Bir gün Temel eşeğiyle giderken yolda gördüğü bahçeye girmiş ve eşeğin üstüne çıkarak elmalarla bir güzel karnını doyurur. Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görmüş ve yakalamış.

NEDEN ÖNCE EŞEĞİ DÖVDÜN?
Bir gün Temel eşeğiyle giderken yolda gördüğü bahçeye girmiş ve eşeğin üstüne çıkarak elmalarla bir güzel karnını doyurur.
Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görmüş ve yakalamış.
Önce bir güzel eşeği dövmüş, ardından da Temel'i.
Dayaktan sonra dayanamayan Temel sormuş;
-“Tamam, dövdün, anladık ta sana bir şey sormak istiyorum! Neden önce beni değil de eşeği dövdün?”
-“Seni önce dövseydim eşek kaçardı da ondan!”
 
AMA BENİM BABAM ÖLDÜ
Bilgisayar fuarını gezen Temel bir stantta 15.000 Liralık bir bilgisayar görünce hayretler içerisinde kalıp stanttaki görevliye sormuş.
-“Ula hemşerim. Bu bilgisayar neden pahalı? Ne özelliği var yani?”
-“Bu bilgisayar çok marifetlidir. Sorulan her sorunun cevabını doğru olarak verir. İsterseniz bir deneyin…”
Klavye'nin başına oturan Temel yazmaya başlamış;
-“Babam şu anda nerede?” diye sormuş.
Bilgisayar iki “cırt”, bir “pırt” ettikten sonra ekrana yazmaya başlamış.
-“Babanız şu anda Bodrum'da balık tutuyor…”
Temel gülerek görevliye dönmüş;
-“Olmadı işte, bilemedi. Çünkü benim babam öleli iki yıl oldu.”
Görevli telaşla;
-“Aman efendim nasıl olur, izin verin bir soralım. Bu hatayı nasıl yaptı acaba?” demiş ve klavyeye geçerek:
“Temel Beyin babası vefat edeli iki yıl olmuş. Yanıldın…” diye yazmış.
Bilgisayar yine iki “cırt”, bir “pırt” ettikten sonra yanıtını vermiş;
-“Annesinin eşi öleli iki yıl olmuş doğru. Ama babası şu anda Bodrum'da balık tutuyor…”
 
KARIM BENİ ALDATIYOR
Üç Karadenizli bir akşam meyhanede acayip dertli bir şekilde kafa çekiyorlarmış.
Kafalar kıyaklaşınca İdris başlamış ağlamaya;
-“Karım nasıl beni aldatır? Hem de bir yazarla…”
Diğerleri sorar;
-“Nereden anladın bir yazarla aldattığını?”
-“Nereden olacak. Bir akşam eve geldiğimde yatağın altında bir roman buldum…”
Biraz sonra Dursun bir “of” çeker ve o da ağlayarak başlar derdini anlatmaya;
-“Benim karım da beni bir aşçı ile aldatıyor.”
Diğerleri sorar;
-“Nasıl anladın?”
-“Geçen gün gündüz vakti eve geldiğimde bizim yatağın altında bir kepçe buldum…”
Bunları dinleyen bizim Temel öyle bir “of” çeker ki masayı titretir.
-“Hayrola, Temel?” diye sorarlar.
Temel perişan bir şekilde masaya vurarak;
-“Sormayın arkadaşlar sizi dinleyince benim derdim on kat daha arttı.”
Diğerleri buna bir anlam veremez ve:
-“Nasıl yani?” diye sorarlar.
Temel;
-“Geçen gün gündüz vakti eve geldim. Bir baktım yatağın altında bir jokey var. Sizi dinleyince anladım ki karım meğer beni bir yarış atı ile aldatıyormuş.”
 
GORİL VE ADAM
Adamın birisi hayvanat bahçesinde dolaşırken gorilin kendisini dikkatle izlediğini fark etmiş.
Adam ne yapsa goril de aynısını yapıyormuş.
Adam zıplamış, goril zıplamış.
Adam karnına vurmuş, goril karnına vurmuş.
Adam gözünü ovalayınca goril birden çıldırmış ve kafese yakın duran adama öyle bir pençe atmış ki karşı duvara yapışan adamın kendisine gelmesi yarım saat almış.
Adam ayılınca doğru müdüre şikâyete gitmiş.
Olayı anlatmış.
Müdür;
-“Kusura bakmayın, o dünyanın en iyi gorilidir ama gözünüzü ovalamanız goril dilinde ‘anan güzel mi dallama’, manasına gelir. Eh sizde gözünüzü ovalayınca, olan olmuş tabi…”
Adam bu açıklama karşısında yapacak bir şeyi olmadığını düşünerek ayrılmış oradan.
Ama “O geri zekalı gorilden bunun intikamını almalıyım” diye düşünerek, hemen bir markete gidip, iki şapka, iki düdük, bir uzun sosis ve iki tane de kasap bıçağı almış.
Kimseye gözükmeden gorilin kafesinin önüne gitmiş.
Bıçak, şapka ve düdüklerden birer tanesini kafesin içine atmış.
Goril her yaptığını yapacağını düşünerek önce şapkayı takmış, gorilde şapkayı takmış.
Düdüğü çalmış, gorilde düdüğü çalmış.
Adam pantolonunun önündeki fermuarını açmış, bıçağı havaya kaldırmış.
Gorilde bıçağı havaya kaldırmış.
Adam pantolonunun önünden çıkardığı sosisi ikiye bölmüş.
Goril bir adama bakmış, bir bıçağa bakmış, bir bacaklarının arasına bakmış ve bıçağı yere atıp gözünü ovalamaya başlamış…
 
