“Her malın bir müşterisi vardır” der büyüklerimiz. Şöyle bir piyasaya bakınca gerçekten de doğru.

Zaten atalarımız da öyle işkembeden atacak değiller ya.

Vardır bir bildikleri.

.

Şu televizyon dizilerine taktım.

Hiç birini seyretmem ancak zaping yaparken takılıyorum, 20 saniye zor dayanıyorum.

.

Silahlıları mı istersin, yoksa kadın tokatlayanını mı?

Küfürler, bağırışlar, kavgalar adam kaçırmalar…

.

Toplumda istenmeyen ne varsa televizyonda var.

.

Bir de şu TRT 1’e taktım.

Yahu siz devlet televizyonusunuz.

Sizin işiniz insanlara doğruları anlatmak, eğitmek, bilgilendirmek…

Sizin dizilerle filan işiniz ne?

Özel kanallarla rekabet etmek neyinize?

.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Cengiz Soylu diyor ki; “… modern yaşantılar insanlara zenginliği, refahı ve mutluluğu getirmeyi vadetmişti.”.

.

Refah düzeyi arttıkça, modernleştikçe mutlu olacaktık sözüm ona...

Ama nerdeee!

.

Dr. Soylu devam ediyor; “… aksine insanlar daha mutsuz, huzursuz, karamsar ve hatta öfkeli olmuştur.

Bu gidişatın en büyük nedenlerinden biri şüphesiz ki insanların, onları insan yapan değerlerinden uzaklaşmasıdır.

İnsanların değerlerinden uzak bu hali, hâlihazırda var olan birçok insani değerlerin de yozlaşmasına ve ortadan kalkmasına neden olmaktadır.

Bunlardan birisi de merhamet duygusunun azalması veya ortadan kalkmasıdır.”

.

“… Merhamet duygusu, her insanın yaratılıştan sahip olduğu bir yeti olmakla birlikte, eğitimle de geliştirilebilen bir duygudur.

Bu eğitim sürecinde hayatın ilk yılları ve özellikle aile içindeki sevgi dolu ve kucaklayıcı bir iletişim; çocukta sağlıklı ve adaletli bir merhamet duygusunun gelişmesi ve davranışa dönüşmesi adına önemli bir etkiye sahiptir”

.

“… Gittikçe mekanikleşen insan ilişkileri; bireyselleşme ve akabinde yalnızlaşma; egoist ve narsist tutum ve davranışlar ne yazık ki merhametsizliğe neden olmaktadır.

Yıllardan beri sinema ve dizilerin etkisiyle merhametsizlik olağanlaştırılmaktadır. Günümüzün seküler temelli eğitim sistemleri ise merhameti öğretmemektedir.

Kötü tutum ve davranışların toplumda daha hızlı bir şekilde öğrenildiği ve olağanlaştığı bilinen bir gerçektir.

Bu yüzden merhametsizliğin de çok hızlı bir şekilde öğrenildiği ve olağanlaştığı açıktır.

Üstelik çoğu insan bunu farkında olmadan öğrenmektedir.

Bazen de istemediği halde merhametsiz olmaya zorlanmaktadır.

Bir kez merhametsizlik deneyimi yaşanınca devamı da gelmektedir.”

.

Toplumdaki merhametsizleşmenin temel nedeni “Televizyonlar, tabletler, akıllı telefonlar” diyebilir miyiz?

Açın gazetelerin 3. Sayfa haberlerine, bakın televizyonların haberlerine hepsinin bir kopyası dizilerde var.

.

Öyleyse toplum bilimciler bu konu hakkında neden harekete geçmiyor?

Neden RTÜK üzerine düşeni yapmıyor?

İktidar en iş yapıyor?

.

Acaba toplumun böylesi davranışları, umutsuzlukları birilerinin işine mi geliyor?

Hala önlenmediğine göre başka bir şey aklıma gelmiyor.

 

20 SENE DAHA

Ülkemizin yıkımı için büyük bir savaş geçirmesine gerek yok.

Deprem kuşağında olmamız ve bu tehlikenin boyutlarına bakınca büyük hasar alacağımız yaşayacağımız ortada.

Bunu ben değil, uzmanlar söylüyor.

.

Haber şöyle; “… olası bir Marmara depreminde ekonomik yapının devamlılığını sağlamak amacıyla sanayileri ve altyapıyı kapsayan acil bir eylem planının devreye sokulması gerektiğini belirtiyor.

Olası depremde toplam ihracatın yüzde 51'inin gerçekleştiği İstanbul, Kocaeli ve Bursa ihracat kaybı riskiyle karşı karşıya kalıyor…”

.

