Bir zamanlar kırk bin köyümüz var diye gururlanırdık.

Doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde kırk bin köyün yanında binlerce de mezra vardı. Zaman zaman dağınık yerleşimden şikâyetler olmuştu, işte yol götüreceksin, su götüreceksin, elektrik, telefon ve diğer kamu hizmetlerini götüreceksin, zor işler bunlar derdik ama gıda üretiminin ana unsuru bu köylerimizdi ve son zamanlarda adamakıllı göz ardı edilmeye başladı. Hele büyükşehir yasasıyla köylerin önemli bir kısmı da mahalleyi döndürüldü.
30-40 yıl öncesinde köy okullarında öğretmen istihdamında sorunlar yaşandı. Öğretmenlerin köylerde ikametiyle ilgili olarak başlayan sorunlar ve öğretmenlerin bir şekilde merkezi yerlere tayinleri taşımalı eğitimi gündeme getirdi. İlk etapta otuz öğrencisi olmayan köylerin çocukları, daha büyük köylerdeki ve beldelerdeki okullara taşınmaya başladı. O dönemlerde okul öncesi eğitim de yoktu ve okula başlama yaşı daha yüksekti. 
Günümüzde okula başlama yaşı hem azaltıldı hem de köylerdeki çocukların neredeyse hemen tamamı taşımalı eğitime geçirildi. Öğrenci sayısı baremi 100 öğrenciye çıkarıldı. Hal böyle olunca 1000 nüfusu olan birçok köyde, 100 öğrenci bulunamadığı için başka bir yerleşim yerindeki okula taşınıyorlar. Yenilenmiş veya yeni yapılmış binlerce köy okulunun kapısına kilit vuruldu. Boş ve ıssız. Bu yapıların önemli bir kısmı eğitim merkezli olarak yine kullanılabilirdi ama o da akla gelmeyince, binlerce okulun bahçesini ot ve çalılar basarken, bakımsızlıktan okulların çatıları çöktü, duvarları yıkıldı. Sahibi ölmüş yapıların, evlerin damların akıbetini yaşıyorlar.
Küçük yaşta, daha yakın akrabalarından başka kimse görmemiş, tuvaletini kendi kendine yapmayı yeni öğrenmiş bir çocuğu hangi anne baba dolmuşa bindirip uzak bir köydeki okula gönderir? Elbette hiçbiri. Hal böyle olunca, çocukları okul çağına gelen genç nüfus köyleri terk etmeye, çocuklarının okuyabileceği belde ve ilçelere göç etmeye başladı. Yoğun olarak da devam ediyor. Genç çiftçi projesi, gençleri geri döndürmek için uygulanan bir proje ama altı boş. Çocuklarının eğitim görebileceği bir imkân sağlanmadıkça gençleri geri döndüremezsiniz. Yoksa köylerin hemen tamamında çağdaş yaşam standartlarına ulaşmak mümkün. Elektrik, su, kanalizasyon, yol, telefon gibi hizmetler mevcut. Sadece çocuk eğitimi için köyden kente göç var. Bu nedenle, göçü temelde durdurmanın en iyi yolu, eğitim altyapısını da yeniden inşa etmektir. Bir öğretmenin günün sekiz saatinde köyde bulunmasının eğitim-öğretim dışında da önemli fonksiyonları bulunmaktadır.
Nüfusu azalmış, aşırı göç vermiş köylerde bakkal ve kahvehane gibi sosyal alanlar da birer ikişer kayboluyor. Köyde kalanların yaşamları her geçen gün zorlaşıyor. Sonuçta gıda üretiminin ana aktörleri hızla azalıyor.
Ulaşım artık çok sorun olmuyor. Çocukları göndermek yerine öğretmenleri getirmek daha verimli bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Gıda üretimi artık sos veriyor. Ekilmeyen arazi miktarı ekilenin beşte birine yaklaştı. Gıda ve yem ithalatının son yıllarda artmasının altındaki gerçek neden de budur.
Köylerimizdeki okulları yeniden açarsak genç nüfusu tutabilir, göç nedeniyle boş kalan 40 milyon dekar araziyi yeniden üretime kazandırabiliriz. Caminin imamı varsa okulun öğretmeni niye olmasın?