Cumhuriyet Bayramını ve 100. Yılını kutladık.

Hem de nasıl?

Büyük bir coşkuyla.

İstekle ve heyecanla.

.

Ben Çanakkale’yi hiç bu kadar kalabalık görmemiştim.

Her taraftan insan fışkırıyordu adeta.

.

Adı Fener alayı olan yürüyüşte “Fener” olmaması dikkatimi çekmedi değil tabi.

Eskiden belediyenin düzenlediği yürüyüşlerde dağıtılan fenerler, bu Valilik düzenleyince yoktu.

Büyük ihtimal “Tasarruf tedbirlerine” takıldı.

.

Akın akın sokakları dolduran Çanakkaleliler, Cumhuriyeti içselleştirmenin mutluluğu ile yürüdüler.

.

Bu kalabalıkta görünen bizler diğer 100 yılı göremeyeceğiz, ömrümüzden dolayı.

İnşallah bayrağımızı teslim ettiğimiz gençlerimiz bu görevi layığı ile yerine getirip, Cumhuriyetimizi yaşatacaklardır.

.

Ve

Atatürk’ümüzün dediği gibi;

“Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” demişti.

.

Şimdiye kadar söylediklerinin hepsi çıktığına göre, mesele yoktur.

.

Gündüz ise torunumu resmi törende izlemek üzere Kordon’daydım.

Okulunun önünde Türk Bayrağını taşırması oldukça gurur vericiydi.

.

Ben de yıllar önce okulumun bayrağını gururla taşımıştım.

Dededen toruna geçiyor demek ki bu gurur.

.

Örenin başlamasını beklerken bir anda yanımda Çanakkale CHP Milletvekili İsmet Güneşhan’ı gördüm.

Bayramlaştık.

“Hayrola vekilim, protokolde değilsiniz?” dedim.

“Bana yer ayırmamışlar. Arkada bir yer gösterdiler, ben de oraya oturmadım” diyerek tepkisini dile getirdi.

“Ben bu halkın vekiliyim” dedi.

.

Haklıydı elbet.

“Sizin protokolde yeriniz hem de ön sıralardadır”

“Evet, 4. Sıradayım ama yer yoktu.” diyerek cevapladı.

.

İşte böyle kutladık “Cumhuriyeti!”

Vekillere yer vermeyerek.

.

Sonra resmigeçit başladı.

Askerler büyük bir coşkuyla “Rap rap rap” sesleriyle yerleri titretti.

Aynı çocukluğumuzda ki gibi.

Ne çok severdik onları.

Hatta onlarla beraber ayaklarımızı yerlere vururduk asker gibi.

.

Bu askerlerin geçiş sahnesini görünce bayramlarda okunan ve kulaklarımızda yankılanan Yahya Kemal Beyatlı’nın yazdığı “Akıncılar” adlı şiiri gelir aklıma.

.

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,   

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

  

Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!”,   

Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle.

  

Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan,   

Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.

  

Bir gün yine doludizgin atlarımızla,   

Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla.

  

Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de,   

Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde.

  

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik…    

.

Vay be!

Hala bile tüylerim diken diken!.

 

ATATÜRK VE CUMHURİYET

Cumhuriyetin kolay kazanılmadığını ve Çanakkale’den başlayan bir ruhun önemli olduğunu yüzlerce kez dinlemiş veya okumuşsunuzdur.

.

Tüm bunların mimarı elbette Atatürk.

Onu anmadan geçmek haksızlık, insafsızlık ve hatta vefasızlık olur.

.

Bugün özgürce aldığımız her nefeste ona borcumuz var.

Bunu unutmak en hafif tabir ile “Ayıp” olur.

.

Atatürk mü?

Bakın kısaca ne yapmış.

“Unutanlar varsa hatırlasın diye” yazıvermişler sosyal medyada.

Sizin için aldım.

.

Balkan Savaşı’nda Makedonya’da sıtma krizine girdi ve bu illet ömrü boyunca peşini bırakmadı.

.

Derne taaruzuna giderken gözünden yaralandı.

.

Conkbayırı’nda bir şarapnel kalbine isabet etti, o parça saatinin üstüne gelince, hayatta kaldı.

.

Çanakkale’de böbrek rahatsızlığı geçirdi.

