Uzun cabalar sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilen genç, babasına sürpriz yapmak için sevinç içinde eve koşmuş:

Uzun cabalar sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilen genç, babasına sürpriz yapmak için sevinç içinde eve koşmuş:

-“Babaaa… Bak Alman vatandaşıyım artık...”

Birinci kuşak milliyetçilerden olan baba çok sinirlenir: “Ulan soysuz, hangi yüzle gider de Alman vatandaşı olursun” diye gürlerken oğlunun suratına bir de Osmanlı tokadı patlatmış.

Oğlan büyük bir acı ile kıvranırken, bu durumu seyreden annesine dönerek;

-“Şu hale bak yaa… Alman vatandaşı olalı bir saat geçmedi Türklerle başım belaya girdi...”

 

GEL BULDUK!

Adam, beş yaşındaki oğluyla sinemaya gitmiş.

Filmin ortasında çocuk tuvalete gitmek istediğini söyleyince çocuğu alıp tuvalete götürmüş.

Döndüklerinde, karanlıkta sırasını bulamayan adam, el yordamıyla bulduğu sıranın başındaki adama fısıltıyla sorar;

 -“Affedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım?”

Özür dilenmesini bekleyen adam cevap vermiş;

-“Evet!”

Adam çocuğuna dönerek;

-“Gel oğlum gel, yerimizi bulduk!”

 

KÖTÜ HABER?

Eski Romalılara ait bir gemide köle başı, forsaların bulunduğu yere gelip;

-“Size bir iyi, birde kötü bi haberim var. İyi haberim şu. Ekmeklerinizi artırdık artık aç kalmayacaksınız…”

Bunu duyan forsalardan sevinç çığlıkları yükselmiş.

“Peki kötü haber ne?” diye cılız bir sesle sormuş bir forsa.

Cevap gecikmeden gelmiş;

-“Kötü haberim ise; yarın kralımızın oğlu su kayığı yapmak istiyormuş…”

 

BADEMLER!

Tur otobüsü şoförü, omzuna dokunulunca hafifçe başını çevirip bakmış.

Ön sırada, elindeki bir avuç bademi kendisine uzatan yaşlı bir kadın.

Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş…

15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şoförün omzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş.

Bu ikramı 5 kere daha yapınca şoför;

-“Zahmet ediyorsunuz efendim. Hep bana yedirdiniz. Biraz da kendiniz yesenize…”

Kadın eğilerek konuşmaya başlamış;

-“Bademleri çiğneyemiyorum evladım… Dişlerim yok...”

Şoför şaşırmış ve;

-“Niye satın alıyorsunuz o zaman?”

-“Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum!...”

 

OKUYAMADIM

Rus Devlet Başkanı Brejnev, Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmiş.

Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sormuş:

-“Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm”

-“Yaa ne gördünüz?”

-“Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm.”

Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermemiş.

Bir yıl sonra Ford, Rusya'ya ziyarete gitmiş. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sormuş.

Ford: -“İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.”

-“Ne gördünüz?”

-“Kremlin’de komünist bayrağı dalgalanıyordu.”

Brejnev pek memnun olmuştu.

Ford devam etti:

-“Ama bayrakta acaip yazılar vardı.”

-“Ne yazıyordu, ne yazıyordu?”

-“Vallahi okuyamadım zira yazıları Çince yazmışlardı.”

 

ARKADAŞIN KALMAZ

Eve zamanından erken dönen koca karısını yatakta en iyi arkadaşlarından biri ile yakalamış.

Adam hiç bozuntuya vermeden ve soğukkanlılıkla silahını çekmiş ve arkadaşını vurmuş.

Kadın yatakta şöyle doğrulmuş sitemkâr bir tavırla;

-“Bak bu şekilde davranmaya devam edersen hiç arkadaşın kalmayacak.”

 

10 DOLAR!

Hacı Ahmet ve Temel kaçak yollardan Amerika'ya gitmişler.

New York caddelerinde aylak aylak, aç-susuz dolaşırken,

Temel; “Hemşerum böyle kalabaluk dolaşmayalum polis bizu görüp yakalamasun, cel şimdu ayrulalum 1 sene sonra gene burada puluşalum” demiş.

Bu fikir Hacı Ahmet'in aklına yatmış.

Ayrılmışlar.

1sene sonra Hacı Ahmet erkenden gelmiş beklemeye başlamış.

Biraz sonra önde motosikletli eskort, arkada 9,5 metrelik bir Limuzin, gelip Hacı Ahmet'in önünde durmuş.

Arabadan Temel inmez mi?

Hacı Ahmet merakla sormuş.

-“Lan oğlum ne iş yaptın da böyle zengin oldun?”

Temel: -“Ya ağam bir makina icat ettum. 1 Dolar atıyorsun, kolunu sokuyorsun, tansiyonunu ölçüyor. Millet kuyrukta. Aha işte bende böyle zengin oldum” demiş.

Seneye tekrar buluşmak üzere vedalaşıp, ayrılmışlar.

Bir sene çabucak geçmiş.

Bu sefer Temel erken gelmiş.

Ortada ne gelen varmış, ne giden.

Beklemekten usanmış, tam gidecekken, o da ne?

Polis iki taraflı trafiği durdurmuş, yukarıdan birkaç eskort helikopter nezaretinde bir Skorsky Temel'in olduğu yere inmiş.

İçinden de Hacı Ahmet inmez mi?

Temel sormuş: -“Eee.. Ağam sen nasil bu kadar zengin oldun beni geçmişsun?”

Hacı Ahmet: -“Ağam bir alet yaptım 10 Cent atıyorsun, kolunu sokuyorsun tansiyonunu ölçüyor.”

