Otomobilciler satış yapmak için çeşitli donanımlarla müşterilerinin karşısına çıkıyorlar.

Şerit takip sisteminden tutun, mesafe takip sistemine, otomatik park etmekten, yağmur sensörüne, sensörlü bagaj açmaktan, otomatik far açma ve multimedya ekran gibi birçok özellikler sunarak satış yapma peşindeler.

.

Otomatik benzinli arabalar şu aralar revaçtayken Çin menşeli elektrikli arabalar piyasaları oldukça zorluyor.

.

Bugün en düşük sıfır araba fiyatı 1 milyondan başlıyor ve 3-4 milyona kadar çıkıyor.

.

Nerdeyse bir ev fiyatına kadar yükselen arabaları “Kim alacak?” sorusuna yanıt Ocak ayındaki satış rakamlarıyla geldi.

.

Haberi şöyle verildi;

“Otomobil ve hafif ticari araç pazarı, Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 56,6 oranında artarak 79 bin 701 adet olarak gerçekleşti. Böylelikle Ocak ayı rekoru kaydedildi…”

.

Daha önceleri genellikle “Az yakar” gibi bir düşünce ile alınan dizel arabalar, pek rağbet görmemiş gibi.

Sebebinin mazot fiyatlarının, benzin fiyatlarını sollaması da sayılabilir.

.

Satılan arabaların yüzde olarak oranları şöyle yansımış tabloya;

“Benzinli otomobil satışları;

41 bin 212 adetle,

Yüzde 64,4 pay,

Hibrit otomobil satışları;

10 bin 206 adetle

Yüzde 16 pay,

Dizel otomobil satışları

8 bin 55 adetle

Yüzde 12,6 pay,

Elektrikli otomobil satışları

3 bin 973 adetle

Yüzde 6,2 pay ve

Otogazlı otomobil satışları;

541 adetle

Yüzde 0,8 pay almış…”

.

Tüm bu verilerin yanında şuna bakmak lazım;

“10 yıllık ocak ayı ortalama satışlara göre:

Otomobil ve hafif ticari araç pazarı;

Yüzde 131.2,

Otomobil pazarı;

Yüzde 147.1,

Hafif ticari araç pazarı;

Yüzde 82.9 büyümüş.”

.

Yani şehrimizdeki otomobil sayısı 10 yılda yüzde 147 artmış (Bu ülke ortalaması. Belki de bizim şehirde yüzde 200 arttı).

.

Bu oranlara göre önümüzdeki 10 yıl içinde de en az o kadar artacaktır.

Böylece mevcut yollarımız yetmeyecek.

.

Belediye başkanlığına aday olanlar acaba bu konuda ne düşünüyorlar?

Ne gibi önlem alacaklar?

Biri soruversin.

.

Bu arada ben bu yazıyı hazırlamışken medya kanallarına bir haber düştü.

Bu habere göre;

“Ford’un, Active Park Assist olarak bilinen otomatik park özelliğini gelecek modellerinden kaldırmayı düşündüğü bildirildi. Şirketin COO’su Kumar Galhotra, yapılan bir konferans görüşmesinde, paralel park yardımı özelliğini çok az kişinin kullandığını ve bu nedenle tasarruf etmek için bu özelliği kaldırabileceklerini belirtti…”

.

Ford kusura bakmasın ama bence en çok kullanılması lazım olacak bu özellik olsa gerek.

.

Pazara gelip bizim evin önüne park eden araçları gördükçe trafiğe çıkmaya korkuyorum.

.

Bırakın kaldırıma paralel park etmeyi, neredeyse yola dik park edecekler utanmadan.

Bir de inip bakıyorlar “Nasıl park ettim?” diye.

.

Bence arabaların teknolojik olarak tek gereksinimleri “Otomatik park etme…” olmalı.

.

Laf lafı açıyor.

Geçenlerde bir haber izliyorum.

“Gece yarısı kapalı kasası olan büyük bir araç, kuralsız park etmiş araçlardan geçemediği sokağa hızla dalmış ve en az 5 arabaya hasar vererek uzaklaşmış.”

.

Bu olay bir güvenlik kamerasına yansımış.

İzlediğinizde araçlara çarpan kamyonun arabalara vurması normal.

Zira kavşaklardaki araç sahipleri bırakın kamyonu, küçük bir arabanın geçmesine bile müsaade etmeyecek şekilde park etmiş.

.

Adam kamyonla dalmış ara sokağa, bilmem kaç metre gelmiş.

Bakmış sokak park eden arabalar tarafından kapalı.

Ne yapsın?

Geri geri gitmesi mümkün değil.

Saatte gecenin yarısı.

