İşte geçti Şubat ayı. Kaldı bir ay.

Seçime girenlerin performansı, inandırıcılığı test edilecek sandıklara atılan oylarla...

.

Projeler, lansmanlar, gezmeler, afişler, vaatler v.s

Şimdilik gırla gidiyor.

“Yapacağız, edeceğiz…” cümleleri havada uçuyor.

.

“Yahu 20 senedir iktidardaydınız elinizden tutan mı vardı, yapsaydınız?” diyen var mı acaba?

.

Bu cümle “20 senelik hem genel iktidarın adayına, hem de yerel de iktidarda sahip olmuş parti adayına söylenebilir…”

.

Şarkı vardır ya;

“Daha önceleri nerelerdeydiniz…!”

Hani;

“Şimdi soruyorum büküp boynumu…” diye başlayan şarkıdaki gibi.

.

Yıllarca bu ülkede, “Aman komünistler gelmesin, aman faşistler gelmesin, aman şeriat gelmesin!” diyerek oy kullanıldı.

.

Ülkede kimse gerçekten ve yürekten istediğine oy veremedi.

Hep korkutuldu, hep aldatıldı…

.

Ya atasından kendisine kalan mirasın devamı olarak oy kullandı, ya da “Başkaları gelmesin” diye oy kullandı.

.

Aslında beğendiği aday başka partidendi belki de...

.

Yıllarca kandırıldık ve kandırılmaya devam edeceğiz.

“O gelmesin, bu gelmesin…!”

.

Peki gelmedi mi?

Geldi.

Sonuç ne oldu?

.

İki milletvekili eskisi çıktı sahaya.

Meclisimizde verdikleri çok kıymetli hizmetlerinin gerisini yerelde de getirmek üzere aday oldular.

İçlerinden bir başkası, daha yeni filizlenmiş çiçek gibi açıyor.

Bu “Eskilerin” arasında pek “Masum” duruyor.

.

Bu seçimde Çanakkale’de büyük bir sürpriz yaşanabilir.

Yıllardır “Ceketimi assam zihniyetiyle hareket eden değişimci partililer” bir mucizeye tanık olabilirler.

.

“Çalışan, insana değen, hakkı hukuku bilen, söylemleri uçuk olmayan, inandırıcı” adaylar prim yapacak gibi duruyor...

.

Seçim kesinlikle hem eğlenceli ve hem de gergin geçecek.

.

Bazılarının uykuları kaçacak ve:

“Çekmediğim dertler,

Çile kalmadı,

Feryatsız gündüzüm,

Gecem olmadı.” diyecek.

.

Bazıları hayal kırıklığına uğrayacak ve:

“Neler gördüm neler,

Neler geldi başıma,

Düşe kalka geldim,

Ben bu yaşıma.” diyecek,

.

Bazıları da,

“Kendim ettim, kendim buldum.” şarkısını söyleyecek…

.

Halka sorduğunuzda, Çanakkale’nin büyük sorunu “Trafik” ile başlıyor,

Düğün salonlarıyla devam ediyor,

Sanatsal faaliyetlerin sergileneceği alanlarda bitiyor.

.

Bizim gibi küçük şehirlerde başka ne istenir ki?

.

Altımızdan geçen boruların eskime, yenilenme gibi problemi yok zira şehrin altyapısı hazır zaten.

Çamur akabilecek suyu yok zira arıtması olan suyu güzelleşmiş,

Kanalizasyonun denizle bir problemi yok zira babalar gibi arıtması var,

Daha ne olsun?

“Hiçbir şey yapmadı” denilen başkan aslında hepsini bitirmiş.

.

Müteahhidinin kaçtığı ve hukuksal sorunların devam ettiği yarım kalan “Cennet Otopark” için mi bütün yaygara?

.

Yeni gelen ne yapacak?

Elinde 200 bin nüfuslu geliri olan kısıtlı bir bütçe var.

Evlerimizin çatılarına kuş kondurup, yollarımızı altınla kaplayacak değiller ya?

.

Sahip olduğumuz değerler korunsun, heba edilmesin o yeter bize.

.

Talan, dolan, yalan olmasın,

Akıllarda hinlik olmasın…

Gerisi hikâye…

 

BAYRAMDA NEREYE?

Ramazan gelmeden bayram ilanları başladı bile;

“Bizimle bayramda uçun, kazanın.”

“Bayramda bizi tercih edin, eğlenin.”

“Bayramda bizimle gezin, rahatlayın…”

İlanları gırla gidiyor.

.

Yazmış biri,

“Bayram tatilini planlamadıysan bize danışmadan hareket etme.”

.

“Olur” dedim,

“Söyle bakalım elinde ne var?”

“Ağabey elimde İtalya turu var tam sana göre.”

“Neden bana göre?

“Sen pizza seversin diye.”

“Ulan ben kırk yıl pizza yemesem aklıma gelmez.”

“O halde makarna?”

“Onu da doktor yasakladı”

“Pisa Kulesi?”

“Hah bak o olur. ‘Acaba neden yamuk?’ diye hep merak etmişimdir. Kaça mal olacak onu söyle.”

“Roma, Venedik, Floransa ve Milano’nun tadını çıkaracaksın.”

“Anladım sadede gel.”

“Romantizmin doruklarına ulaşacaksın.”

“Peki, bize kaça mal olacak?”

“Bak uçak parası içinde.”

“Anladım fiyat?”

“3 yıldızlı otellerde konaklama.”

“Yahu söyle ederi ne bunun?”

“Ucuz be abi… Ne olacak ki?”

“Yahu fiyat?”

“Senin yeşil pasaportun var değil mi?”

“Yok!”

“Yapma be abi…”

“Ne oldu?”

“Vize ücreti filan… Bak sana vize hariç 14 bin liraya mal olur… Ne dersin?”

“Oha derim. Lan benim maaşım bile o kadar değil.”

“Hiç birikimin de mi yok?”

“Yok tabi, ne birikimi? Daha ucuz yer bul bana?”

“Ağabey Konya var.”

“Kaça olur?”

“5 bine bağlarız.”

“De git başımdan, pahalı...”

“Ağabeyciğim sende kaç para var?”

“İki kişi bin lira veririm.”

“Tamam oldu, seni bayramda Ezine’ye götüreceğiz, hazırlan…”

.

Biz bayramda Ezine’ye peynir yemeye gidiyoruz, bekleriz…

 

KENAN PARS

Sosyal medyada okudum, mesajı hoşuma gitti. Sizlerle de paylaşmak istedim.

.

Bakırköy’de çok ünlü bir Milli Piyango satıcısı vardı.

Nimet Abla’dan sonra Türkiye’nin en ünlü bayisiydi.

Özellikle kötü ve sert karakterleri canlandırdığı yüzlerce filmde rol alan “Kenan Pars...”

.

1920'de doğan Kenan Pars’ın gerçek adı “Kirkor Cezveciyan”dı.

.

Ermeni asıllı Kenan Pars, liseden sonra çeşitli işlerde çalıştı.

.

II. Dünya Savaşı sarasında 34 aylık askerlik görevini tamamladıktan sonra bir süre ticaret yapan Kenan Pars, çocukluk arkadaşı senarist-oyuncu Sırrı Gültekin’in aracılığıyla 1953 yapımı Lütfü Ömer Akad'ın yönettiği “Öldüren Şehir” adlı filminde rol aldı.

.

1961’de “Oğlum” ile yönetmenliğe de başlayan Kenan Pars, aynı yıl “Duvarların Ötesi” adlı tiyatro oyununu da yönetti.

.

1970’li yıllara kadar birçok filmde rol alan Kenan Pars, “Seks Furyasının” başlamasıyla sinemaya ara vererek açtığı “Ayakkabıcı dükkânıyla” yeniden ticarete başladı.

.

Zaman zaman oyunculuğa dönen Kenan Pars, 2006’da “Çevre Kısa Film Festivali”nde “Sinema Onur Ödülü”ne layık görüldü.

.

Uzun yıllar, Bakırköy İstanbul Caddesi üzerindeki ve günümüzde torunları tarafından işletilen “Kenan Pars Büfesi”nde bilet bayiliği yapan Kenan Pars, “10 Mart 2008’de akciğer kanseri nedeniyle 88 yaşında hayatını kaybetti.”

.

Pars, bir röportajında şunları söylemişti;

“Müslüman da ölebilirim.

Mezarımdaki tabelada bundan sonra ha Müslüman, ha Hıristiyan yazsın.

Benim için hiçbir şey fark etmez.

Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.

Üsküdar'da doğdum.

Ailem, 500 yıllık Türkiye’li, ben 83 yıllık Bakırköy’lüyüm.

Benim için Türk, Ermeni, Arnavut yok.

Benim için Türkiye var.

Sonuçta bu coğrafyanın çocuğuyum.

Niye birbirimize ters bakalım?

Arnavut’u, Laz’ı, Türk’ü, Ermeni’si, Kürt’ü, Çerkez’i karışmışız.

Aynı toprağa ayak basıyoruz, aynı bayrağın altındayız, başka seçenek yok.

Birbirimizi sevmeliyiz.”

(alıntıdır)

.

Seçim öncesi bizleri birbirimize çarpıştırarak sürekli oy peşinde koşanlara “Kenan Pars”, bizim hislerimize tercüman olarak bir cevap olsun istedim.