1968-1980 yılları arasında Çanakkale Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş olan merhum Reşat Tabak dönemine yetiştik.

Kendisini Güzelyalı’daki yazlık evlerimizin komşuluğundan tanımıştım.

Çok istişaremiz olmadı, zira o zamanlar ben okuyordum.

Vefat ettiğin de de yurt dışındaydım.

.

Ama duyduğumuz şey efsaneliğiydi.

.

Kızı Nihal Yıldız Tabak ile tanışıklığım var.

Kendisi, babası ile ilgili yazdığı “Bir Şehir, Bir Başkan Reşat Tabak ile Çanakkale” kitabını bana hediye etmişti.

TV programı yapacaktık ancak nasip olmadı.

.

Reşat Amca Çanakkale’nin ilk torna ve motor ustalarından biriymiş.

Kalfalarını tanıdım.

Rahmetli Amerikalı Cihat ağabey, Rahmetli Güner Usta gibi Çanakkale’nin çok değerli ustalarıyla iş yapmışlığım vardır.

.

Anıları kitapla beraber ölümsüzleşmiş zaten.

.

Reşat Tabak atölyesindeki, Sabri adındaki çırak yaramazlık yapınca Sabri’nin kulağını çeker hafifçe bir tokat atar.

Sabri de babasına gidip şikâyet eder.

.

Hikayenin geri tarafını Hilal Yıldız Tabak anlatıyor:

Sabri’nin babası Recep Usta’nın, o tarihlerde taşıt aracı olarak kullanılan at arabalarının tekerleklerini imal ve tamir ettiği bir dükkânı vardı.

Sabri’yi dinledikten sonra tekerlek yapımında kullandığı kalın bir sopayı eline alır; “Reşat benim oğlumu nasıl dövermiş, yürü gidelim ona hesap soralım.” diyerek, oğlunun elinden tuttuğu gibi baba oğul atölyenin yolunu tutarlar.

Doğruca yazıhaneye girerler ve Recep Usta, babama; “Sen benim oğlumu dövmüşsün.” Der.

O sırada Sabri, babasının babama kızdığını düşünerek, biraz da kasıntılı bir şekilde onu seyreden arkadaşlarına gülerek bakar. Sabri'nin babası;

“Reşat Usta, nasıl dövdün, ne şekilde dövdün oğlumu?” Sorusunu tekrarlar ve hemen elinde, kendi dükkânından getirdiği kalın sopayla başlar Sabri’yi dövmeye.

Bir yandan da;

“Çocuk öyle dövülmez böyle dövülür! Sana güzel bir ders vereyim de görsün herkes. Ben seni buraya adam olasın diye gönderiyorum, gözünü açıp bir şeyler öğrensene.”

Bu sözlerle oğluna söylenen Recep Usta, herkesin önünde oğlunu bir güzel döver. Sabri'nin yaramazlığı artık babasının da canına tak etmiştir ve diğer çalışanların önünde kendince, oğluna iyi bir ders vermiştir.

.

Anılar kitapta oldukça fazla.

Kitap aynı zamanda Çanakkale tarihine de bir ışık tutuyor.

Hafızları tazeliyor.

.

Kızı Hilal Yıldız Tabak anlatıyor:

Çanakkale’de Yalı Çarşısı üzerinde en tanınmış yerlerden biri olan Naci ve İsmet Muhtaroğlu Kardeşlere (sonradan ÇANKA Gazoz Fabrikasını kurarak büyük bir marka yarattılar) ait pastanenin, lezzetli kurabiye ve tatlılarından yedirmek için babam, arada sırada çalışanlarını oraya götürmek suretiyle de ödüllendiriyordu.

.

Muhtaroğlu Pastanesi’ne giden ve “Reşat Ustanın ekibine enerji gerekli!” diyerek onların arzu ettiklerini yemelerini isteyen babam, her cumartesi akşamı bizler için de kahvaltılık bir şeyler alır ve eve getirirdi.

Bu hem bizlere hem de yanında çalışanlara bir çeşit ödüllendirme oluyordu.

.

Reşat Tabak bir reisten öte, Çanakkale aşığı işten bıkmaz, çalışkan biriydi anlatılanlara göre.

Şimdilerde yaşasaydı kendisine “Atom Karınca” lakabı tam otururdu.

.

Çalışkanlığı ile “Çanakkale için yapmayacağı iş yok” dedirtecek kadar kendisini iyi anlatan bir anekdotu kızı Hilal kitapta anlatıyor:

O yıllarda şehirde çok sık elektrik arızaları meydana gelirdi.

Karakışın tam ortasında, yağmurun ve fırtınanın devam ettiği bir kış gecesi, şehrin elektrikleri kesilmiş, tüm şehir baştanbaşa karanlıkta kalmıştı.

Saatler geçmesine rağmen elektrikler gelmemiştir.

Çok sert geçen bir kış hüküm sürüyordu, hava karlı ve yerler çamurluydu.

Önceki yıllarda elektrik işleri Belediyeler tarafından yürütülüyordu.

Teknik ekip ise her zaman,  şehrin muhtelif yerlerindeki arızalar için hazır bekletilirdi.

Bütün bunları Belediye Meclis Üyesi olduğu için iyi bilen fakat gazetecilik damarları kabaran ve elektriklerin uzun süre gelmemesi üzerine arızayı merak edip nerede olduğunu öğrenen gazeteci Turhan Narler, çalışmaları izlemek üzere Pet-Kim (Çanakkale ile o zamanki Kepez köyü arasında eski özel hastanenin yanında) binasının önüne gider. Belediyenin teknik ekibi de oradaır ve büyük bir telaş yaşanıyordur. ve büyük bir telaş yaşanıyordur.

