Son günlerde değişecek müfredat ile ilgili haberler, itirazlar, savunmalar, fikirler ortalığı kasıp kavuruyor.

İktidar partisi olarak geldikleri 2002’den beri kurcalaya kurcalaya cılkını çıkardıkları eğitim sistemini, nihayet kuşa çevirme çabalarında başarılı olacaklar galiba.

.

En başından bakalım şu olaya.

AKP'nin iktidara geldiği 2002’den bu yana en fazla bakan değiştiren kurum MEB oldu.

9 farklı isim bakan koltuğuna oturdu.

AKP döneminde tam 17 kez eğitim sistemi değiştirildi.

.

Okula ulaşamayan çocuk sayısı arttı. Akademik özgürlük dibe vurdu.

.

Eğitime ayrılan pay gayri safi yurt içi hasılada 2003 yılında 3.79 iken, 2022'de 3.47'ye düştü.

OECD ortalamasında ilkokuldan yükseköğretime kadar öğrenci başına eğitim kurumları harcaması 11 bin 680 dolar. Türkiye'de yapılan harcama 5 bin 723 dolar.

.

AKP 2002’de iktidara geldiğinde geçmiş hükümetlerce bütçeden eğitime;

Yüzde 22.34 pay ayrılıyordu.

2023’te mevcut AKP hükümetinin ayırdığı pay ise;

Yüzde 9.61’e geriledi.

.

Hemen aklınıza gelen Diyanetin bütçesini yazmayacağım.

.

2012-2013 Eğitim Öğretim yılında 4+4+4 Eğitim Sistemi hayata geçirildiğinde,

Bundan önceki “8 yıllık zorunlu eğitim sistemi” çoktan tarih olmuştu bile.

.

Bun yanında “Genel liseler” de tarih oldu.

.

Devlet okullarının sayısı azaldı.

İmam hatip okulu sayısı yüzde 78,

Özel okul sayısı yüzde 20 arttı.

.

Açık öğretime yönelim başladı.

.

Bu sistemle pedagoji ve bilime aykırı olarak 72 aydan küçük (60 aylık) çocuklar okula başlatıldı.

.

Araştırmalara göre, bu dönem okula başlayan çocukların akademik olarak geride kaldığı (LGS’de 36 puan fark oluştuğu) görüldü.

.

Bu çocukların, akran zorbalığına daha fazla uğradıkları ve okuldan nefret ettikleri görüldü.

.

Yani AKP bir sistem değişikliğiyle koca bir nesli heba etti.

Zaten Erdoğan’da bir konuşmasında “Eğitimde arzu ettiğimiz başarıyı sağlayamadık” şeklinde itirafta bulunmuştu…

Hangi başarı?

Kime göre, neye göre?

.

Tüm bunlara bakarak şöyle bir özet çıkarırsak bu iktidar sayesinde eğitimde bakın neler olmuş?

.

2002’de toplam öğrenci sayısı içinde;

Özel okul öğrenci sayısı yüzde 1 iken,

Şimdi yüzde 9 olmuş.

Özel okul sayısı yüzde 2 iken,

Şimdi yüzde 20’yi aşmış.

.

Vakıf üniversitesi öğrencisi sayısı;

Yüzde 3.5’tan yüzde 8’e çıkmış.

.

Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ile okulların sadece yüzde 10’u nitelikli ilan edildi. Öğrencilerin yüzde 90’u imam hatip lisesine ya da meslek lisesine mecbur edildi.

.

Dünyada ilk 500 üniversite arasında olan Türkiye’nin gözde kamu üniversiteleri, alt sıralara geriledi.

.    

10 binlerce genç KPSS’de dereceye girmesine rağmen mülakatlarla elendi.

Sözleşmeli çalıştırılan ücretli öğretmen ataması yaygınlaştı.

.

2002’de 70 bin olan öğretmen açığı yarım milyonu aştı.

.

Ataması yapılmadığı için onlarca öğretmen bu dönemde yaşamına son verdi.

.    

Öğretmenleri ayrıştıran Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile öğretmenler arasında ‘Uzman, Başöğretmen’ ayrımı yaratan sınav uygulamaya konuldu.

.

Barınma sorunu çözülmeyen üniversiteliler tarikat yurtlarına mahkûm edildi.

.

4 çocuktan birinin okula aç gittiği bilinmesine rağmen tüm okullarda 1 öğün yemek verilmesi talebi karşılanmadı.

.

Felsefe, bilim, sanat derslerinin sayısı azaltıldı, ‘seçmeli’ din dersleri dayatması arttı.

.

“Dindar ve kindar bir nesil yetiştirme” amacını gizlemeyen AKP, din eğitimini 4-6 yaş grubundaki çocuklara kadar indirdi.

.

MEB, tarikatlarla protokoller imzalayarak okullara soktu.

.

Okullara akıllı tahta, her öğrenciye tablet verileceği ilan edilen 3.5 milyarlık Fatih Projesi çöp oldu.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), ülke genelinde 4 bin 159 okulun deprem riski yüksek alanlarda bulunduğunu açıkladı.

.

Peki şimdi?

Yeni müfredatla ne olacak?

.

“Gelen (müfredat) giden (müfredat) ı aratır” şeklindeki deyim ortaya çıkacak mı?

.

Bugün yarın önümüze gelecek olan ve büyük ihtimalle meclisten geçecek olan Millî Eğitim Bakanlığı’nın 27 ayrı kitapçıktan oluşan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli müfredat taslağı var.

.

Ama ondan önce size sosyal medyada bulduğum ve Çin ile Japonya’nın eğitim ile ilgili yaptıklarını yazmak istedim.