Dalmış aralarına.

Bir ona, bir buna çarparak yürümüş gitmiş.

Yaptığı elbette doğru değil ancak ne yapsaydı?

Gece yarısı kornaya basıp araç sahiplerini mi uyandırsaydı?

.

Park eden araba sahipleri haber kameralarına “Şikâyetçiyiz” diyerek demeç veriyorlar.

Biri de sormuyor ona;

“Sen neden kuralsız park ettin?” diye.

.

Mevzu epey dağıldı.

Ben ocak ayında satış rekorları kıran arabalardan bahsedecektim.

.

Hani millet ağlıyordu ya?

Külliyen yalan.

Herkesin keyfi gıcır aslında.

.

Ispanak 45 lira olmuş,

Acı biber 120 lira olmuş,

Kimin umurunda?

Pazar yine kalabalık, yine tıklım tıkış…

.

Mart ayında seçim var.

İktidar adayları memleket “Güllük gülistanlıkmış” gibi sokağa çıkıp oy isteyebiliyor.

.

Eskiden olsa, bu ekonomi tablo yüzünden evden dışarı çıkamazlardı.

Demek ki güvendikleri bir şey var.

.

Vatandaşa bakıyorum şu hesabı yapıyor;

“Şuna verirsem bu kazanır, buna verirsem o kazanır…”

.

Ben de diyorum ki,

“Bırak bu hesabı, kimi istiyorsan ona ver. Bir kere de gerçekten tercih ettiğine ver oyunu… Gönlünden geçene ver oyunu, korkma artık…”

.

Bu politikacılar yıllardır bizden hep “Korkutarak” oy almadılar mı?

.

“Komünizm gelecek!”

“Faşizm gelecek!”

“Şeriat gelecek!”

“Teröristler gelecek!”

“Dış güçler bunu istiyor!”

.

Ey ahali!

Siz kimi istiyorsanız ona oy verin,

Bitsin bu iş…

Yıllardır kimsenin geldiği filan yok!

 

ÖLÜM IŞINI

Başlığa bakınca “Yeni bir silah mı acaba?” diye sorabilirsiniz.

Çünkü ismi korkutucu.

.

Açıklaması şöyle;

Arşimet zamanında bu şekilde bir silah yapmış ve bu silah, Roma Donanması’na karşı kullanılmış.

.

Tarihçesi ise;

Siraküza şehrinin kuşatılmasında aynalarla yansıtılan güneş ışınları, düşman gemilerine odaklanmış ve alev almalarına neden olmuş.

Bu suretle işgalci güçler püskürtülmüş.

.

Öğrencilik yıllarımızda mercekler konusunu işlerken yaptığımız deneyin başka boyutu yani.

Gelen güneş ışınlarını bir kâğıt üzerinde mercekle odaklayınca yakıyorduk.

.

Arşimet de, iç bükey aynayı kullanarak güneş ışığını gemilere odaklayınca olan olmuş ve “Ölüm Işını” meydana gelerek gemiler yanmış.

.

Arşimet’in milattan önce aklına gelen, 2005 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün aklına gelmiş ve yaptıkları deneyle “Bir gemiyi sadece 11 dakika içinde ateşe verme” potansiyelini ortaya koymuşlar.

.

Arşimet’in bu yaptığı yıllarca tartışılmış.

Sadece varsayım olarak ta kabul edilmiş.

Ancak 12 Yaşındaki dahi çocuk Brenden Sener yaptığı deney ile “Arşimet’in Ölüm Işını Teorisini” doğrulamış.

.

Habere göre;

Kanada’da yaşayan 12 yaşındaki Brenden Sener, bilimsel merak ve yaratıcılığını kullanarak meşhur “Ölüm Işını”nın küçültülmüş bir versiyonunu yeniden yarattı ve işlevselliğini başarıyla gösterdi.

.

Güzel elbet.

Küçük çocuğun böylesi bir şeyi başarması sevinilecek bir hadise.

.

Ancak aklıma gelen şu;

Deney için çok zor olmayacak bir icadın, neden günümüze kadar yapılmadığı.

.

Mesela “Lazer ışığı” şeklinde silah olarak kullanılan bir teknoloji varken hele.

.

Dünya etrafına yerleştirilecek dev içbükey aynaların dünyaya odaklayarak yansıttığı güneş ışınlarıyla neler yapılabileceğini, seyrettiğim bir Bilim-kurgu filminde görmüştüm.

Bu uygulama, Arşimet’in buluşu ile bire bir örtüşüyordu.

.

Dahi çocuğa buradan seslensem beni duyar mı acaba:

“Evladım fazla kurcalama, yakacaksın bir yerleri…”