Bizim kahve bildiğiniz gibi.

 

Bizim kahve bildiğiniz gibi.

Emekliler sabah toplanır kütüphane köşesinde.

Koltukları ilk gelenler kaparken, daha sonra gelenler çek-yata kalır.

Sonradan gelip yer bulamayanlar sandalye çekip oturur.

.

Çaylar, kahveler söylenir ve başlanır günlük olayların tartışılmasına.

.

Gündem de önce Hamas, sonrasında elbet İsrail’in yaptıkları var.

İnsanlık dışıysa hepsi aynı.

Sivillere dayalı savaşın affedilir bir yanı yok.

.

Çoğunluk İsrail’in hastaneyi bombalamasına kızgın tavırlarla karşı çıkarken, emekli asker Galip amca susturdu herkesi.

-“Beyler sizce İsrail geri zekâlı mı? O kadar hedef varken gidip hastane bombalaması sonrası başına gelecekleri bilememiş midir? Dünyanın ayağa kalkacağını? Bu işte bir iş var diyorum. Ancak, görüntüde İsrail’in yaptığı gözüküyor, Allah bin katını onlara versin demekten de kendimi alamıyorum?”

.

İsrail’in ırk olarak kötü niyetli olduğu konusu gündeme gelince yine emekli Hafız Şakir amca “Susun” dedi.

“Elbette dinen de Yahudilerin dünyanın gidişini etkileyecek savaşı çıkaracağı anlatılır. “O kadar zalimlik yapacaklar ki, arkalarına saklandıkları ağaç bile dile gelip arkasına saklanmış Yahudi’yi ihbar edecek” derler. Aslında bütün iş insan olmaktan geçiyor. Bakın size bir hisse anlatayım.

‘Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu.

Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu.

Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu.

Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.

Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:

-“Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim!” dedi.

Sonra düşündü:

-“Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!”

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:

-“Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz!” dedi.

Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu.

Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:

-“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzeldi zaten!”’

.

Şakir amca ne güzel konuşmuştu öyle.

İşte olay bu kadar basitti.

İnsanlar birbirini anladığında, hırslarını bir kenara bıraktığında ve yaratan tarafından eşit yaratıldığına inandığı zaman dünya zaten düzelecektir.

Alman’mış, İngiliz’miş, Yahudi’ymiş, Amerikalıymış fark etmez.

Bütün iş insan olmakta.

İnsanlıktan çıkmış biri dünyayı her zaman karıştırabilirdi.

.

Kahvedekiler şöyle bir durdu.

Hafız Şakir amcaya bakarak, “Haklısın galiba” dedi emekli Levent Kaptan.

-“Önce inan olmak lazım. İnsan olmanın çeşitli yolları var. Kimisi dine saplanır, kimisi başka öğretilere dalar. Kimisi aileden alır, kimisi de genlerinden alır insanlığı. Senin insan olmaya niyetin yoksa ağzınla kuş tutsan faydası yok…” dedi.

Tartışmalar öğleye kadar sürdü.

Bizim emeklilerin gitme vakti galmişti.

Hepsi teker teker kalkarak hesapları ödedikten sonra evlerinin yolunu tuttular.

Eve gidince yemeklerini yiyeceklerdi, yemekten sonra şekerleme yapıp, akşam yürüyüşünden sonra televizyon karşısında televizyon karşısına geçip, ertesi günü kahvede konuşacakları konu için bilgi biriktireceklerdi.

.

Bugünkü konu İsrail’in yaptığı vahşetti.

Yarına Allah kerim…

 

 

HAİN!

Sosyal medyada Müfit Can Saçıntı’dan bir hikâye.

.

Adını “Büyükler için uyandıran masallar” koymuş.

Ben değiştirdim.

.

Tilkinin biri, bir kümese dalmış, tavuklar kaçışmış!

Tavuklardan birini yakalayıp parçalamış tilki.

Yediği tavuğun üzerine rehavete kapılıp, uykuya dalmış.

.

Kümese dönen tavuklardan bir benekli tavuk, uyuyan tilkinin kulağını kahramanca gagalamış!

Uyanan tilki önce şöyle bir bakmış benekli tavuğa, sonra yalamış yutmuş.

.

Kahraman tavuğun tabutu tilkinin midesi,  mezarı da tilkinin b.kunun düştüğü yer olmuş.

.

Bu destan, kuşaktan kuşağa, kuluçkadan kuluçkaya, civcivden civcive aktarılmış.

.

Her ölüm yıldönümünde, civcivler kahraman benekli tavuğu anmış.

.

