Radyolar yeni çıkmış, hafta sonları gayet nüktedan bir beyefendi çıkıyor.

Radyolar yeni çıkmış, hafta sonları gayet nüktedan bir beyefendi çıkıyor. Azizim Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Fenerbahçe-Beşiktaş maçı oynanıyor, son dakikaya kadar gol yok. Tam son dakika Beşiktaş bir penaltı kazanıyor. Kalede uçan kaleci Cihat Arman. Penaltıyı çekecek. Bombacı Manda Bekir. Bekir bir penaltı çekiyor. Kaleci topu yakalıyor, ama ortada ne kaleci, ne de top var. O zaman kale direkleri arkasında file yoktu. Aramalar kuş uçuşu devam ediyor. İstanbul Üsküdar’dan sonra bitiyordu, kaleci yok, yer yarıldı yerin dibine girdi. Tam unutulmaya başladı ki Fenerbahçe Kulüp Başkanlığı’na bir telgraf geliyor. Top kucağımda Kocaeli’ne vardım. Bilgilerinize arz olunur. Bu olaydan sonra kale direklerine file takılıyor, kaleciler uçmasın diye.
Bugün Keşan’da Pazar var. Yahudi Şapat Efendi işleri bozulmuş, pazarcılık yapmaya başlamıştır. Pazarda bir şeyler satacak ve yerine av hayvanları koyun, keçi kuzu derileri, balmumu, yumurta gibi malzemeleri alacaktır. Keşan’ın pazarı cumartesidir. Pazara gelir, ama bir yağmur bir yağmur hiçbir alışveriş yapmadan geri döner. Ertesi hafta yine aynı manzara üçüncü haftada, yine aşırı bir yağmur. 2 ekmek parası bile kazanamadan geri döner. Şapat Efendi daha sonraları başka işlere başlar şansı yaver gider. Zengin olup Amerika’ya yerleşir.  Amerika’da ne zaman ve hangi gün yağmur olsa ha bugün Keşan’ın pazarı varmış der.

TABAKÇI İSMET
19.1.1961-19.1.1963 yılları arasında tam iki yıl askerlik hizmetimi ifa ettim. İzmir Bornova’da acemilik dönemi sonu İzmit-Köseköy’e dağıtımımız yapıldı. Usta Birliği’nde çeşitli askerlerle tanışmış oluyoruz. İsmet isminde bir asker tabakçılık yapıyor, görevi yemek yendikten sonra tabakları toplayıp yıkamaktı. Yemek öncesi de masalara tabakları diziyordu. İsmet saflığa vurdurup, komutanlara sokulup konuşmasını biliyordu, sorduğumuzda da hemşerimdir diyordu. Bir gün arkadaşlar toplu otururken biri dedi ki, bu İsmet’in komutanlardan ne çok hemşerisi var. Benim bir nefer bile yok, ne şanslı insanmış.
Bir gün nöbetçi çavuşluğu yapıyorum. İsmet yemek artıklarını toplamış, yemekhane ile mutfak arasında çöpü, çöp bidonunun yanına döktü. Oraları kır bir yer. Hangi lisandan bilemem yurtolof, yurtolof bağırmaya başladı. Bir enikler olduğu belli bir köpek geldi, yemek artıklarını orada bir ürkek bakışla ve büyük bir iştahla yemeğe başladı. Ben de yemekhaneden mutfağa gidiyordum, İsmet  köpeğin yiyişini büyük bir zevkle izliyordu. Sen de imrendin galiba dedim. Ne dese beğenirsiniz, “Hemşerimdir, yesin.”