Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile her sene en az iki kere söyleşi yapmışlığım vardır.

Şehrin gelişimiyle ilgili belediyenin projelerini konuşuyoruz, siyaset konuşuyoruz.

Bir şekilde arşiv oluyor.

.

Dün (Çarşamba günü) bir daha başkanlığa aday olmaması dolayısıyla başkan olarak Ülgür Bey ile son defa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Montajı bittikten sonra çok yakında sosyal medya kanallarımızdan izleyebileceksiniz.

.

21 yıllık başkanlık süresince birçok yaşanmışlık var şehir ile ilgili.

Bir nevi şehir hafızası.

.

Bilgi birikimlerinin kaybolmaması ve gelecek nesillere aktarılması hususunun en özel şekli “Kitap yazmak.”

.

Çağdaş ülkelerde görevden ayrılan bürokratlar, sanatçılar sürekli olarak anılarıyla ilgili kitap yazıyorlar.

.

Bizde neden olmasın?

.

Şehir hafızaları sadece insanlara bağlı değil elbet, bize kalan miras içinde yapılar da çok önemli.

.

Eski başkanlardan biri anılarını yazarken şu cümleleri kullansa ve “Belediye Düğün Salonu’nda yaptığımız kongre” diye söze başlasa ortada “Salon” yok.

.

“İskeledeki Belediye binasında ağırladığım …” diye başlanan sözün mekânı “Belediye binası” yok.

.

“…Bir gün yaptığımız konuşmadan ötürü savcı bey Adliyeye çağırdı” deseniz ortada “Adliye binası” yok.

.

“… Yabancı konuklarımızı Anafartalar Oteli’nde ağırladık” diye cümle kursanız “Otel” yok.

.

Kısaca şehir hafızaları bizim için önemli olmalı.

Yaşanmışlıkları kaybettikçe,

Yabancılaşma başlar…

Yabancılaşma başlayınca

Sahipsizleşme başlar…

Sahipsizleşme başlayınca da

Samimiyet kalkar…

Samimiyet kalkarsa,

Şehir sosyal olarak çöker…

 

YENİ ANAYASA

Banu Avar’ı bilirsiniz.

Gazeteci, yazar ve belgesel film yapımcısı.

.

“Banu Avar’la Dünya Düzeni” programının “İthal Başkanlık Sistemi!” bölümünden bir alıntı yapılmış.

.

Şöyle diyor;

“Demokratik seçim adı altında bir kukla tiyatrosu daha yaşandı. Ekranlarda ve meydanlarda parti başkanları vardı. Halk bir ona bir buna baktı.”

.

“Şimdi ödenecek bedelin zamanı.”

.

“Ekonomisiyle siyasetiyle kültürüyle tamamen dışa bağımlı olarak yönetilen Türkiye yeni bir anayasa yapacak.”

.

“Küresel efendiler öyle istiyor.

Yeni anayasa ulus devletin sonu olacak.”

.

“Türkiye fiilen bir başkanın iki dudağı arasında kalacak.

Başta Güneydoğu olmak üzere özerk bölgeler ortaya çıkacak.

Türkiye federalizmi tadacak.”

.

“Üniter devlet yapısını değiştirmeyi öngören yeni bir anayasa, diktatörlüğe yol açacak bir başkanlık sistemi, bölünmeyi getirecek yerel özerklik dayatması ve federal bir Türkiye.”

.

“Küresel efendilerin bize çizdiği yol haritası bu!”

.

“Halk ‘Eski sistem bize ne getirdi ki yeniyi denemeyelim?’ dediği anda uçurumdan yuvarlanmış olacak. Çünkü eski sistemi bu hale sokanlar ve yeniyi kurgulayanlar aynı odaklar!”

.

“Başkanlık sistemi, ulus devletini çözecek anahtar!”

.

Bu bir öngörü mü?

Yoksa;

Felaket senaryosu mu?

.

Yaşamadan görmemiz mümkün değil.

Ancak son günlerde “Yapılacak bir yeni Anayasadan” bahsedilmesi akılları karıştırmıyor değil.

 

VERİN MAAŞIMI!

Erdoğan’dan emekli maaşlarına “Seyyanen zam” ile ilgili açıklama:

“Ülkemizde 16 milyon emeklimiz var 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık kaynağı buraya aktarmak demektir. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Askeri ile polisi ile sağlıkçısıyla devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz…”

.