Temel: -“Ula uşağum, 10 Cent ile böyle zengin olunur mi?”

Hacı Ahmet: -“Amma… 10 Dolar atmazsan kolunu geri bırakmıyor…”

 

İŞTE POLİTİKA

Bir bürokrat, yoksul bir adamı ziyarete gitmiş demiş ki:

-“Senin oğlanı artık evlendirelim, zamanı geldi artık.”

Adam: -“Ben hayatımda oğlumun işine karışmadım, karışmam da.”

Bürokrat: -“Ama bu kız, Rahmi Beyin kızı” demiş.

Adam birden tavır değiştirmiş:

-“Aaaa… Tamam o zaman!” diyerek durumu kabul etmiş.

Sonra bu uyanık bürokrat Rahmi beyin evine gitmiş:

-“Kızınız için harika bir koca adayı buldum" demiş.

Rahmi bey şaşırarak:

-“Ama benim kızım daha çok küçük!” diye itiraz etmiş.

Bürokrat: -“Haklısınız da, bu genç adam Dünya Bankası’nda başkan yardımcısı” deyince, Rahmi Bey:

-“Ne yapalım, madem kısmet böyleymiş. Bizde engel olmayalım” demiş.

Uyanık bürokrat son olarak Dünya Bankasını ziyaret etmiş ve:

-“Başkanım, size harika bir başkan yardımcısı adayı buldum” demiş.

Başkan olumsuz bir tavırla:

-“İyi ama benim zaten ihtiyacımdan fazla yardımcım var” demiş.

Bürokrat:

-“Ama bu Rahmi beyin damadı” demiş.

Başkan heyecanlanmış:

-“Aaa... Tamam o zaman. Hemen işe başlasın”.

 

YEMİŞİM!

İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı Churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş.

Radyoevinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş:

-“Beni yarım saat bekleyebilir misin?”

Karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför:

-“Özür dilerim sör bekleyemem, çünkü başbakanın konuşmasını dinleyeceğim”.

Churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin bahşiş uzatmış. Şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş:

-“Yemişim ulan başbakanı, sizi sabah kadar beklerim efendim”.

 

ÖBÜR TORBADA?

Ufak tefek yaşlı bir kadın iki plastik torba taşıyarak caddede yürüyormuş.

Torbalardan biri delinmiş ve 20 dolarlıklar havada uçuşmaya başlamış.

Polisin biri kadını durdurup;

-“Hanım efendi torbadan paralarınız dökülüyor.” demiş.

-“Kahretsin! Uyardığınız için sağolun. Ben şimdi dönüp toplarım onları.”

-“Bir durun bakalım! O kadar para nereden geliyor? Çaldınız mı yoksa?”

-“Yok canım! Benim bahçe stadyum parkına bakıyor. Arada sırada oradaki araçlarda parti veriyorlar. O partilerden çıkan adamlar çoğunlukla benim çiçek tarlalarımı tuvalet olarak kullanıyor. Ben de elektrikli kesiciyle çalıların arkasında bekliyorum. Onlar işlerini görmeye hazırlandığı anda benim kesiciyi çalıştırıp; 'Ya 20 dolar verirsin ya da senin ki uçar gider!' diyorum.”

“Vay be!” demiş polis gülerek; “İyi fikirmiş. Peki öbür torbada ne var?"

Yaşlı hanım cevap vermiş;

-“Eee... Hepsi ödemiyor tabii.”

 

YOOO!

Bir gemici geç vakit otele gelmiş.

Yer olup olmadığını sormuş.

Resepsiyon görevlisi;

-“İki kişilik bir odada tek yatağım var. Ancak pek tavsiye etmem. Çünkü öteki yatakta fena halde horlayan bir delikanlı yatıyor.”

-“Ziyanı yok. Verin bana o yatağı...”

Ertesi sabah gemici hesabı ödemeye indiğinde otelci sormuş;

-“Nasıl rahat uyuyabildiniz mi?”

-“Çok güzel uyudum.”

Resepsiyon görevlisi merakla sormuş.

-“Yanınızdaki müşteri hiç horlamadı mı?”

-“Yooo…”

-“Ama nasıl olur?”

-“Odaya girince yanağından ‘Merhaba güzel çocuk’ diye bir makas aldım. Sabaha kadar gözlerini kırpmadan yatakta oturdu...”

 

HAMİLEYİM

Kadın doktora gittikten sonra eve gelmiş ve kocasına müjdeyi vermiş.

-“Hamileyim!”

Adam şaşkınlık içerisinde içinden; “İmkansız!.. Ben hep dikkat ederim” demiş ve almış doktorun yanında soluğu.

-“Anlayamıyorum doktor, o kadar dikkat etmiştim hâlbuki!”

Doktor sakin bir tavırla:

-“Bakın bayım… Bu araba kullanırken dikkat etmeye benzer. Siz dikkat edersiniz ama başkası gelip çarpar!”

 

SÖYLE ARTIK

Küçük kaplumbağa birkaç saatlik bir uğraşı sonucu ağacın en tepesine ulaştıktan sonra kendini boşluğa bırakmış ve kabuğunun tam üzerine “Küütt!...” diye sertçe yere düşmüş.

Kendini kontrol edip bir şeyi olmadığını anlayınca tekrar ağaca tırmanmış, oradan tekrar aşağı atlamış ve yine “Gümm!...” diye vurup sekmiş yerden…

Debelenip düzeldikten sonra yine tırmanmaya başlayınca, dalın ucunda tüneyen iki kuştan biri;

-“Hanım… Olmuyor ama... Bunu evlat edindiğimizi söyle artık şuna yahu!...”