Ah ah, nerede o eski ramazanlar…!

Eskiden sadece oruç tutmakla kalınmıyor, eğlenceleri ile de oldukça revaçtaymış ramazanlar.

Eski ramazanlar, topluluklar arasında dayanışmanın ve birlik ruhunun güçlendiği bir zaman dilimi olarak algılanmış hep.

Geçmişten günümüze Müslüman toplumlar için önemini koruyan özel bir dönem olmuş.

İbadetlerin ve manevi arınmanın yanı sıra, eski zamanlarda, ramazan eğlenceleri de geleneklerin ve toplumsal bağların önemli bir parçası olmuş.

.

İnsanların yaşam tarzı değiştikçe, sosyal anlamda bir takım evrimler geçirdikçe artık eski camlar bardak olmaya devam ediyor.

.

Gelenek, görenekler milletlerin ayakta durma felsefelerine hizmet eder.

Onlarla yaşarız, onlarla büyür ve ölürüz.

Hepsinin bir anlamı vardır.

.

Günümüzde eskiden gelen adetlerden kaç tanesi kadı ki zaten.

.

Hele ramazanlardaki gelenekleri bırakın, ramazanı bile hatırlayan yok.

Bakın sokaklarda etrafınıza, ramazana şahitlik edecek (davulcu ve top patlaması dışında) bir tane etkinlik yok neredeyse.

.

Siyaseten verilen iftar yemekleri ayrı tabi.

.

Hâlbuki eski ramazan eğlencelerinin temelinde, sahur ve iftar vardır.

Sahur vaktinde aile fertleri bir araya gelir, birlikte sahur yapar ve dua ederdi.

Bu öğün, güne hazırlanmanın ve birlikte dualarla manevi hazırlıkların yapıldığı bir zaman dilimi olarak görülürdü.

.

İftar ise, günün orucunun açıldığı ve bereketin paylaşıldığı özel bir an olarak kabul edilirdi.

Aileler, komşular ve fakirlerle birlikte iftar sofraları kurar, birlikte yemek yer ve dua ederdi.

.

Şimdilerde ise neredeyse sahura kalkan bile yok.

Sahuru bir diyet parçası gibi görüp “Ayol ben sahura kalkmadan oruç tutuyorum, böylece daha çabuk kilo veriyorum” şeklinde etkinlik parçasına dönüştüren dolu.

.

Eski Ramazan eğlencelerine gelindiğinde ise mahallelerde çeşitli etkinlikler düzenlenirdi. Özellikle Anadolu’da hikaye anlatıcıları ve gölge oyunları gibi geleneksel gösteriler de Ramazan gecelerini renklendirirdi.

Bu etkinlikler, toplumun bir araya gelmesini ve birlik ruhunu pekiştirmeyi amaçlar, aynı zamanda manevi değerlerin paylaşımını teşvik ederdi.

.

Bu eğlencelerde çocuklar ve gençler arasında çeşitli geleneksel oyunlar ve eğlenceler de oldukça revaçtaydı.

Sokak oyunları, yarışmalar ve geleneksel danslar ramazan gecelerini renklendirir ve gençler arasında birlik ve dayanışma duygularını güçlendirirdi.

Ayrıca, geceleri sokaklarda dolaşan manavlar ve yazın dondurmacılar, kışın bozacılar, kestaneciler ramazan atmosferine renk katarlardı.

.

Günümüzde ramazanın geldiğini bile iletişim araçlarından biliyorken, eskiye dönük gelenekleri yaşatmak artık pek kolay olmasa gerek…

 

DİREKLERARASI

İstanbul’da Osmanlı döneminde ramazan eğlenceleri oldukça fazlaymış.

Hele ki “Direklerarası” eğlenceler oldukça popülermiş.

Bu tür eğlenceler genellikle sokaklarda veya pazar yerlerinde gerçekleşirmiş. “Direklerarası” terimi, sokaklarda bir evin duvarları arasındaki geniş boşluğu ifade eder ve bu boşluklar, akrobatlar, cambazlar, hokkabazlar ve diğer göstericiler için bir platform görevi görürmüş.

.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Direklerarası eğlenceler genellikle halkın günlük yaşamında yer alırmış.

.

İnsanlar bu gösterilere çocuklarıyla birlikte gelir ve çeşitli sanatçıların performanslarını izlerlermiş.

Bazı Direklerarası eğlencelerde kukla gösterileri, müzikal performanslar ve sokak tiyatroları da bulunurmuş.

.

Bu tür etkinlikler, Osmanlı dönemindeki şehir yaşamının dinamik bir parçasıymış ve halk arasında büyük ilgi görürmüş.

.

Direklerarası, yalnızca bir eğlence merkezi değil aynı zamanda kültür, edebiyat ve sanatta da önemli bir yere sahipmiş.

.

Çadır tiyatroları, tuluat oyuncularının ve meddahların gösterileri, Karagöz ve kukla oyunları, ortaoyunu gibi geleneksel sanatların canlı tutulduğu ramazan eğlenceleri, özellikle meşrutiyetin ilanıyla birlikte yerini önce tiyatroya daha sonra da sinemaya bırakmış.

.

Türk tiyatro tarihinde önemli yerleri olan “Temaşahane-i Osmani”, “Osmanlı Dram Kumpanyası”, “Hayalhane-i Osmani”, “Eğlence-i Osmani” adlı topluluklar ve “Küçük İsmail”, “Hamdi Efendi”, “Kel Hasan”, “Şevki Efendi”, “Abdi Efendi”, “Peruz Hanım” gibi ilk tiyatro orta oyuncuları Direklerarası’nın ünlendirdiği isimlermiş.

.

“Sahne-i Heves”, “Sanayi-i Nefise Tiyatrosu”, “Mürebbi-i Hissiyat”, “Burhaneddin Tiyatrosu” ve “Darüttemsil-i Osmani” gibi özel topluluklar Direklerarası’nda kurulup gelişirken, kentin yönetimi tarafından desteklenen ve bugünkü Şehir Tiyatrolarının çekirdeğini teşkil eden “Darülbedayi” de 1914’te yine buradaki “Letafet Apartmanı” nda faaliyete geçmiş.

.

Direklerarası konum olarak şöyle tanımlanmış kaynaklarda:

“Eskiden Vezneciler- Şehzadebaşı yolunun Onaltımart Şehitleri ve Dedeefendi Caddeleriyle birleştiği noktalar arasında kalan bölümüne, her iki yanda yer alan kâgir dükkânların önündeki alçak mermer sütunlar üzerine oturtulmuş revaklardan dolayı Direklerarası deniliyordu.”

.

Direklerarası yalnızca orta oyunu, meddah ve Karagöz gibi eski temaşa sanatlarının, tiyatro salonlarının, gösterimlerinin olduğu bir merkez olmayıp, aynı zamanda kıraathanelerinde, kahvehanelerinde önemli edebiyatçıları, kültür insanlarını da ağırlayan bir merkezmiş.

.

Direklerarası’ndaki bazı ünlü kahvehane ve çaycı dükkânları dönemin tanınmış şair ve edebiyatçılarıyla fikir ve sanat adamlarının bir araya gelip sohbet ettikleri önemli birer kültür ve edebiyat merkezi durumundaymış.

.

Bunların başında “Fevziye Kıraathanesi” gelirmiş. Daha çok devrin aydın tabakasının devam ettiği bu kıraathane özellikle ramazan aylarında tam bir musiki kahvesi ve konser salonu haline gelirmiş.

Burada “Kemani Tatyos Efendi” ile “Kemençeci Vasilaki” nin yönettikleri fasıllara “Tamburi ve Udi Cemil Bey ile Rauf Yekta ve Lemi Atlı” nın da amatör sanatçı olarak katıldıkları bilinmekteymiş.

.

Direklerarası’nın ünlü kültür ve edebiyat merkezlerinden biri de “Hacı Reşit’in Çaycı Dükkânı” imiş.

“Ferah Tiyatrosu” nun karşısında bulunan bu küçük çayhane, başta “Muallim Naci ve Ahmed Mithat Efendi” olmak üzere “Şeyh Vasfi, Muallim Feyzi, Hoca Hayret, Andelib, Nabizade Nazım, Ali Ruhi ve Ahmed Rasim” gibi edebiyatçıların başlıca uğrak yerlerinden biri olmuştur.

