Necdet KURT Ağabeyin hazırlamış olduğu ve paylaşmaktan kıvanç duyduğu derlemelerine iki gün devam edeceğiz görünüyor. İkinci hazırlamış olduğu düşüncelerini “harabilik” başlığı altında toplamış:

Necdet KURT Ağabeyin hazırlamış olduğu ve paylaşmaktan kıvanç duyduğu derlemelerine iki gün devam edeceğiz görünüyor. İkinci hazırlamış olduğu düşüncelerini “harabilik” başlığı altında toplamış:
2 Şubat 2020 Pazar günü Digitürk kanalının 184’üncü hattında bir bayan araştırmacı, Kudüs’ün güneyinde bir beldeyi anlatıyor. Tarihin derinliklerinden gelen Yahudilik mezhebi mi desem, tarikat mı desem, girişte modern bir eve, talebi üzerine misafir kabul ediliyor. Çok kalabalık bir aile fotoğrafı gösteriyor. Erkekler gayet düzenli giyinik, evde uzun sakallı haham efendiden ve kadınından bilgiler almaya çalışıyor. Dışarıda da rastladığı bazı kadınlardan bilgiler edinmek için uğraşıyor.
Kadınlar, erkeklere hizmet etme kutsallığı üzerine yetiştirildikleri için, kapalı giyiniyorlar, toka takmıyorlar ve aileleri dışında hiçbir erkekle konuşmuyorlar. Bir alışveriş yerinde ev sahibi bayana saçının çok bakımlı olduğunu, peruk kullanıp kullanmadığını soruyor. Kadın da peruk kullandığını, saçının tek telinin dahi görülmesinin günah olduğunu ifade ediyor.
Bir hafta sonra evlenecek olan genç bir bayanın kuaförde saçlarına özel bir peruk yapılıyor. Kayınvalidesi yanında. Genç kız, evlendikten sonra gerçek saçını ancak kocasının görebileceğini ifade ediyor. Özel bir mekânda 6-7 orta yaşlı bayanlardan biri ile yaptığı röportajda, kocasının erkek egemenliği üzerine kurulmuş bu düzende, kocasının her zaman aşağılayıcı davrandığını ve bu yüzden boşandığını, 3 çocuğunun kocasına verildiğini, 3.5 senedir çocuklarını göremediğini anlatıyordu. Ancak bu düzenin herkesi koruduğunu ve insanların hayatından memnun olduğunu da sözlerine ekliyordu.
Hahamların yönettiği bu beldede araştırmacı kız, bir bayana doğum kontrol hapı kullanıp kullanmadığını sorduğunda, cevap olarak Hahamdan izin alabilirse kullanabileceğini alıyordu.
 Çocukluk yaşlarımda, bizde de hala kulağımda olan, duyduğum tembihleri hatırlıyorum. Kızlara sürekli olarak, kocanız dövse de, sövse de, katiyen karşı gelmeyeceksiniz, zira cennet kocaların ayağının altındadır deniliyordu. Yani harabilik birçok ülkeye bulaşmış görünüyor.
Gökçeada’da görev yaptığım zamanlardı. Babam tuzlanmış deri, bağırsak ve benzeri malları almaya geliyordu. Beni odun sobasını yakarken görmüş. Hemen anneme ispiyonlamış. Uzunköprü’ye misafirliğe gittiğimizde, annem bana dedi ki; oğlum baban ömründe bir kez olsun soba yakmadı.
Anadolu’da hala birçok yörede bu yapı devam ediyor. Özellikle kırsal kesimde, hala evin, ahırın, tarlanın, bahçenin bütün işlerini kadınlar yapıyor. Araştırmacı bayanın, Kudüs’ün güneyindeki bir beldede gördüklerinden çok farklı değil.