Türkiye neredeyse her 4-7 yıl aralıklarında ekonomik krizler ile karşı karşıya kalıyor. Tam krizin etkileri bitti, ekonomimiz düzeldi derken bir sonraki krizin emareleri başlıyor.

Bu emeralerden sonra krizin gelmesi de çok uzun sürmüyor. Her krizde bir nevi krize sebep olan ekonomiyi iyi yönetemeyen siyasi iktidarlar beceriksizliklerinin faturasını da tabi ki vatandaşa çıkarıyor. Ekonomi dengelerini kuramayan italat ihracat dengesini çok çok uzun bir süreden  buyana dengelemeyen ve cari açığın her gün arttığı Türkiye’de aslında krizlere de alıştık desem yanlış olmaz. Türkiye’nin yaşadığı en büyük ekonomik krizde bankalar batmış, devalüasyon olmuş, gecelik faizler astronomik rakamlara çıkmış ülke adeta yangın yerine dönmüştü. Tabi ekonomik kriz yanında yüksek enflasyonu ve hayat pahalılığını da getirmiş enflasyon canavarı ülkeyi uzun süre terk etmemişti. O dönemli siyasi iktidarın ekonomiyi yönetememesi ülkeyi yangın yerine çevirmişti. Dönemin Başbakanı Ecevit’e bir esnafın başbakanlık girişinde yazar kasa fırlatması kriz döneminin unutulmaz görüntüleri arasına girmişti. Ekonomi dibe vurduktan sonra önlemler geldi. Peki bu önlemler kriz gelmeden alınsa olmazmıydı.? Çünkü o dönem gelen kriz yine ben geliyorum demişti. Aslında ogünlerde ne yaşandıysa bugünlerde de aynı şeyler yaşanıyor. Bugünde siyasi iktidarın yanlış ekonomik yönetimi, ekonomik krize, yüksek enflasyona, vatandaşın inanılmaz bir hayat pahalılığı yaşamasına kısaca enflasyon canavarının hortlamasına neden oldu.  Ülkede siyasi iktidarların ekonomiyi yönetememesi ve gerekli önlemleri almaması nedeni ile yaşanan ekonomik kriz döneminde siyasiler her zaman vatandaşlara seslenerek “Kemerleri Sıkma Zamanı” demişti. Ancak vatandaşa, ekonomik krizlerde, hayat pahalılığının inanılmaz yükseldiği dönemlerde kemer sıkın diyen siyasi iktidarlar kemer sıkma zamanı ve sırası onlara geldiğinde hiçte oralı olmadıklarını da biliyoruz. Krizde ekonominin düzelebilmesi için halkı kemer sıkmaya davet eden siyasiler milletvekilleri, bakanlar kendi luxlerinden kendi yüksek maaşlarından hiçbir fedakarlık göstermedikleri gün gibi ortada. Ama vatandaş krizin faturasını her zaman en ağır ödeyen kemerleri sıkan taraf olmuştur. Bu durum her kriz döneminde olduğu gibi bu krizde de aynı olmuştur ve bundan sonraki krizlerde de aynı olacaktır. Krizdeyiz hayat pahalılığı aldı başını gitti ev ekonomisinin çökmemesi için aileler hemen tasarrufa gider. Harcamaları kısar, Tasarruf sağlamak için yollar yöntemler arar ki kriz döneminden en az hasarla çıkabilsinler. Peki krizin mimarı hükümetlerde tasarruf var mı? sözde var. Ağırlama giderleri başta olmak üzere tasarruf yapılacak bir çok kalemden neredeyse hiçbir kalemde tasarruf yok. Ama vatandaş kemer sıksın sağlığı için az yesin et balık yerine sebze yesin diyecem artık sebze fiyatlarıda ciddi arttı. Birde tavsiyeler var inanılacak gibi değil. ben vatandaş olarak siyasi iktidarların ekonomideki becerisizliklerinin faturasını neden ödüyorum. Her ekonomik kriz borçlanma demek. Siyasi iktidarlar ekonomiyi çökmeden önce ayakta tutabilmek için sıçak para yanı borç arar ve bu borçuda yüksel faizli olarak satın alır. Ve bir süre ülke ekonomisini idare etmeye çalışır. Takip ettiğim kadarı ile maalesef ülkemizin borç yükü ciddi boyutta ve faiz ödemeleri de korkunç gözüküyor. Herkesin söylediği tek bir çıkış yolu var üretmek. Üretmezsek hazıra devam edersek ekonominin sinyalleri hep kötü olacak. Vatandaşın ekonomisi de hiç düzelmeyecek. Ülke ekonomisini ayakta tutmak için borçlanırken vatandaşta karnını doyurmak, ev kirasını ödeyebilmek için borçlanıyor. Borçlu vatandaşların sayısı ve borç miktarı da çok büyük sıkıntıya gidiyor. Yani ülke çok borçlu vatandaşlarda çok borçlu. Bu borçlar nasıl ödenecek. Önümüz kış bu yüksek enflasyonla oluşan hayat pahalılığı elektrik faturaları, doğalgaz faturaları ve her hafta artan gıda fiyatları ile vatandaşlar bu kışı geçirir ama kendini bu duruma düşürenleri de unutmaz…