Gün gelmiş, bir törende bir sarı civciv şiir okumuş!

“Kocamandı alçak tilki

Bir tavuk ne yapabilirdi ki?

.

Silahı yoktu gagasından başka

Saldırdı tilkiye kahramanca

Alçak tilki onu parçalara böldü

Benekli tavuk kahramanca öldü

Gagasından büyüktü cesareti

Kahramanca ölmesini bildi

.

Kocamandı alçak tilki

Bir tavuk başka ne yapabilirdi ki?”

.

Sıradaki civcivler coşkuyla alkışlarken, bir küçük kara civciv ileri atılmış!

.

Şiirdeki soruya cevap vermiş;

.

“Kahraman yüce tavuk,

Tilkinin kulağını gagalayıp,

Tilkiyi uyandıracağına,

Çiftlik sahibinin

Kulağını gagalayıp

Onu uyandırsaydı ya…

Adam kapardı çifteyi,

Yere sererdi tilkiyi!

Bir kahramanın

Elbet olmalı cesareti,

Fakat onu kullanacak

Akıl da gerekli!

.

Koca tavuklar ve küçük civcivler çevirip boyunlarını, gözlerini kara civcive dikmişler…

.

Ve kara civcivi hain ilan etmişler!

 

O BİR DİKTATÖRDÜ

Kaddafi neden öldürüldü?

Bilinmez ama ne yaptığı ortada:

.

1. Libya'da elektrik faturası yoktu, elektrik, vatandaşlara bedavaydı.

.

2. Bankalar devlete ait olduğu için kredi faizleri (0) dı.

.

3. Kaddafi, Libya'daki herkes ev sahibi olana kadar ebeveynlerine ev almayacağına söz verdi.

Kaddafi'nin babası saltanatı sırasında bir çadırda öldü.

.

4. Libya'daki tüm yeni evli çiftler hükümetten 60.000 dinar aldı ve bu yüzden kendi dairelerini satın aldılar ve ailelerini kurdular.

 

5. Libya'da eğitim ve tıbbi tedaviler ücretsizdi.

Kaddafi'den önce sadece %25 okuyan vardı, onun saltanatı sırasında %83'e çıktı…

.

6. Libyalılar bir çiftlikte yaşamak istediklerinde, ücretsiz ev ekipmanları, tohumlar ve büyükbaş hayvan bedavaydı.

.

7. Hasta olanlar Libya'da tedavi edilemezlerse, devlet onlara yurt dışına tedavi için 2300$ konaklama ve seyahat için fon verirdi.

.

8. Libyalı araba alsa fiyatın %50'sini devlet finanse ederdi.

.

9. Benzinin litre fiyatı 0.14 dolar olmuştu.

.

10. Libya'nın dış borcu yoktu ve rezervleri 150 milyar dolardı (şimdi dünya çapında donduruldu)

.

11. Libyalıların bir kısmı okuldan sonra işe giremediğinde devlet tarafından asgari ücret bağlanırdı.

.

12. Libya petrol satışlarının bir kısmı doğrudan tüm vatandaşların banka hesaplarına yatırılıyordu.

.

13. Çocuk dünyaya getiren anne 5.000 dolar alıyordu.

 

14. 40 somun ekmek 0.15 dolardı.

 

15. Kaddafi, çöl ülkesinde suyun bulunmasını sağlamak için dünyanın en büyük sulama projesini gerçekleştirdi.

(Söz konusu döneminde, dört metre çapında ve toplam uzunluğu 4 bin kilometreyi aşan en büyük ve en uzun borusuyla Libya çölünden kuzeye tatlı su getiren Yapay Nehir Projesi yapılmıştır.

Jeologlar projeyi dünyadaki su krizini çözmeye yönelik en önemli ve en büyük projelerden biri olarak tanımlamıştır.

Bu sayede tatlı sular 30 yılı aşkın bir süredir Libya'daki Sahra Çölü'nden kuzeye gürül gürül akıyor.)

.

Libya’lı bir yazar hakkında şöyle diyor:

“Kaddafi farklı kişiliği, tuhaf konuşma ve giyim tarzı, siyasi protokolleri çiğnemesi, hem misafirini hem de ev sahibini utandırmasıyla dünyayı meşgul etti.”

.

“Kaddafi diktatör bir yöneticiydi. Bunda hemfikiriz. Ancak Kaddafi'nin tuhaf karakteri ile uyuşulmaması, yaşamında ve ölümünde hakkında yalanlar uyduranlarca Rabb'ine göçmüş adama haksızlık yapılmasını gerektirmez…”