Anlaşılan arıza çok önemlidir.

Turhan Narler, Büyük Başkanı, Koca Ustayı kar kış demeden gecenin karanlığında direğin tepesine tırmanmış, arızayı gidermeye çalışırken görür.

Babam uzun süren bir uğraştan sonra direkten inerken, gece boyu karanlıkta kalan şehirde, elektrikler yeniden her yeri aydınlatmaya başlar.

Gördükleri karşısında dayanamayan gazeteci Turhan Narler, babama doğru döner ve şöyle söyler;

“Sayın Başkanım, tehlikeli olmuyor mu bu iş, elinizin altında bu kadar eleman ve teknik ekip varken, onlar aşağıda duruyorlar, siz niye çıkıyorsunuz direğe?”

Babamın yanıtı ise net ve kendinden emin bir tavırla şöyle olur;

“Ne yaparsınız sayın üstat, çocuklar bu havada cesaret edemediler yukarıya çıkmaya, Çanakkale bu yılbaşı gecesi karanlıkta mı kalsın?”

Kendini yaşadığı kente hizmete adamış bir kişi olarak babamdan farklı bir davranış beklenemezdi.

.

Nasıl adaletli olduğunu kızı Nihal Hanım anlatıyor kitabında:

Belediye Meclisi toplantılarında zaman zaman alınacak olan bazı kararlarda muhalefet kanadından itirazlar karşısında zorlanıldığı da olurdu.

Bu konuda hayli ilginç bir anıyı da Belediye Başkan Vekili Erdoğan Altınsay’dan (rahmetli) gülerek dinledik;

“Reşat Bey, belediyenin işlerini takip etmek için sık sık Ankara'ya giderdi.

Onun olmadığı zamanlarda, yerine ben vekâlet ediyordum.

Bu gidişlerinden birinde sahibi olduğu Emek Sineması’nda verilecek bir konser için, yanlışlıkla bir koltuğa çift bilet kesilir.

Konser gecesi bu durum sinema yöneticisi tarafından çözümlenerek ve müşteriden özür dilenerek, başka bir yer temin edilir.

Bu durumu içine sindiremeyen müşteri, o gece konseri izler ve ertesi gün Belediye Zabıtası’na giderek şikâyette bulunur ve ceza kesilmesini talep eder.

Zabıta Memuru şaşkın bir durumda Belediye Başkan Vekilliği’ne çıkarak durumu anlatır.

‘Sayın Vekilim, Belediye Başkanımızın işyeri için istenen bu ceza işini ne yapacağız?’

‘Başkanın çalışma ilkeleri doğrultusunda bildiğimizi uygulayalım. Bu durumu Başkan, gelince kendisine anlatırız.’

Babamın çalışma ilkeleri doğrultusunda görev yapan belediye çalışanları, gerekli cezayı keserek evrakları Başkan Vekiline verirler ve aynı gün Belediye Meclisi'ne (Encümen) şevki yapılır.

Toplantıya Başkanlık eden Erdoğan Altınsay (rahmetli), oturum sırasında Meclis Üyelerine gündem gereği maddeler hakkında bilgi verirken Belediye Başkanı'nın iş yerine kesilecek, bu para cezası konusunu da anlatır.

Toplantıda bulunan üyelerden bazıları Başkanın işyeri için para cezası kesilmesine karşı çıkarlar.

Karşı çıkanlardan bir üye de başka partiden Meclis Üyesi ve aynı zamanda babamın öğretmeni Mürüvvet Bayar'dır.

İtirazlara rağmen bu gibi durumlarda babamın tutumu bilindiğinden, zabıta tarafından kesilen bu ceza Meclis Üyeleri tarafından da onaylanarak uygulamaya konulur.

Ceza konularında hiç de affedici olmayan babam, şimdi bu durumu nasıl karşılayacaktı?

Anlatmaya devam eden Erdoğan Altınsay;

"Bu arada Başkan da Ankara'dan dönmüştü. Kendisine yokluğundaki bilgileri verirken, konser sırasında uygulanan çift bilet yanlışlığı nedeniyle yapılan şikâyet üzerine, cezai işlem uygulandığını üzülerek anlattım.

Her zamanki sakinliği ile beni dinledikten sonra başını kaldırıp yüzüme şöyle bir baktı ve hiç tereddüt etmeden yanıtladı:

‘Erdoğan Bey, siz doğru olanı yapmışsınız.’

Görev süreleri boyunca üç dönem, arkadaşlarına kesilen cezaların keyfini çıkararak onlara müjde veren Başkanımıza, böylece kendi mülkü olan sinemada verilen konserin bir bileti yanlışlıkla iki kez satılmış ve bu yüzden Belediye Meclis kararı ile kesilen para cezası yürürlüğe girmiş oldu. Bunun müjdesini de kendisine ben vermiş

oldum!”

Kendisine her zaman saygı duyduğumuz Erdoğan Altınsay, bana ve eşime bu anılarını anlatırken hala o günleri yaşıyormuşçasına duygulanıyordu.

.

Kitap çok kalın.

Neler var içinde neler?

.

Yakında yerel seçimler yapılacak ya.

O seçimde oy vermeden önce bu kitabı her seçmenin muhakkak okuması lazım.

Lazım ki, ona göre oy ersinler.

.

Bu satırlardan 36. Ölüm yıldönümünde kendisini saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.

Huzur içinde yat Başkan…