.

Turizm bizim için kangren.
Her şeyi devletten bekleyen girişimciler, maşallah ellerini taşın altına koymakta direniyorlar.
.
Koskoca turizm pastasından pay alamamaktan şikâyetçi olan turizmciler, bu şehirde 50 yıldır yapmadıkları seminer, katılmadıkları toplantı, almadıkları karar kalmadı.
.
Sonuç?
Elde var sıfır.
.
Şehir yöneticileri siyaseti ön plana çıkarıp kendi koltuklarını düşündüklerinden, bir araya gelip turizm alanındaki atılımları bir türlü yapamıyorlar.
.
Yat limanı, kurvaziyer limanı gibi turizme direkt etki edecek projeler,
Şehre ulaşım konusunda denizin kullanılmama ısrarı,
Absürt uçak seferleri saatleri,
Ve en önemlisi;
Tuvalet sorunu…
.
Evet, yanlış okumadınız,
Bildiğiniz tuvalet işte…
.
Şehrimize gelip karnını doyuran ve dahi midelerine yabancı bakterileri indirdikten sonra motoru bozulan turistlerimizin içini boşaltacakları tuvalet ne yazık ki yok.
.
İskeleden tutun,
Köprübaşına,
Kordondan,
Troya Caddesine kadar tuvalete rastlayan olursa beri gelsin.
.
Köprübaşındaki bir esnaf ısrarla yazmamı istiyor;
“Şurada tuvalet var, nöbetçi memur gibi.
Sabah 09.00 akşam 17.00 çalışıyor.”
.
İskeleye ulaşan bir turist ise;
Ya Belediye İş Merkezi’ni bulacak,
Ya da Kültür’e gidecek.
.
Hakikaten şöyle bir düşündüm de, turizm için tuvalet çok önemli.
.
Kim el atacaksa bir an önce atsın.
Turizm tuvaletle bari kalkınsın.
 
***
Geçtiğimiz hafta Giresun’un Halkalı Köyü’nde Aziz Nesin’in yazdığı Toros Canavarı’na Valilik önce “Onay vermiş”, sonra da “Uygun görülmemiştir” diyerek yasak koydu.
.
Aziz Nesin’in belki de siyasetten uzak yazdığı tek eseri.
Şahsen geçen sene biz Çanakkale’de oynamıştık.
.
Tiyatro ekibine, “Araştırdık, uygun bulmadık” diye yazı yollayan kaymakamlığın, eserin neresine itiraz ettiği açıklanmamış.
.
Günümüzde ülkeler çağdaşlık adına sanatçılarına sonsuz değer verirken, ülkemizde hala karanlığa doğru yol almak için yarışan bu zihniyeti kınamak lazım.
.
“Sanatsız bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir” diyen Atatürk’ün bizlere çizdiği yolda sanatı hep ön plana koymuştur.
.
Sanattan korkan bir toplumun sonunun ne olacağı konusunda;
Engizisyon kurallarını uygulayan ülkelerin düştüğü durumlardan örnek almamız gerekirdi.
.
Sanatı ve sanatçıyı susturamayacağını bilmeyen baskıcı unsurların bu davranışlarını amatör bir sanatçı olarak kınıyorum.
 
***
Murat Muratoğlu diyor ki:
“Müteahhitlerin özgüvenlerine bayılıyorum.”
“Sebebi ne?” diye okumaya devam ediyorum.
Anladığım şu:
“Bu müteahhitler gerçekten çok uyanık”.
.
Neden mi?
Birlik başkanı çıkıp demiş ki:
“Satamadığımız inşaatlarımızı devlet alsın.”
Devlet dediği biz yani.
Cepte beş kuruş,
Ayakta don yokken yani...
.
Kısaca sana sorarım:
“Başka derdin var mı?”
.
Sen çuvalla para kazanırken,
Leblebi gibi mal satarken,
Etrafa hava atarken
Bizi düşünme,
Şimdi krize toslayınca da;
“Mallarımızı devlet alsın” de.
.
Kordondaki mısırcı satamazsa malını ne yapacak?
Pazardaki köylü?
Çarşıdaki konfeksiyoncu?
Kitapçı, hırdavatçı, şekerci?
.
Bunları da mı devlet alacak?
.
Yani sen diyorsun ki:
“Kar ederken kar bize girsin,
Zarar ederken zarar size ….”
Oldu canım, başka isteğin?