TAHMİN Adam bara girip oturunca barmen: -“Ne içersiniz?” diye sormuş.

-“Teşekkür ederim, bir şey içmem” diye yanıt vermiş adam, “Bir kere içtim hiç hoşuma gitmedi, daha da ağzıma koymadım.”

Barmen:

-“O zaman size bir sigara armağan edeyim?” demiş barmen.

-“İçmiyorum sağ olun… Bir kere denedim, ama beğenmedim, içemiyorum.”

Barmen:

-“O zaman sizinle bilardo oynayacak birini bulalım?” diye ısrar etmiş.

-“Yok” demiş adam, “Bir kere oynamıştım, sarmadı... İşin aslı buraya oğlumla buluşmaya geldim.”

Barmen bu kez:

-“Bakın tahmin edeyim, o sizin tek çocuğunuz değil mi?” demiş.

-“Evet? Nereden bildiniz?” diye hayretle sormuş adam.

Barmen gülmüş:

-“Eh işte” demiş dişlerini sıkarak, “Sadece basit bir tahmin işte..!”

 

MERAK ETMİŞ!

Uzun zamandır ‘Nadya’ diye bir kızla internet aracılığı ile ‘chat’leşiyoruz…

Geçen hafta bana bir park adresi verdi, “Buluşalım, gece yarısı gel, ağaçların altında biraz yaramazlık yaparız” dedi. Heyecanla saat gece yarısı o parka gittim, 4 tane kar maskeli iri yarı adam ellerinde beyzbol sopaları ile söylediği yerde üzerime atladılar ve beni gebertene kadar dövdüler.

Kırılmadık kemiğim kalmadı, arabamı ve cüzdanımı da alıp gittiler…

Hastaneden çıktığımdan beri Nadya’ya ulaşmaya çalışıyorum. Ama bir tek yanıt vermedi…

Acaba aynı çete ona da zarar verdi mi?

Meraktan öleceğim yahu..!”

 

ORTAKLIK

Çayırdaki ineğe bir tavuk yanaşmış:

-“Sevgili inek, sizinle karlı bir işbirliği yapıp, sucuklu yumurta yapalım ve para kazanalım” demiş.

Anlaşmışlar…

Tavuk çayırın bir köşesinde kümesini kurmuş, folluğu yumurtayla doldurmuş...

Bir süre sonra, eli bıçaklı bir adam çıka gelmiş, tavuk adamı tanıtmış:

-“Sucuklu yumurta yapmanın zamanı geldi, lütfen kendinizi kasaba teslim edin!”

İnek o zaman “inekliğini” anlamış...

Tavuğa dönmüş:

-“Yahu bu ortaklık, bu işbirliği bana biraz pahalıya mal olacak galiba!”

-“Biraz öyle ama amacımız insanlara lezzetli sucuklu yumurta yedirmek değil mi? Siz kendinizi kasap efendiye teslim edin gerisine karışmayın!”

 

ADRES

İtalya'ya giden iki arkadaş, aradıklarını bulamamışlar.

Kasabanın parkına otururlarken bir tanesi aniden fırlamış ve doğru kiliseye gitmiş ve günah çıkarma odasına girerek papaza anlatmaya başlamış;

-“Muhterem peder, ben bir günah işledim!”

-“Kiminle oğlum?”

-“Utancımdan hafızamı kaybettim, kiminle olduğunu unuttum...”

Papaz saymaya başlamış:

-“Fırıncı Alberto’nun karısı olmasın? Yoksa eczacı Donaldi’nin kızı mıydı? Şen dul Eliza olmasın sakın?”

Papaz kimi saymışsa, hepsine “hayır” yanıtını veren turist, kiliseden fırlayıp arkadaşına koşmuş:

-“Hadi gel, papazdan bir sürü adres aldım!”

 

TAVUKLAR BENDE!

Yakışıklı bir Amerikalı çiftçi kasabaya inmiş. Bir kova, bir çekiç, iki tavuk ve bir de horoz satın almış.

Çiftçinin bütün bunları taşımakta zorlandığını gören dükkân sahibi ona akıl vermiş:

-“Çekici kovanın içine koy, kovayı bir elinde taşı. Tavukları koltuk altlarına sok ve horozu da öbür elinde taşı!”

Çiftçi, adamın dediğini yapmış ve kamyonetine doğru yürümeye başlamış.

Yakışıklı çiftçinin yolunu genç bir kadın keserek;

-“Affedersiniz, acaba Çılgın Boğa Çiftliği'ne nasıl gidebilirim?” diye şuh bir şekilde sormuş. 

Çiftçi: -“Şansınız var, benim çiftliğim Çılgın Boğa'ya çok yakın. Atlayın kamyonete sizi götüreyim...!”

Kadın: -“Peki ama, sizin beni şimdi bir duvara yaslayıp, öpmeyeceğinizi nereden bileyim?”

Çiftçi: -“Hanımefendi insaf, bir elimde içinde çekiç olan kova, koltuklarımın altında birer tavuk, öteki elimde bir horoz varken, ben sizi nasıl duvara yaslayıp öpebilirim?”

Kadın: -“Çok basit! Horozu yere koy, üstüne kovayı geçir, çekici de kovanın üstüne koy ki horoz kaçamasın...! Ben de tavukları tutarım…”

 

O DA BİR ŞEY Mİ?

Çocuklar oturmuş birbirlerine babalarının “Ne kadar hızlı” olduğunu anlatıyorlarmış.

Birinci çocuk;

-“Benim babam ok attıktan sonra hızlıca koşup, oktan önce hedefe varıyor” demiş.

