2020 Yılı gerçekten kötü geçiyor. Cuma günü yaşanan 6,9 şiddetindeki İzmir’deki Deprem ile bu yıla yaşadığımız kötü olaylara bir yenisi daha eklendi.

2020 Yılı gerçekten kötü geçiyor. Cuma günü yaşanan 6,9 şiddetindeki İzmir’deki Deprem ile bu yıla yaşadığımız kötü olaylara bir yenisi daha eklendi.
Tüm haber kanalları yayın akışlarını değiştirerek deprem bölgesinden canlı yayınlara geçtiler. Bazı kanalların deprem bölgesindeki canlı yayınlarda yaşanılan anlardan oluşan fragmanlar yayınlandıkça anılarım canlandı.
AFAD kurulmadan önce afetlere ilk koşan afetzedelere onları kurtarmak üzere ilk el uzatan kurum olan Ankara Sivil Savunma Birlik Müdürlüğü’nde arama kurtarma uzmanı olarak 1993 yılında göreve başladım. Türkiye’nin profesyonel anlamda ilk Arama Kurtarma Birliğidir. Amirlerimizle beraber 50 kişilik çekirdek kadroyu oluşturduk. Birçok afette görev yaptık.
İzmir Depremiyle ilk afet görevlerimizden biri hatta ilk deprem görevi Dinar depremiyle anılarım gözümün önünde canlandı.
Şimdi İzmir Depremi olsun diğer afetler olsun gerek daha tecrübeli ve profesyonel birçok ekip olduğunu görüyorum. Biz o yıllarda arama kurtarma işlerini bilerek yapan 50 personel ve 3 arama kurtarma köpeği var iken bugün bölgede 6500 civarında personel 21 köpek olduğu ifade edildi. Sevindim.
Ama görüntülerde yanlış gördüğüm çoğu gönüllülerden oluşmuş ekiplerin enkazın tepesinde kalabalıklar halinde toplanmaları. Aldığımız eğitimlerde enkaz üzerinde bulunacak her kişinin enkaz altındaki afetzede üzerine büyük bir ağırlık olarak yansıyabileceği. Enkazın üzerinde oluşan statik ve dinamik dengeleri bozabileceği ve tehlike yaşanabileceği aktif görev yapmayan kişilerin enkaz üzerinde olmaması öğretilmişti.
Umarım bundan sonra Afet yönetiminin koordinasyonunda bulunan AFAD ın gelen yardım ekiplerini daha iyi koordine ederek gereksiz personelin enkaz üstüne çıkmamaları konusunda daha dikkatli olurlar ki gerek enkaz altındaki afetzedelere gerekse en riskli noktada çalışan arama kurtarma personelini tehlikeye atmazlar.
Ama güzel şeylerde var; örneğin SESSİZLİK denildiğinde tüm ekiplerin halkın hatta medya bile derin bir sessizliğe bürünüyor. Afetzedelerin sesleri dinlenilmeye çalışılıyor. Mükemmel.
Yıllar önce Dinar Depreminde canlı olabileceği ihbarı aldığımız bir binada arama yapacaktım. O yıllar şimdiki gibi gelişmiş dinleme ve görüntüleme cihazları yok sadece kulakla ve tecrübemizle arama yapabiliyorduk. Bina içerisinde ve çevresinde dinleme yapmaya çalıştım ama birçok çevre sesi olduğu için dinleme yapamıyordum.
Bağırarak sessizliği sağlamaya çalışıyordum ancak orada bulunan gönüllüler ne güvenlikten sorumlu görevliler ne de meraklı gözlerle enkazı izleyen halk ses çıkarmaya devam ediyordu. Ben her seferinde sesimi daha da yükseltim ama nafile. En son öyle bir bağırdım ki birkaç saniyeliğine sessizlik oldu. Ama sesler tekrar başladı.
Bu ara yanıma iki yıldızlı bir emniyet müdürü geldi. Uzman arkadaşım gelir misin? sizden bilgi almak istiyorlar diyerek az öteye beni götürdü. Karşısında bilgilendirme yaptığım beyefendi emniyet müdürüne dönerek Sivil Savunma Uzmanı arkadaşa yardımcı olalım ve sessizlik başta olmak üzere gereken yardımı yapalım dedi.
Emniyet müdürünün emri ve koordinasyonu ile yarım dakika da tam sessizlik sağlandı. Ancak üzülerek hatırlıyorum o enkazdan canlı bulamamış vefat edenleri çıkartmıştık. İşte O an afet bilinci olmayan bir grubu susturulmasını sağlayan sonradan kim olduğunu hatırladığım dönemim Bakanlarından Sayın Halil Çulhaoğlu’nu da saygıyla anmış olayım.
Yıkıntılar içerisinden canlı olarak çıkartılan Günay, Buse ve diğer afetzedelerin enkaz altındaki görüntülerini görünce yedi saatlik zorluklarla dolu çalışma ile canlı olarak ilk kurtardığım 16 yaşındaki Ercan’ı hatırladım. Ancak Ercan’ın yanı başında vefat etmiş ancak cenazelerini çıkartabildiğimiz aile fertlerini içim burkularak hatırladım
Ya da çalışma yaptığımız yola park etmiş aracını çekmesini söylediğimizde sözlerimizi tam dinlemeden kendisinin haber yapmasını engellediğimizi düşünerek Özgür Basına Engel Olamazsınız diyerek bize parmak sallayan O yılların meşhur TV cisi Sadettin Teksoy’u birazda gülerek hatırladım.
Birçok tv yayınında rastladığımız ya da tüm depremlerde olduğu gibi canlı bulma özlemiyle her enkaz başında seslendiğimiz gibi SESİMİ DUYAN VARMI? diye yaptığımız çağrılarla Afetlerde geçen günlerimi biraz buruk ama görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan iyi yetiştirilmiş bir Sivil Savunmacı olmanın gururunu tekrar yaşadım. Afetlerin acısını ve zorluklarını yakından görmüş biri olarak Allah bir daha bizlere büyük afetler yaşatmasın diye dua ediyorum. En son İzmir Depremi olmak üzere tüm elim afetleri yaşayan Milletimizin Başı Sağ olsun; Geçmiş olsun.