Yeni bir anayasanın zamanı gelmiş. Memleketin idarecileri öyle diyor.

Şimdiye kadar yapılan bütün seçimlerde anayasa değişikliğinden söz edilmişti. İktidar sahipleri seçim meydanlarında sürekli anayasa değişikliğinden bahsederken arka bahçelerinde şeriat sloganları atılıyordu.

Sürekli anayasa değişikliğinden bahseden iktidar sahipleri yasanın neresini değiştireceklerini bilmiyor olmalılar.

Anayasa değiştirince ne oluyor sokaktaki vatandaş da bilmiyor artık. Memleketin dört bir tarafından kamu vicdanını rahatsız eden onlarca mahkeme kararı alınıyor. Atatürk’e hakaret eden lokantacı verem hastası diye salınıyor ama bulaşıcı hastalığı olan adamın lokantası kapatılmıyor. Bu zihniyet yasa uygulamıyor ki değiştirse ne olacak.

Bireysel hak ve özgürlükler bağlamında düşünüldüğünde, insanın içinden gelip de neler yapamadığını sorgulamasında yarar vardır. Yasalar neleri engelliyor, nelere izin veriyor acaba diye düşünmesi gerekir. Yoksa yazıyla bir şeylerin değişmeyeceğini de görüyoruz artık. Kamu vicdanını rahatlatmayan yüzlerce, binlerce karar alınıyor her gün.

Yakın geçmişte 1960 ve 1982 askeri darbelerinden sonra hazırlanan anayasalardan neredeyse eser kalmadı aslında. Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde çok sayıda kanun maddesi değiştirildi ve kanun kitaplarımız da epey kalınlaştı. Sadece kanunların değiştirilmesi, yenilenmesi, ek maddeler, geçici ek maddeler eklenmesi yetmiyor. Buna bağlı ilgili kurumlarda da yüzlerce yönetmelik ve buna bağlı yönergeler değiştiriliyor veya hazırlanıyor.

Toplumsal düzeni sağlamak, kişi hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla geliştirilen yasalar elbette kamu vicdanını da rahatlatmalıdır.

Bugün aynı yasa bin sayfadan daha fazla. Neden bu kadar büyüdü anlamak mümkün değil. Merkeziyetçi yaklaşımlarla sürekli yeni madde, geçici ek madde, içtihatlar, yürütme kurulu kararları derken büyüdü de büyüdü. Taşrada idarelerin neredeyse yetkisi kalmadı. Öyle algılar oluştu ki devletin taşra yöneticileri inisiyatif bile kullanamıyor. Yangına müdahale etmek için üst amirinden hatta cumhurbaşkanından izin alma ihtiyacı hissediyor.

Kanunun insanın demokratik haklarını koruması, toplum düzenini sağlaması uygulayıcılarına bağlıdır. Birbirini dinlemeyi bile beceremeyen kanun yapıcılarla, hukukçularla nereye gidilir anlamak zor.

Evet anayasanın değiştirilmesi veya yeni bir anayasa yapılması zarureti nereden kaynağını alıyor olabilir acaba? Verilen kararlar kamu vicdanını rahatlatmıyor. Kararı verenler mi sakat karar alıyor, yoksa gerçekten kanunlar mı sakat?

Yeğenine tacizle suçlanan bir şahıs, davullar ve zurnalar eşliğinde adliyeden çıkabiliyor. İnsan içine çıkamayacak suçlar işleyenler düğün bayram yapabiliyor. Kararı verenlerin elbette bir üst mahkemede kararla ilgili değerlendirilmesi yapılıyor. Üst mahkemeler var.

Adalete güven kalmadığını, özellikle bazı alanlarda siyasetin yasa uygulayıcılarına etki ettiğini sağır sultan bile biliyor.

Kamu yönetiminde değişiklik, mevcut idare sisteminin mevcut idare tarafından değiştirilmek istenmesi çok uzak ihtimal görünüyor.

O zaman neden anayasa değişikliği? Arka bahçenin istekleri değildir herhalde. Gündem başka yöne mi kaydırılmak isteniyor? Malum ekonomi milleti canından bezdiriyor.

Karar verenler biraz milleti ve memleketin halini düşünse, varsa vicdanının sesini dinlese yeterli aslında. Yoksa vicdanı yok olmuş bir millete ne yasa dayanır ne kural.