Haklı mı?

Sonuna kadar.

Bir tane kelimesine itiraz edecek kimse yok.

Zira hesap ortada.

.

Peki o halde soru şu;

“Emekliyi seyyanen zam isteyecek duruma kim getirdi?”

.

22 senedir tek başına iktidar koltuğunda oturan AKP değildir sanırım.

.

Ben emekli olduğumda asgari ücretin çok üzerinde maaş alırken, şimdi altında maaş alıyorum.

Bu durumun sorumlusu yine “Dış Güçler mi?” acaba?

Onlar değilse kim?

.

Ülkeyi krizden krize sokan, bir türlü çıkaramayan kadrolarla yola yürümeye devam eden kim?

.

Kimse kusura bakmasın.

Ben maaşımı isterim arkadaş.

“7 bin lira verirsek şöyle olur, vermezsek böyle olur” demek işin kolay yolu.

Mühim olan emekliyi o duruma getirmemekti, düşürmemekti.

.

“Beğenmiyorsan oy vermezsin, seçmezsin” diyebilirsiniz.

Onda da haklısınız.

Zira size “Sorgusuz, sualsiz” oy veren dolu vatandaş var nasılsa, biz vermesek de olur.

.

“İşleri kebap olanlar oy veriyor diye” bizim sürünmeye de hakkımız yok…

Verin benim maaşımı kardeşim…

 

SIKIYSA “ALO” DE!

Boşanma davalarına emsal olacak bir karar çıktı Yargıtay’dan.

Öyle bir karar ki artık eşler, “Ağızlarından çıkanı kulakları duymak zorunda kalacaklar.”

.

Telefon sözü olarak geçen “Alo” kelimesinin bir gün eşler için boşanma sebebi olacağına kimse inanmazdı her halde.

.

Ancak işin biraz inceliği var.

Bu sözü telefona değil de eşinize söylerseniz problem oluyor.

.

Eve geldiniz,

Kapıyı açtınız.

Ayakkabılarınızı çıkarıp, montunuzu vestiyere asarken ve içeri doğru eşinize seslendiniz;

“Aloooo! Yemekte ne var?”

.

O an yandınız.

Başınız büyük belada.

.

İşte o haber;

“Samsun’da görülen bir boşanma davasında ilk derece mahkeme, eşlerin birbirlerine farklı şekilde kusurlu davranışlarının olmasının yanında taraflardan birinin eşine ‘Alo’ diye hitap etmesini ayrıca kusur saydı ve boşanmalarına karar verdi.”

.

Yatacaksınız.

Pijamalar ortada yok, bulamıyorsunuz.

İçeri doğru sesleniyorsunuz;

“Alooo! Benim pijamalarım nerede?”

Hop mahkeme.

Geçmiş olsun…

 

EVLİLİK ÜZERİNE İSTATİSTİKLER

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) rakamlarına göre 2023 yılında Türkiye’de evlenme yaşı;

Erkeklerde 28,3

Kadınlarda 25,7 olmuş.

.

Eskiden çok daha erken evlenilirdi, demek ki vatandaş akıllanmış, hemen evlenmiyor.

.

Peki kaç kişi evlenmiş derseniz;

2023 yılında 565 bin 435 evlenmiş.

En fazla evlenme yaşayan il ise; “Kilis” olmuş.

.

İlginç bir istatistik de şu;

Yabancı damatların sayısı 6 bin 345 iken, yabancı gelinlerin sayısı 31 bin 29 olmuş…

.

Madalyonun bir de tersi var.

“Kaç kişi boşanmış acaba?” diye merak edenleriniz de vardır.

.

İşte o rakam;

2023 yılında 171 bin 881 kişi boşanmış.

İller arasında en çok boşanmanın yaşandığı il; İzmir’miş.

.

Boşanmaların başka bir istatistiği de şu;

Boşanmaların yüzde 33,4’ü evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşmiş.

Yüzde 21,7'si ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşmiş.

.

Tabi bu boşanmaların bir de mağdurları var.

Onlar da çocuklar.

171 bin 213 çocuk velayete verilmiş.

.

Boşanma davaları sonucu, çocukların velayetinin yüzde 74,9’u anneye, yüzde 25,1’i babaya verilmiş.