Hava taşımacılığının ilk yıllarında insanlar uçağa binmekten korktuğu için bir türlü istenen yolcu sayısına ulaşılamıyormuş.

Bir şirketin promosyon sorumlusu uçaklarında seyahat eden iş adamlarına birer mektup göndererek, eğer o hafta rezervasyon yaptırırlarsa bundan sonraki ilk beş seyahatlerinde eşlerinden para alınmayacağını bildirmiş.

Bunun üzerine epeyce başvuru olmuş doğal olarak.

Şirket kampanya sona erdikten sonra bu kez işadamlarının eşlerine birer mektup göndererek, seyahatlerinden memnun olup olmadıklarını sormuş. Ancak mektup gönderilen kadınların yüzde doksanından şu yanıt gelmiş:

“Ne seyahati?”

 

SANDALET

Bir adamla karısı turist olarak gittikleri Mısır’da eski bir çarşıda geziyorlarmış.

Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı seslenmiş ve bunları zorla içeri buyur etmiş.

Satıcı tüm satış hünerlerini göstererek;

-“Çok özel büyülü sandaletlerim var. Sizi sekste çok vahşi ve kuvvetli yapacak. Ne olur bir deneyin göreceksiniz maharetini.”

Adam eski günleri özleyen karısının da ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar vermiş. Sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı atmış, fiziksel değişimler başlamış, nefesi sıklaşmış, gözleri büyümüş ve etrafına farklı bir şekilde bakınmaya başlamış.

Karısı bir adım geri kaçmış “Aman Allah'ım ne oldu sana böyle. Vahşileştin birden!” der demez, adam satıcıyı yakaladığı gibi tezgâha yatırmış. Tam satıcının pantolonunu parçalayarak çıkarmaya çalışırken, satıcı bağırmaya başlamış;

-“Durun beyefendi! Sandaletleri ters giydiniz!”

 

DOĞUM GÜNÜ

Bir adam arkadaşına sekreterini neden işten kovduğunu anlatıyormuş.

-“İki hafta önce 45. yaş günümdü ve o sabah kendimi iyi hissetmiyordum. Kahvaltı masasına oturduğumda karımın doğum günümü kutlayacağını ve büyük bir olasılıkla bir hediye vereceğini tahmin ediyordum. Bırak doğum günümü kutlamayı, bir ‘Günaydın’ bile demedi. Kendi kendime karım unuttu herhalde ama ‘çocuklarım hatırlar’ diye düşündüm. Çocuklar kahvaltıya geldi ve tek kelime etmediler. İşe giderken moralim çok bozuktu ve üzgündüm. Ofisime girdiğimde, Janet ‘Günaydın Patron, Doğum gününüz kutlu olsun’ dedi ve kendimi daha iyi hissettim, birisi hatırlamıştı. Öğlene kadar çalıştım. Yemek zamanı Janet kapıya vurdu ve ‘Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben’. Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu. ‘Haydi gidelim’ dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki Martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İş yerine dönerken, ‘Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi?’ diye sordu. ‘Hayır, sanırım gerekmiyor’. ‘Benim evime gidelim ve size bir Martini daha ikram edeyim’ dedi. Evine gittik. Başka bir Martininin daha tadını çıkardık ve bir sigara içtik ve Janet; ‘Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim’ dedi ve ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve altı dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi ‘İyi ki doğdun...’ şarkısını söylüyorlardı. Ve ben orada üzerimde sadece çoraplarımla oturuyordum.”

 

EN İYİSİ

Heyecanlı bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde ise başvurur. Dünyanın bu en büyük marketinde her şey ama her şey satılmaktadır.

Patron sorar:

-“Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?”

-“Evet köyümde bu işi yaptım”.

Patronun gözü çocuğu tutar:

-“İyi, yarın başlıyorsun, akşam ilk günü değerlendiririz.”

Ertesi akşam patron çocuğu karsısına alır:

-“Evet, bugün kaç satış yaptın?”

-“Bir…”

-“Ne bir mi? Diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?”

-“320 bin 334 Dolar…”

Patron şaşırır.

-“Nasıl becerdin bunu?”

-“Adamın birine başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutacağını sordum. ‘Kıyıda’ deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu yelkenli lüks bir yat sattım. ‘Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini’ söyleyince son model 4*4 bir Jeep sattım.”

Patron kendinden geçer:

-“Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın?”

Genç çocuk cevap verir;

-“Yoo… Aslında karısı için bir tane ped istemişti. Ben de ona dedim ki: Nasılsa hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git...”

 

ÇOK KONUŞUYOR

Minik kız elinde karnesiyle eve gelmiş. Babası bir bakmış baştan aşağı pekiyi, bir iki tane de iyi var.

Öğretmen karnenin altına şöyle bir not düşmüş:

“Çok akıllı ve yetenekli bir çocuk fakat bir kusuru var, çok konuşuyor. Buna nasıl son verebileceğimiz hakkında fikirlerim var, en kısa zamanda sizinle de paylaşmak istiyorum.”

Baba karneyi imzalamış ve altına bir not düşmüş: “Lütfen paylaşalım çünkü işe yararsa ben de annesine uygulayacağım.”

 

40 YIL ÖNCE

Kadın gece yarısı uyandığında kocasının yatakta olmadığını görür.

Kalkıp mutfağa gittiğinde kocasını yaşlı gözlerle kahve içerken bulur ve merakla sorar;

-“Ne oldu, neyin var?”

Adam: -“40 yıl önceki çıktığımız günleri hatırlıyor musun?”

Kocasının 40 yıl önceki günleri hatırlayıp uyuyamadığını düşünerek;

“Evet” der duygulu bir sesle.

Adam: -“Daha liseyi yeni bitirmiştik ve sen 18'ine girmek üzereydin.”

“Evet” der kadın hatırlayarak.

Adam: -“Bir gün evde kimse yoktu ve ben size gelmiştim. Hatırlıyor musun?”

“Evet” der kadın gülümseyerek.

Adam: -“Baban eve erken gelmişti ve bizi yakalamıştı, hatırlıyor musun?”

Kadın “Evet” diyerek büyük bir sevgi ile. Kocasının her detayı hatırlamasından memnun olur.

Adam: -“Baban silahını başıma dayamış ‘ya kızımla evlenirsin ya da seni 40 yıl hapse gönderirim, daha 18’ine bile basmadı’ demişti. Hatırlıyor musun?”

“Evet” der kadın gülümseyerek.

Adam gözlerindeki yaşları siler ve büyük bir iç çekerek:

-“Bugün hapisten çıkıyor olacaktım...”

 

GELİŞME

Temel doktor olmuş.

Karşısına bacağı mosmor, davul gibi şişmiş bir hasta getirmişler:

-“Ayağına sımsıcak bir bez saracaksın, yarına bir şeyin kalmaz” demiş ve göndermiş.

Hasta ertesi gün bacağı daha da şişmiş bir halde çıkagelmiş. Temel;

-“Ayağını buz torbasına sar, bir şeyciğin kalmaz” demiş.

Hasta şaşırmış;

-“İyi ama daha dün tam tersini söylemiştiniz”.

Doktor Temel adama ters ters bakmış:

-“Ne yani hemşerim, bu tıp hiç gelişme göstermeyecek mi yani?”

 

ŞEREFSİZLER

Temel ve Dursun bir eve hırsızlık yapmak için girerler.

Evin içinde ne var ne yoksa çalarlar.

Evden çıkarken ev sahibine yakalanırlar ve kaçmaya başlarlar.

Ev sahibi: -“Lan şerefsizler ne kaçıyorsunuz.” Diye arkalarından bağırır.

Temel, Dursun’a dönerek demiş ki:

-“Dursun sen git beni tanıdı.”

 

ADANA

Temel telefonda adres söylüyormuş.

- “Bahçe Caddesi...”

Dursun

-“Ya! Şunu bir kodlasana”

Temel saymış;

- “Bolu’nun ‘B’si, Adana'nın ‘A’sı.”

Der demez Dursun;

-“Adana’nın hangi ‘A’sı?”

 

MERAK ETME

Yeni aldığı Mercedes 600SEL’e arkadaşı Dursun’u da alan Temel, ona hava atarak gezdirmektedir.

Bir ara Dursun'un dikkati arabanın önündeki kocaman Mercedes ambleme takılır.

-“Temelciğim şu arabanın önündeki yuvarlak demir ne işe yarar? ”

Canı biraz eğlenmek isteyen Temel, Dursun’un saflığından yararlanmak istemiş;

-“O mu? Bak anlatayım… Ben yolda giderken, karşıdan karşıya geçmek isteyen birini gördüm mü, bununla nişan alıyorum, sonra gaza basıp, devirip geçiyorum.. ”

Dursun: -“Hadi ya gerçekten mi?”

Temel: -“Gerçekten tabi ya ne sandın.”

Dursun: -“Nasıl yaptığını bir göstersene.”

Temel: -“Tabi göstereyim.”

Biraz uzakta yaşlı, eli bastonlu bir nine ağır ağır karşıdan karşıya geçmektedir.

Temel: -“Dursun bak şimdi şu yaşlı kadına nişan aldım, gaza da basıyorum...” diyerek tam gaz fırlar.

Tam kadına vurmak üzereyken, aniden direksiyonu sola kırar.

Ama Dursun’un tarafından “Küttttt…!” diye bir ses gelir.

Temel ne olduğunu anlamamıştır ve Dursun’a sorar:

-“Dursun ne oldu?”

Dursun: -“Sen ıskaladın ama, merak etme ben kapı ile devirdim onu!”