AJAN Adam gizli polis teşkilatını aramış,

“Selam, bütün telefon konuşmalarını kaydettiğinizi duydum, doğru mu?” diye sormuş…

“Rica ederim… Bunu asla yapmayız…!” diye cevap vermiş görevli ajan.

Adam anlatmış derdini;

“Hay Allah… Eşimle telefonda konuşuyordum, bana bugün yapacaklarımın listesini verdi ama hatırlamıyorum… Onu dinlemediğimi bildirip fırça yemektense size bir danışayım dedim…”

Telefondaki ajan biraz üzüntülü;

“Bunu duyduğuma üzüldüm efendim… Ama vatandaşlar arasındaki sivil konuşmaları asla dinlemiyoruz… Ancak yine de ben sizin yerinizde olsam şunları yapardım; 1. Bir şişe süt alırdım, 2. Bir koli yumurta, 3. Bir demet maydanoz, 4. Kızınız Sera’nın matematik ödevine de yardım ederdim…” demiş.

 

SU KAYNAĞI!

Anne alışverişe çıkar, iki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak olur.

Yavrucak halının üzerinde “Çay seti” oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okur, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içer ve oyuna katılır.

Derken anne eve gelir;

Baba, anneye “Sus” işareti yapa ve bebeği izlemesini ister.

Bu çok şirin oyununu anne ile paylaşmayı düşünür.

Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çay içer gibi içmesini izler.

Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslenir:

-“Oyun arkadaşının uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi kocacığım?”

 

TEMSİL

Seçim öncesi listeleri düzenleniyordu.

Genel Başkan bir öneride bulundu:

-“Aday listesine Ali Bey’i mutlaka alın.”

Hemen itirazlar yükseldi:

-“Ama efendim, o aptalın biridir.”

-“Memleketimizde hatırı sayılır oranda aptal var. Onların da temsil edilmek hakkıdır.”

 

OĞUL!

Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken, iki ortaokul öğrencisi kendisine takılır ve:

-“Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?”

Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:

- “Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım..”

 

YAŞAAA!

Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkan sendika başkanı, salonda toplanmış işçilere ateşli bir söylev çekmektedir:

-“Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü çalışmayacağız!”

Kalabalık;

-“Yaşasın!”

Başkan daha coşkulu;

-“Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektiiirrr!”

-“Yaşaaaaaa!”

-“Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağııızzz!”

-“Helaaallll!”

-“Maaşlarımız yüzde 150 artacaktııırrr!”

-“Vaaaaaauuuuuvvvv!”

-“Yalnızca Çarşambaları çalışacağıııız!”

Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur:

-“Her çarşamba mı?”

 

NE YAPTIN?

İşadamı Temel, bir gün işten erken çıkıp eve gelmiş ki ne görsün?

Karısı, evdeki divanın üzerinde muhasebecisiyle sevişiyor.

Ertesi gün düşünceli halini gören Dursun’a durumu anlatmış.

Dursun sormuş:

-“Peçi şimdu ne yapacaksun?”

Temel:

-“Haçan bende oni düşüneyrum.”

Dursun, Temel’i biraz sakinleştirmek istemiş:

-“Sakin ha uşağum bir deliluk yapmayasun!”

Aradan birkaç gün geçmiş.

Dursun, Temel'e yolda rastlayınca merak edip sormuş:

-“Ula uşağum ne ettun senun meseleyi?”

Temel:

-“Haçan hallettum, hallettum.”

Dursun meraklanmış:

-“Nasul ettun? Pirine fenaluk etmedun değul mi?”

-“Yok etmedum.”

-“Kariyi mi boşadun?”

-“Ula fistuk gibi kari boşanur mu?”

-“Muhasebeciyi mi kovdun?”

-“Bütün defterler herifun elinde, kovamayrum pok yiyenun uşağuni.”

Dursun artık iyice meraklanmış.

-“Peçi ne ettun?”

-“Divanu sattum!...”