SİZ LAZ MISINIZ?
Temel ve Dursun beraber atlamışlar otobüse, para kazanmak için İstanbul’a gelmişler.
İstanbul’da avare avare dolaşırlarken bir dükkân görmüşler.
Camında, Pantolon 5 TL, gömlek 2,5 TL, Palto 10 TL yazıyormuş.
Temel'in beyninde hemen bir şimşek çakmış!
-“Ula Tursun, ha bu fiyatlar harika… Biz şimdi buradan 100 tane pantol, 100 tane gömlek, 10 tane palto alsak, Trabizon'a dönsek, bunlari en az 3 kati fiyatina satar zengin oluruz daaa...”
Dalmışlar dükkâna ve Temel hemen başlamış sipariş vermeye;
-“Bana 100 tane pantol ver 500 lira eder, 100 tane gömlek ver 250 lira eder, 10 tane de palto ver 100 lira eder...”
Dükkân sahibinin; “Bir dakika beyim!” demesine aldırmadan Temel konuşmaya devam etmiş.
-“Al şu 850 lirayi, yükleyin arabayi!”
Dükkan sahibi sormuş:
-“Affedersiniz, siz Laz mısınız?”
Temel bozulmuş:
-“Hee… Nerden anladun daaa?”
Dükkân sahibi gülümseyerek;
-“Kardeşim girerken tabelaya bakmadınız mı? Burası Kuru Temizleme Dükkânı!”
 
CEVAP VERMİYOR
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy’i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar, son çare kocasını çağırmışlar.
Susy’nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış;
-“Uyandıramıyoruz onu. Onunla konuşmaya çalışın. Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..!”
-“Ben ne yapabilirim doktor bey, Lütfen siz bir şeyler yapın. O daha 36 yaşında..!”
Susy birden mırıldanmaya başlamış.
Doktor heyecanla hemen kulağını Susy’nin ağzına dayamış.
Susy şöyle diyormuş;
-“35… 35…”
 
YAKIŞIKLI ERKEK
3 kadına araba çarpar ve ölürler.
Tam Cennete gireceklerken başmelek yanlarına gelir ve derki;
-“İçerisi ördek dolu; sakın ördeklere basmayın cezalandırılırsınız…”
“Tamam” diyerek içeri girerler.
İçerisi gerçekten ördek doludur.
Ama o kadar çoklardır ki üzerine basmamak mümkün değildir.
Nitekim biri ördeğin üzerine basar.
Hemen başmelek görünür ve yanında da çirkin bir erkek getirir, kadının koluna kelepçeler.
-“Bundan sonra bu adamla yaşayacaksın!”
Diğerleri;
-“Yandık hiç çekilmez bu herif! Bari kendimize dikkat edelim” derler.
Ama bir kaç gün sonra diğeri de basar bir ördeğin üzerine.
Onun da koluna çirkin bir erkek kelepçeler başmelek.
Bunu gören 3.cü kadın;
-“Yooo! Ben kesinlikle basmamalıyım!”
Diyerek, o kadar dikkat eder ki, hiç bir ördeği çiğnemez.
Bir yıl sonra başmelek elinde yakışıklı bir erkekle görünür.
Kadının koluna kelepçeler adamı.
Kadın adama döner;
-“Yaşasın! ‘Ördeğe basmadım’ diye seni bana ödül olarak yolladılar!”
Adam döner kadına ve:
-“Salak kadın, ördeğe ben bastım”…
 
İSMİN NE YAVRUM!
1960 yılının çok soğuk bir kış günü Kasımpaşa’nın en sevilen akşamcısı yolunun üzerindeki küçük bir falcı dükkânına girer ve falcıya;
-“Hayatımdaki en önemli şeylerden biri sigaradır. Sigarasız bir hayat düşünemem. Bu akşam dostlarımla yemek yiyeceğiz daha vakit var, bir falıma bakar mısın?”
Falcı kadın, önündeki küreye uzun uzun bakar ve;
-“Sen ‘sigarasız bir hayat düşünemem’ diyorsun ama o kadar kötü bir şeye sebep olacaksın ki, senin yüzünden gelecekte insanlar ağız tadıyla asla sigara içemeyecekler...”
Sigara tiryakisi olan adam bir hayli üzgün vaziyette falcıdan çıkar, yürürken kendi kendine konuşur;
-“Benim yüzümden tiryakiler ağız tadıyla sigara içemeyeceklerse, yaşamanın ne anlamı var ki...” diye söylenerek deniz kenarına gelir ve kendini Haliç’in soğuk sularına bırakır.
Üzerindeki paltonun ağırlığıyla tam sulara batarken, kıyıda top oynayan çocuklardan birisi, kaçan topun peşinden koşarken suya düşer.
Tiryaki adam son bir gayretle boğulmak üzere olan çocuğu kurtarır ve iskeleye bırakır ve ağır ağır sulara gömülürken, içinde bir tebessümle çocuğa seslenir;
-“İsmin nedir senin yavrum?”
Çocuk anlamsız bir hiddetle cevap verir;
-“Tayyip…”