.

Polatlı’da İstiklal Harbi öncesi orduyu denetlerken kaza geçirdi, 3 kaburga kemiği kırıldı.

.

Hakkında idam kararı çıktı.

Samsun’da, Erzurum’da, Ankara’da defalarca suikastlerden kurtuldu.

.

Hiçbir şey durduramadı onu:

5 ayrı devlet tarafından paylaşılan anavatanı, işgal edilmiş İstanbul’u, İzmir’i, silah arkadaşlarıyla beraber düşmandan temizledi.

.

O dönem millet nezdinde öyle güçlüydü ki, “Bundan sonra memleketi ben yöneteceğim, padişah benim” dese, onu bile olabilirdi ama yapmadı.

.

Cumhuriyeti ilan etti.

Kadına, çocuğa, insana değer verdi.

Halkını okumaya, sanata teşvik etti.

Geometri kitabı yazdı.

Okuma yazma öğretti.

Türkçe kelimeler üretti.

Hayvanları sevdi.

.

Bir ağaç için köşkünün yerini değiştirdi.

.

Cumhuriyete layık bir halk,

Halka layık bir Cumhuriyet için uğraştı, durdu.

.

Onun kurduğu Cumhuriyet bugün 100 yaşında.

.

Yaşasın Cumhuriyet

Yaşasın Gazi Mustafa Kemal Atatürk

 

SAMİ ZEKİ BEY

Elbette ki Atatürk yalnız değildi.

Yanında kendisine gönülden bağlı ve ona inanan silah arkadaşları vardı.

.

İşte onlardan biri.

Adını gururla taşıdığım annemin dedesi “Sami Zeki Bey”

.

Sene 1921. İnebolu çok hareketli günler yaşamaktadır. İstanbul’dan depolardan çalınıp kaçırılan, Rusya’dan Trabzon'dan gizlice getirilen cephaneler, İnebolu’ya çıkartılıp, kağnılarla İstiklal yolundan Kastamonu, Çankırı, Ankara güzergâhından cepheye ulaştırılmaktaydı. Buna engel olmak isteyen Yunanlıların denizden tehditleri karşısında İnebolu’da Esliha ve Cephane komisyonu ve Mevkii Komutanlığı kurulmuş ve başına “Emekli asker Binbaşı Sami Zeki Bey” getirilmiş.

.

1863 yılında Tırnova’da doğmuş.

Bursa Askeri Rüştiyesi İstanbul Harbiye Mektebi Piyade sınıfından mezun olmuştur. Yemen Erzurum ve Oltu’da Hudut komutanı olarak görev yapmış.

1.Dünya savaşı sırasında Pülümür ve havalisi komutanı. Erzincan Küçük Zabit Mektebi Müdürü. Sivas ve Çerkeş Şube Başkanlığı yapmış.

Binbaşı iken emekliye ayrılmış, eşi Hürmüs Hanımın İnebolu’lu olması nedeniyle emekliliğinde İnebolu’ya yerleşmiş.

.

Kurtuluş savaşının başında Mustafa Kemal Paşa’ya ilk destek olanların başında yer almış.

4 Eylül 1919 tarihinde toplanacak olan Sivas Kongresine Nuri Bey’le birlikte

Kastamonu Delegesi olarak seçilmiş.

.

Sivas Kongresi’ne Tüccar kıyafetinde İnebolu’dan vapurla Samsun’a, Samsun’dan karayoluyla Sivas’a gelmiş.

Sami Zeki Bey, İnebolu’nun Kurtuluş Savaşı’nda yaptığı önemli görevlerden sorumlu asker kişidir.

İnebolu’ya dönüşünde 10 Aralık 1920’den itibaren Esliha (silah) ve Cephane

Komisyonu Başkanlığı ve Menzil Nokta Komutanlığı yapmış.

İstiklal Madalyası sahibi Sami Zeki Bey, Fransızca, Rusça, Arapça bilirdi. Güzel sanatlarla da yakından ilgilenmiş, piyano ve flüt çalışmış, resim yapmış.

25 Ocak 1926 tarihinde İnebolu’da vefat etmiştir. Avara mezarlığına defnedilmiş.

.

Evimde aynadan bakarak yaptığı kendi resmi durmaktadır.