HEY MORUK! Yaşlı bir koca ve karısı ev yaşantılarında birçok küçük unutkanlığın başladığının farkına varmışlar.

Bunun tehlikeli olabileceğinden korkmuşlar. Çünkü ocağı kapatmayı unutmaları, yangın çıkmasına neden olabilirmiş.
Bu yüzden yardım almak için bir psikoloğa gitmeye karar vermişler.
Psikolog onların yaşındaki insanların pek çoğunun küçük hatırlatıcı notlar alarak bu sorunu azalttığını anlatmış.
Yaşlı çift bu öneriyi çok hoş bulmuş ve psikoloğun ofisinden ayrılıp, eve dönmüşler. Kadın koltuğuna uzanır uzanmaz, kocasına;
-“Hayatım, mutfaktan bana bir tabak dondurma getirir misin? Unutmaman için istersen not al…”
“Saçma” demiş adam, “Bir tabak dondurmayı hatırlayabilirim…” diyerek dalmış mutfağa.
Kadın; -“Peki, üzerine biraz da çilek istiyorum. İstersen not al…” diye bağırmış mutfağa doğru.
-“Gerek yok! Bir tabak dondurma, üzerine çilek. Hatırlayabilirim…”
-“Tatlım, yalnız üzerine biraz da krema istiyorum. Şunu yazsan iyi olur, yoksa unutacaksın…”
-“Hafızam o kadar da kötü değil”
Adam onbeş dakika sonra mutfaktan çıkmış ve karısına doğru yürümüş.
Elinde bir tabakta pişmiş et ve yumurtayı karısına uzatmış.
Kadın önce tabağa, sonra kocasına bakmış.
Alaycı bir tavırla;
-“Hey moruk!.. Tostlar nerede?”
 
KAPIDAN GİRDİ
Adam ve kadın restoranda yemek yiyorlarmış.
Birden garsonlardan biri adamın yavaş yavaş sandalyesinden aşağı kaydığını, kadının ise hiç oralı olmadan yemeğine devam ettiğini görmüş…
Garson dayanamamış ve kadının yanına giderek;
-“Affedersiniz hanımefendi ama beyefendi sandalyesinden kayıp masanın altına düştü galiba…!”
Kadın hiç istifini bozmadan;
-“Ah, hayır hayır… Eşim az önce kapıdan içeri girdi de ondan!...”
 
SES!
Adamın karısı şarkı söylemeyi çok seviyormuş, ama ne zaman kadın şarkı söylemeye başlasa adam bahçeye kaçıyormuş.
Kadın bir gün suratını asarak sormuş;
-“Sesimi beğenmiyor musun yoksa?”
-“Tabii beğeniyorum hayatım. Sadece komşular ‘seni dövdüğümü sanmasın’ diye bahçeye çıktım!..”
 
İŞ
Bütün gün işsiz güçsüz gezen adam, bir akşam hoplaya zıplaya neşe içinde eve gelmiş.
Karısı çok şaşırmış:
-“Hayrola kocacığım, çok sevinçlisin?”
-“Tabii sevinirim karıcığım! