bu iki deprem birçok detay nedeniyle gerçekten dünya afetler tarihine acı verileriyle geçebilecek nitelikte.  Birçok kişi bu depremi Büyük Marmara depremiyle kıyaslamakta ve daha büyük   etkileri olduğundan bahsetmekte, kısmen doğru. Bu deprem Büyük Marmara depremine göre büyüklük olarak daha büyük, etki alanı aşağı yukarı aynı ancak depreme verilen reaksiyon zamanı çok farklı olarak ortaya çıkmakta. Şöyle ki Büyük Marmara depremi olduğunda yerel unsurlar başta Silahlı Kuvvetlere bağlı muhtelif birlikler o yıllardaki uygulama olan EMASYA protokolü gereği herhangi bir emir beklemeksizin kendi sorumluluk alanlarına ilk müdahaleyi yapmış, destek kuvvetler gelinceye kadar halka en azından moral verecek şekilde sahaya hemen çıkmışlar, İlk müdahaleleri yapmışlardı. O yıllarda profesyonel arama kurtarma ekibi olarak iki üç Sivil Savunma Arama Kurtarma Birliği mevcuttu ve bir de yeni kurulan AKUT vardı. Ama gerek daha önceden Silahlı Kuvvetlerin muhtemel afetlerle ilgili planları ve tatbikatları hazırdı ve ilk müdahaleyi yaptılar.
Sivil Savunma Arama kurtarma Birlikleri (Eski bir Sivil Savunma Birliği personeli olarak da övünerek yazıyorum) ise gerek personel gerekse teçhizat olarak yetersiz ancak bilgi birikim ve deneyime sahip insanlardan oluşmaktaydı. Sivil Savunma Genel müdürlüğünde kısmen siyaseten başka kurumlardan atama bürokratlar olmasına rağmen olası meydana gelen afetlerle ilgili hareket ve karar alma yetkisine sahip tecrübeli ve ön görülü insanlardan oluşmaktaydı. Depremin ilk dakikalarında dahi kısıtlı imkanlarla elde edilen bilgilerle nereye ne zaman hangi şartlarla müdahale edebileceğini bilirler nerelerden destek alacaklarını bir plan çerçevesinde karar verirlerdi. Bu sürelerde birkaç saati aşmazdı ki veriler ve haberler kısıtlı imkanlarla ulaşmasından kaynaklı olurdu. Şimdi bilişim teknolojileri o yılların onlarca katı üst seviyede.
 2009 yılında Sivil Savunma lav edilerek AFAD kuruldu ve maalesef sivil savunmanın tecrübeli ve yetkin isimleri yeni çatı altında yeterli derecede yer bulamadı. Yeni kadrolar tarafından adeta arşive kaldırıldı. Tabiki arşive kaldırılan sadece kadrolar ve ünvânlar da değildi kurumsal hafıza da arşivlerin tozlu rafları arasına kaldırıldı.
Kahramanmaraş depremine gelirsek, depremin aletsel büyüklüğünün fazla oluşu ve etkilediği alanın büyük oluşu depremin büyüklüğü açısından ben ve benim gibi afet deneyimi olan arkadaşlarımca kısa sürede analiz edildi. Sabah saatlerinde bölgeden gelen görüntüler veriler haberler bu depremin baş edilmesi güç bir afet olduğunu ortaya koydu.   Bütün bunlar yetmezmiş gibi ilk depremden birkaç saat sonra meydana gelen ikinci depremde olayın baş edilemez bir hale döndüğünü ortaya koydu.