İkinci çocuk;

-“Benim babam tabancasını ateşliyor ve hedefe kurşundan önce yetişiyor” diye böbürlenmiş.

Üçüncü çocuk kendinden emin;

-“O da bir şey mi? Benim babam devlet hastanesinde doktor... Mesai 17:00'de bitiyor; babam eve 15:30'da geliyor…”      

 

NEREDEN BİLDİN?

2 bebek battaniyelerin altında oturuyormuş biri diğerine sormuş;

-“Sen erkek bebek misin yoksa kız bebek mi?”

Öteki;

-“Bilmiyorum, nasıl anlarız ki?”

Diğeri;

“Ben biliyorum akıllım” demiş ve

Ötekinin battaniyesinin altına kafasını sokuvermiş.

2-3 saniye sonra kafasını dışarı çıkarmış ve gülümseyerek;

-“Sen kız bebeksin, bende erkek”

Öteki;

-“Ama nereden anladın?”

-“Çok kolay akıllım… Senin patiklerin pembe, benimkiler mavi…”

 

AŞK ELBİSESİ

Fadime kızını evermiş, düğünden sonra bir hafta geçmiş

-“Ula ha punların sesi soluğu çıkmayi? Pugün bi dolanacağum” demiş  ve yeni evlilerin kapısını çalmış...

Kızı kapıyı açmış ki ne görsün kadın, kızı çırılçıplak:

-“Uyyyy! Ha pu nedur uşağum? Ayuptur da!”

Kızı:

-“Aaaa! Ne kadar geri kafalısın anne, bu aşk elbisesi...”

Fadime olanlara bir akıl erdirememiş ve bir koşuda almış soluğu evde.

Almış bir düşünce. “Acaba” demiş, “Gerçekten ben geri kafalı mıyım?”

Düşünmüş, düşünmüş…

Bu iş yatmış aklına.

Üstünde başında ne varsa soyunup dökünmüş.

Başlamış evde çıplak dolaşmaya. Akşamüstü kapı çalınmış.

Camdan bakmış ki Temel…

Hemen saçını başını düzeltmiş ve açmış kapıyı.

Fadime'yi çırılçıplak halde gören Temel'in gözler yerinden fırlamış:

-“Ula bu halin nedur? Gafayı mı yedun da?”

“Hıhh.” demiş Fadime,

-“Ne gadar geri gafalusun, ha bu aşk elbisesidur da”

Temel şaşkın cevaplamış:

-“Ula ütüleseydun bari…”

 

YAVRUM GEL!

Cenaze arabasının şoförü araç boş iken yoldan geçen kıza laf atmış:

-“Yavrum gel gezdireyim seni arabamla…”

Kız umursamaz bir tavırla:

-“Hıhhh…! Bununla mı gezdireceksin?

Şoför alaylı bir şekilde:

-“Kızım… Millet bu arabaya binmek için ölüyor…”

 

SANDALET

Bir adamla karısı Mısır'da eski bir çarşıda geziyorlarmış.

Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş, buyur etmiş.

-“Çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi… Giydiğinizde sizi yatakta çok vahşi ve kuvvetli yapacaklar…”

Adam pek önemsememiş ama eski günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar verip hızla geçirmiş ayağına...

Sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı hızlı atmış, nefesi sıklaşmış, gözleri büyümüş.

Karısı bir adım geri kaçmış ve;

-“Aman Allah'ım dur dur...” diye bağırmaya başlamış.

Adam ise kadın ile ilgilenmeyip, satıcıyı yakaladığı gibi tezgâha yatırmış ve satıcıyı soymaya başlamış.

Bu arada satıcı can havliyle kurtulmaya çalışırken, diğer yandan bağırıyormuş:

-“Durun beyefendi, sandaletleri ters giydiniz..!”

 

MURAT 124

Temel, yıllar sonra kavuştuğu elden düşme Murat 124 arabasıyla yolculuk yaparken bir anda araba arıza yapar.

Yolun kenarına çeker. 

Motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanına yanaşır. 

-“Hemşerim, arabanın nesi var?

İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim seni ilk tamirciye kadar.” der.

Çok sevinir Temel bu teklife. 

Hemen Murat’ı kalınca bir halatla Ferrari’nin arkasına bağlarlar. 

Ferrari'nin sahibi genç uyarır,

-“Ben hız yapmayı çok severim.  Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yapar beni uyarırsın!”

Temel: -“Tamam!” der ve yola koyulurlar..

Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar. 60, 80, 100 km derken Murat124 arkadan selektör yapar.

Ferrari durumu hatırlar ve yavaşlar.

Bir süre sonra Ferrari tekrar gaza basar, 70, 80,100Km. 

Murat tekrar arkadan selektör yapar.

Ferrari yavaşlar.

Yollarına böyle devam ederlerken bir Lamborghini, Ferrari'ye yaklaşır ve

-“Kapışalım mı?” der.

Ferrari yanıtlar,

-“Nesine?”

-“340 Km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, diğerinin deposunu doldurur.”

Ferrari kabul eder ve yarışa başlarlar.

120, 140, 180, 220 Km sürat ile gitmektedirler.

O arada trafiği kontrol eden polis helikopterinde görevli polis, merkeze bilgi vermektedir:

-“Komiserim… Şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında…  3 araç yarış yapıyor. Bir Ferrari ile bir Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar. Arkadan da bir tane Murat 124 onları geçmek için, 10 dakikadır selektör yapıyor!”