 

ÇOK ŞÜKÜR

Cimriliği ile ün yapmış iş adamının büyük oğlu günün birinde telaşla yanına koştu:

-“Baba, sevgilimi hamile bıraktım.”

-“Yapacak bir şey yok, al şu 1000 lirayı hallet işi.”

Biraz sonra babaya başvurma sırası küçük oğlundaydı.

-“Baba metresim hamile!”

-“Hay Allah kahretsin. Al şu 1000 lirayı sen de işini hallet.”

Aynı günün akşamı kızı, iş adamına itiraf etti:

-“Baba hamileyim.”

Baba çok derin bir oh çekti:

-“Çok şükür, bu kez para bizden çıkmayacak.”

 

ALDATMA!

Üç Karadenizli bir akşam meyhanede acayip dertli bir şekilde kafa çekiyorlar.

Kafalar kıyaklaşınca İdris başlıyor;

-“Karım nasıl beni aldatır? Hem de bir yazarla” diye söylenmeye.

“Nereden anladın bir yazarla aldattığını?” diye sorar diğerleri.

-“Nereden olacak bir akşam eve geldiğimde yatağın altında bir roman buldum” der.

Biraz sonra Dursun bir of çeker ve o da başlar derdini anlatmaya;

-“Benim karı da beni bir aşçı ile aldatıyor.”

“Nasıl anladın?” diye sorunca diğerleri.

Dursun;

-“Geçen gün gündüz vakti eve geldiğimde bizim yatağın altında bir kepçe buldum” der.

Bunları dinleyen bizim Temel öyle bir of çeker ki masayı titretir.

“Hayrola!” der diğerleri.

Temel:

-“Sormayın arkadaşlar sizi dinleyince benim derdim on kat daha arttı” der.

Diğerleri buna bir anlam veremez ve “Nasıl yani?” diye sorarlar.

Temel;

-“Uzun zamandır bizim karıdan şüpheleneydum. Geçen gün gündüz vakti eve bir baskın yapayım dedim. Bi baktım yatağın altında bir jokey var. Demek ki bu karı beni bir at ile aldatayi.”

 

ANNE-KIZ

Adam gece kasabanın oteline yerleşmiş ve bir duş alıp hemen bara inmiş.

Bakmış 50-55 yaşlarında bir hatun.

Yaşlıca, ama fena değil.

Yanaşmış.

Bir kaç dubleden sonra hatun olmuş bir ilahe.

Samimi olup işi ilerletince, odaya çıkmışlar. Kadın bu durumdan çok memnun vaziyette sormuş;

-“Seni ödüllendirmem gerek. Hiç anne kız birlikte yattın mı?”

-“Hayır…” demiş adam heyecanlanarak.

-“İster misin peki?”

-“Bayılırım” demiş adam.

-“Gel o zaman bize gidelim...” demiş kadın ve yola çıkmışlar.

Az sonra kasabanın sonunda tek katlı bir eve varmışlar.

Kadın önden girmiş bahçeye...

Kapıyı açmış.

Karanlıkta içeri seslenmiş;

-“Anne! Anneciğim sana bir sürprizim var... Uyumadın değil mi?”

 

SU VAR!

Kadın kocasına;

-“Araba çalışmıyor şekerim…”

-“Neden?”

-“Karbüratöründe su var, belki onun için...”

-“Karbüratörde suyun işi ne karıcığım? Başka sebepten çalışmıyordur.”

-“Hayır karbüratörde su var...”

-“Ver şu anahtarları gidip bakayım... Nerede otomobil?”

-“Göldeee!”

 

HAYROLA!

Adamın karısı normalde telefonu eline aldı mı 2-3 saatten önce bırakmazmış.

Bir akşam yine telefon çalmış, kadın gidip açmış ama bu kez sadece yarım saat konuşmuş.

Adam şaşırmış:

-“Hayrola hanım? Sen 2 saatten az konuşmazdın, bugün anlatacakların yarım saatte nasıl bitti?”

Karısı cevap vermiş:

-“Yanlış numaraydı!..”