 Burada AFAD yetkililerin ilk dakikadan realist bir yaklaşımla bu depremin AFAD imkanlarıyla baş edilemeyeceğini anlamaları gerekirdi (Ben ve benim gibi deprem konusuna vakıf olan arkadaş gibi benimde elde edebildiğim veriler çerçevesin de  muhtemel ölüm sayısını 20 ,21 bin civarında tahmin ediyordum ki tahminlerimde bende yanıldım). AFAD  yetkilileri başta İçişleri bakanına sonrada Sayın Cumhurbaşkanına gerçekçi bilgileri aktarmış olsalardı bugün ölen vatandaş sayısı 31 643 yerine en az üçte biri kurtarılarak 20 binli rakamlarda olabilirdi. Yetkililer yaptıkları ilk açıklamalarda 2700 civarında personelin alanda çalıştığı söyleniyordu. Ekiplerin depreme hızla müdahale ettiklerini  AFAD ın  bu afetle mücadele edebilecek kabiliyette olduğu ifade ettiler. Ama olayın hala vehametinin farkında değillerdi.  Olayın gerçekleriyle karşılaştıkları ve olayın AFAD’ı aştığını fark ettiklerinde çok geç kalındığı görüldü. Zira depremin altıncı günü yapılan açıklamada sahada 160 bin görevlinin  çalıştığı ifade edildi ki bunun bile birçok enkaza hala müdahale edilemediği gerçeği ile kıyaslandığında    müdahalede sadece personel yetersizliğinin yanında iş makinaları ve vinç ihtiyaçlarıyla ortaya çıktı
 AFAD olayın vehametinin farkında değildi ki, şehir dışlarından gelen arama kurtarma gönüllüleri ve yardım malzemeleri şehir dışlarında bekletildi.  Ağır iş makinaları vinçler sahaya sokulmakta geç kalındı.  Arama kurtarma faaliyetlerinde organize olunamadı. Silahlı kuvvetler en azından çevre güvenliğini saplamak için bile alana sokulmadı.  Ancak  afet bölgesinden gelen gerçekci bilgiler karşısında bir buçuk gün sonra asker sahaya gönderildi.
Afetin sekizinci gününde ise AFAD ‘ın yetersiz personeli olduğu İçişleri bakanı tarafından  bu depremde yetersiz kaldığı ifade edildi.  AFAD’ın  kurumlar arası koordinasyonu sağlayacak ve gelen yardımları organize edecek kurum olduğu ilk günden beri ifade edilmekteydi. Ancak birçok televizyonda ve sosyal meyda da gördüğümüz kadarıyla yardımlarda da organizasyonu yapamamış bir AFAD la karşı karşıya kaldı depremzedeler. Daha sonra akıllıca alınan kararla Öncelikle Silahlı kuvvetlerin afete müdahalesi yurt dışı arama kurtarma ekipleri, yardımsever tüm belediyeler ve gönüllü kuruluşların devreye girmesiyle her an iyiye giden bir ihtiyaç lojistiği oluşturuldu. Depremzedelerin ihtiyaçlarının yetersiz olmakla birlikte karşılanması daha düzenli olmaya başladı.
Eğer AFAD’ın başında liyakatli kadrolar olsaydı depremin daha ilk dakikalarında afetin büyüklüğünü algılarlar, öngörü yaparak ve gerekli hamleleri İç işleri Bakanına ve Cumhurbaşkanına iletseler di  durum daha iyi kontrol edilebilirdi. Bu çok büyük bir afet AFAD olarak biz bu işte zorlanırız. Sahada arama kurtarma ve yardım organizasyonunu ortak olarak muhtelif kurumlarla yapalım deselerdi, acı çok kahredici büyüklükte olmazdı.
Bazı işler ve kurumlar vardır ki buralarda mutlaka liyakatli insanların görev başında olması gereklidir. Özelliklede insan hayatını ilgilendiren görevlerde mutlaka bilgisi, eğitimi, tecrübesi olan insanlar olmalıdır. Bunlardan biride afetlerde görev alacak personeldir. Bugün üniversitelerimizde Acil Yardım ve Afet Yönetimi (AYAY) bölümleri var (ÇOMÜ de AYAY bölümünde yüzlerce öğrenci eğitim almakta).  Yetersiz kadro sayısından bahsedilen AFAD da da bu konuda eksik kadrolar buralardan doldurulmalı ve AFAD ın başına da temelden burada yetişen afetleri bilen uzmanlıkları bu konuda olan öngörülü kadroların ihsas edilmesi gerekmektedir. Bundan sonraki olası afetlerde bilinçli, eğitimli öngörülü kadrolar iş başında olmalıdır ki bu acılar bu büyüklükte yaşanmasın.
Bu büyük afette ölen tüm vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, yararlılara acil şifa Büyük Türk Milletine Başsağlığı ve Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yüce Allah milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın inşallah. İçimiz yanmasın, vatandaşlarımızın acılarıyla kahrolmayalım. Saygılarımla