.

Çin ve Japonya, sıkı eğitime anaokullarından başlıyormuş.

Hem de ne başlamak!

.

“Eğitim” denilince akla ilk Finlandiya geliyordu.

Sadece sınavlara, ev ödevine odaklanmak yerine öğrencilerin ve öğretmenlerin mutluluğunu ön planda tutan, öğretmenlerin ileri seviyede eğitimli, yüksek gelirli, doktorlar, mühendisler gibi saygın olduğu, el üstünde tutulduğu sistem.

.

Şimdi geleneksel yöntemlerle modern teknolojiyi bir araya getiren Çin/Japon anaokulları çok dikkat çekmeye başlamış.

.

Analog ve dijital becerileri dengeli biçimde veriyorlar ve en çok “Disiplin ve Çalışkanlığı” kazandırmaya çalışıyorlarmış.

.

Şunlar ortaya çıkmış;

1-Çalışkanlık ve disiplin, büyürken kazanılan ve öğretilen en hayati beceridir. Hayattaki her türlü başarı için kilittir.

2-Teknoloji, dil ve matematik konusunda erken yaşta başlayıp sürekli ve ileri seviyede eğitim almak, fiilen uygulamak “Mesleki başarı” için çok önemlidir ancak yetmez!

3-Hem mesleğinde iyi olmak hem de becerikli bir iş sahibi olmak için  “Yaşamsal beceriler” kazanmış olmak şarttır.

4-Yaşamsal becerilere bazı örnekler:

-Yemek pişirme, bulaşık, sofra hazırlama, toplama.

-Her türlü temizlik işleri, ortalığı toplama

-Basit tamirat, onarım işleri.

-Tırmanma, zıplama, atlama, ip atlama, zorlayıcı fiziksel aktivite, yüzme.

-El işi süslemeler yapma, dikiş dikme

-Bahçe işleri.

-Para yönetimi.

-İlk yardım bilgisi.

-Bisiklete binme.

5-Bu tür becerilerin erken yaşlarda kazandırılması, çocukların yetişkinlik dönemlerinde karşılaşacakları zorluklarla başa çıkabilme, problem çözme, yaratıcılık kapasitelerini artırır.

Fiziksel ve mental sağlık kazandırır.

Toplum içinde sorumlu ve etkin bireyler olmaları için gerekli altyapıyı hazırlar.

Etik, ahlak, çevreye uyum, doğaya saygı, öz farkındalık algılarının erken yaşlarda gelişmesini sağlar.

En önemlisi disiplin ve çalışkan olmayı doğallaştırır.

.

İşte bizi kıskananların yaptıkları.

Bu yeni müfredatı devreye soktuğumuzda; “Onlar bizim yapacaklarımızın yanına bile yaklaşamazlar” diyecek miyiz?

Yoksa?

.

İşte bizim “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”

Bu isim size hiç de yabancı değil.

Çünkü “Türkiye Yüzyılı” başlığı, Erdoğan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçim Kampanyasının sloganı…

.

27 ayrı kitapçıktan oluşan yeni müfredat ile ilgili bir dolu yorum var.

Bu yorumlarda, “Bütüncül eğitim yaklaşım modeli’ olduğu iddia edilen müfredat taslağının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmakta.

Örneğin; fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi evrensel ve bilimsel dersler adeta angarya gibi gösteriliyor ve daha çok dini ve ahlaki değerlerin öğretilmesine odaklanılıyor” deniliyor.

.

“Taslakta yüzlerce kez ‘Değerler’ kelimesi geçmekte.

Peki, o değerlerin içeriğinde neler var?

Bütününe bakınca değerlerin din dersleriyle eşleştirilmiş durumda olduğunu anlıyoruz.”

.

“Örneğin; o sayılan değerlerde cumhuriyet, barış ve eşitlik gibi evrensel kavramlar yok.

Tüm yapı; itaat, fıtrat, kanaat, şükür, edep, mahremiyet, sabır, ahilik, fazilet, hadis, cedel, hikmet, iffet, medevvet üzerine oturtulmuş durumda.”

.

“Bazı ders içeriklerinde veda hutbesindeki eşlerin sorumlulukları, aile yapısının ayet ve hadisler ışığında ele alındığı, kadının çalışma hayatına girmesinin, çocuk ve yaşlı bakım merkezlerinin arttırılmasının aileye zarar verdiğinden bahsedildiği kadın düşmanı, ayrımcı ifadeler var.”

.

(Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay diyor ki;

“Metinde;

‘Bilim‘ sadece 43 kez,

‘Ahlak‘ 61 kez,

‘Erdem‘ 46 kez,

‘Değer’ ise hepsinden fazla yüzlerce kez kullanılırken, Atatürk ve Cumhuriyet hiç kullanılmamış.”

.

Kadem Özbay; “İlahiyat terimleri sözlüğünden alınmış gibi, gelişim ve evrim demekten kaçınmak için ‘tekamül’, bilim yerine ‘ilim’ kelimelerinin tercih edilmesi, ‘belagat’, ‘kamil insan’ vurguları, kendi ideolojilerine uygun bir nesil yetiştirme hedefledikleri anlamına geliyor.

Sanki bir tekkede mürit yetiştiriyorlar!

Maarif Modeli değil, mürit yetiştirme modeli!

Bu bir milli eğitim programı değil, AKP’nin parti programıdır.” diyor.

.

Çeşitli kesimlerden oldukça tepki alan bu taslak, iktidarın dayatması olarak yürürlüğe girecek mi, yoksa eleştiriler dinlenip geri adım atacak mı?

Yaşayıp göreceğiz…