Bizim uzmanlarımız sürekli uyarıyor.

Peki bu konuda önlem alacak olanlar ne yapıyor?

Ancak bol keseden atıyor.

.

“Yapacağız… Edeceğiz…”

Ve 20 senedir bunları diyenler önümüzde yapılacak seçimde meydanlara gelerek bizden oy isteyecekler.

.

Peki biz ne yapacağız?

Hiçbir şey olmamış gibi vereceğiz…

Ve “20 sene daha bizi idare edin” diyeceğiz…

 

İZZETİ NEFİS

Bu hafta sizin için bir hikâye buldum sosyal medyadan.

Bakalım beğenecek misiniz?

.

Hindistan'ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda, bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar.

Hintli adam hemen yüzüne bir yumruk vurur, subayı yere serer.

Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar hem de sinirlenir...

Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider.

Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cüret edebilirdi...

Subay Generalin yanına gidip olayı anlatır ve kendisinden asker talep eder...

General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür.

Bir kasadan 50.000 Rupi çıkarıp subaya verir:

-“Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan özür dile!”

Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir:

-“Zavallı bir Hintli İngiltere Kraliyet subayına vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim?”

General sertçe:

-“Bu bir emirdir. Soru sormaksızın itaat edeceksin!”

.

Subay çaresizce parayı alır, götürüp Hintli adama verir ve özür diler.

Hintli adam o zamanın parasıyla yarı servet olan parayı görünce çok sevinir.

Onunla ev, araba vs. alır.

Bir süre sonra da bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer...

Aylar geçer. Bir gün General tokat yiyen subayı çağırır:

-“Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?”

Subay:

-“Unutmam mümkün mü efendim.”

General:

-“Şimdi intikamını alma vaktidir. Ona kalabalık bir topluluğun içinde vur! Ama herkes görsün!”

Subay itiraz ederek:

-“Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermediniz. Şu an şehrin tanınan, önemli kişilerinden biri olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz? Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim!”

General kendinden emin bir şekilde:

-“Endişelenecek bir şey yok. Sana dediğimi yap! Git ona vur, gel!”

.

İngiliz subay Hintli adamın mağazasına gider.

Hintlinin adamları ve kalabalık müşterisi de orada bulunmaktadır.

İngiliz subay bir şey demeksizin öyle bir vurur ki, adam düşüp yere kapaklanır.

Hintli adam hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz. 

İşin garip tarafı subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez.

Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır.

.

İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir.

General:

-“Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum.”

Subay:

-“Evet efendim. O Hintli İlk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde bana vurdu. Ama bugün mal, makam sahibi iken ona vurduğumda karşılık vermek bir yana, bana bir söz dahi edemedi.”

General:

-“İlk sefer onu vurduğunda İzzet-i Nefsi vardı ve bunu en büyük sermayesi bilirdi. Onu korumak için sana karşılık verdi...

Ama ikinci seferde İzzet-i Nefsini paraya satmıştı artık! ‘Menfaati tehlikeye girer’ diye sana karşılık vermeye korktu. Onun için kendini savunamadı...!”

.

Günümüzde;

İzzet-i Nefsini paraya, pula, mala, mülke nefsini satan var mı acaba?

 

MEDENİYET

Son günlerin trend haberi şuydu;

“Ankara'da A.Y., eşi C.Y.’nin duş almayıp, haftada sadece bir, iki kez dişlerini fırçalaması ve kişisel temizliğine dikkat etmemesi gerekçesiyle boşanma davası açtı.

Mahkeme, koca C.Y.’yi tam kusurlu bularak boşanmalarına karar verdi ve 500 bin lira tazminata hükmetti…”

.

“Temizlik imandan gelir” cümlesinin uygulaması.

.

Birini düşünün;

Dişlerini fırçalamadığını,

O sıcaklarda duş almadığını,

Kokarca gibi koktuğunu…

Ve kadın olarak o herifle aynı yatağı paylaştığınızı.

.

Helal olsun boşanma kararı veren hâkime.

Elleri dert görmesin.

.

Medeniyet bu işte.

Evli yaşamanın bedeli var, uyacaksın.

Uymazsan, boşanacaksın.

Bu kadar basit.

 

DİKKAT KIZAMIK!

İngiltere ve Galler’de kızamık vakalarında önemli bir artış olduğu açıklanmış.

Vaka sayısının bir önceki yıla göre iki kattan fazla arttığını bildirilmiş.

.

Aman diyeyim dikkat edin.

Kızamık aşısı olmayanlar daha fazla dikkat etsin, benden söylemesi…