.

Yazdık “Kazdağları elden gidiyor” dedik.
Konuyu inceledik,
Ayrıntılarıyla da yazdık.
.
En son cevap AKPGBV. ÇMM. AV. Bülent Turan’dan geldi:
“Bir kere şunu söyleyeyim. Türkiye’deki çevrecilik yarışı bugünkü mesele değil. Uzun zamandan beri devam eden bir çevre tartışması var. Fakat bu çevre tartışması içerisinde özellikle Alman vakıflarının desteklediği bazı STK’larla çalışmalar, Türkiye siyasetin dağıtmak isteyen anlayışların da etkisi bu güne kadar artmış, azalmış. Şimdi son günlerde Çanakkale’miz malum konu ile gündeme geliyor”
.
Evet yanlış okumadınız,
Alman Vakıfları…
.
Kimdir bunlar?
Neden olaya müdahil oluyorlar?
Dertleri nedir?
.
Mesela Araştırmacı-Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu (rahmetli) şunu demişti;
“Alman vakıflarının legal bir casusluk organizasyonu olduğunu, Bergama’daki altın madenlerinin işletilmemesi için yine Almanların çalışma yaptığını ileri sürmüştü.”
.
Hablemitoğlu bu vakıfları şöyle tanımlamıştı:
“Ankara ve İstanbul’da şubeleri bulunan tüm Alman parti vakıflarının programları, Kemalizm’in iflas ettiğini ve sorunun geçici bir hükûmet sorunu değil, yapay ve uyduruk Türk ulusunu tepeden inme yöntemlerle yaşatmaya çalışan Türk devleti olduğunu kanıtlamayı amaçlar.
Bu çerçevede üçlü bir strateji izlenir: 
a- Toplumun değişik katmanlarını Kürt sorunu üzerine tartışmaya ve çözüm üretmeye alıştırmak ve buna paralel olarak Kürtçü gruplar ile Almanya arasında köprü kurmak.
b- Toplumun değişik katmanları ile siyasal İslamcıları bir araya getirmek ve buna paralel olarak İslamcılar ile Alman devleti arasında köprü kurmak.
c- Alevilerin aşırı İslam’a karşı oluşlarını dikkate alarak, Aleviler ile özel görüşmek ve konuyu gerektiğinde Kürt sorununa kaydırmak.”

.
Hablemitoğlu yurdumuzda da faaliyet gösteren raporunda şu vakıfları analiz etmiş:
“Konrad Adenauer,
Heinrich Boll,
Friederich Ebert,
Körber ve Friederich Naumann vakıfları ile
George Ecker Enstitüsü,
Tehdit Altındaki Halklar Derneği,
Uluslararası Katolik Barış Hareketi,
Alman Protestan Kilisesi Konseyi ve
Doğu Enstitüsü.”
.
Eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, “Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmeden 4 ay önce tamamladığı ‘Köstebek’ adlı kitabı 15 Temmuz parametreleriyle okuduğunda, ta o gün kendisinin Fetullahçı örgütlenmeye dair ortaya koyduğu net tablo karşısında dehşete kapılmamak elde değil. Bir akademisyenin 15 sene önce tespit edebildiklerini devlet nasıl edemez?” diye soruyor.
.
Vakıfların, çevrecilerle olan ilişkilerinden bahseden ilklerden biri olarak Hablemitoğlu bunları yazmış.
.
Peki devlet ne yapmış?
.
Neden müdahale etmemiş?
.
Rahmetlinin isim isim yazdığı vakıflarla ilgili hangi araştırma yapılmış?
.
Yapılmamışsa neden?
.
Yapılmışsa hala nasıl faaliyet gösteriyorlar?

Hablemitoğlu Gülen Cemaati ile ilgili konulara da değinmiş.
Nedense devlet bunlara da el atmamış.
Zira “Aldatıldık” diyenler oldu.
Alman vakıflarının altının çıkmaması için uğraşmasını “Kanadalılar çıkarmasın, Almanlar çıkarsın” şeklindeki stratejilerine bağlayabiliriz.
.
O halde devlet bunu açıklamalı.
Çevrecilere anlatılmalı.
Halk bilmeli.
.
Kazdağları’nda yapılanların tümünü Alman vakıflarına bağlayarak savunma yapmak olmaz.
İspat gerektirir…
.
Sadece verilen demeçlerle geçiştirilirse pek inandırıcı olmuyor.
Siyasi söylem olmaktan öteye gitmiyor.
Madem ortaya atıldı,
Madem iktidardasınız,
O halde ispatlamak size düşer.
.
En yakın zamanda vakıflarla ilgili yetkili bir ağızdan açıklama bekliyoruz…