Meşrutiyetten önceki yıllarda “Mehmed Akif, Neyzen Tevfik, Halil Edib ve İbn-ül Emin Mahmud Kemal” in devam ettiği tanınmış bir yer de “Hacı Mustafa’nın Çaycı Dükkânı” imiş. 

.

Sinemanın popüler olması ile birlikte önemini kaybeden Fevziye Kıraathanesi’nin yerine, “Emperyal Sineması” açılmış.

“Ferah ve Millet Tiyatrosu” sinemaya dönüştürülmüş.

“Millet” in yerinde daha sonra “Turan Sineması” faaliyet göstermiş.

Bu sinemaların karşılarında ise “Hilal Sineması ve Milli Sinema” açılacaktır.

.

“Beyoğlu” bu yeni oluşumlarla yeni bir eğlence merkezine dönüşünce, “Direklerarası” eski önemini kaybederek yavaş yavaş unutulup gitmiş.

.

Günümüzde Belediyeler ramazan aylarında bu geleneği yaşatmak için “Direklerarası Eğlenceleri” adı altında bir takım etkinlikler düzenliyor.

Ama “O eski tatları buluyorlar mı?”

Bilemeyiz…

 

ORTA OYUNU

Osmanlı döneminde İstanbul’da yapılan Direklerarası Ramazan eğlenceleri arasında orta oyunları da büyük bir öneme sahipti elbet. Orta oyunu, Türk tiyatrosunun köklü ve geleneksel bir türü olarak günümüze kadar gelmiştir.

.

Bu oyunlar, genellikle halkın günlük yaşamından esinlenerek sahnelenir ve mizahi bir dille sunulurdu.

Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı dönemlerinde, özellikle Ramazan ayında, İstanbul sokaklarında orta oyunları büyük ilgi gördü.

.

Orta oyunları genellikle günlük yaşamdan alınan konuları işlerdi.

Köyden kente göç, aşk, evlilik, komşuluk ilişkileri gibi temalar sıkça işlenirdi.

Oyunlar, genellikle belirgin karakterlerle doluydu: “Kibar Bey, Saf Köylü, Alaycı Kadın” gibi.

Bu karakterler arasındaki etkileşimler, oyunların komik ve eğlenceli olmasını sağlardı.

.

Orta oyunlarında kullanılan dil genellikle mizahi ve ironiktir.

Karakterler arasındaki diyaloglar, esprili ve hafif alaycı bir tonla sunulurdu.

Bu, izleyicilere hem güldürüp eğlendirmek hem de düşündürmek için kullanılan bir teknikti.

.

Osmanlı İstanbul’unda orta oyunları genellikle sokaklarda sahnelenirdi.

Ramazan ayında ise, Direklerarası gibi popüler mekânlarda özellikle büyük kalabalıkların önünde oynanırdı.

Seyirciler, sokaklarda toplanır ve oyuncuların performansını keyifle izlerdi.

Bu, hem eğlenceli bir etkinlik sunmanın hem de halka ulaşmanın etkili bir yoluydu.

.

Orta oyunları, Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı sosyal sınıflarından insanların bir araya gelmesini sağlar ve ortak bir eğlence deneyimi sunardı.

Bu oyunlar, toplumun farklı kesimlerinden insanların günlük yaşamla ilgili konuları birlikte tartışmasını ve gülmesini sağlar, böylece toplumsal birliği ve dayanışmayı güçlendirirdi.

Bu oyunlar, Türk tiyatrosunun köklü geleneğinin bir parçası olarak günümüze kadar gelmiş ve hala popülerliğini korumakta.

.

Bizler de 30 Mart Cumartesi akşamı saat 21.00’de, Belediye Kültür Salonu’nda “Ramazan Eğlencesi” adıyla sizlere bir etkinlik hazırladık.

Fasıllar, orta oyunları, tangolar sizleri bekliyor olacak.

O eski günleri yaşamak, tatmak ve eski ramazan eğlencelerinin havasını koklamak isterseniz buyurun gelin, bekliyoruz…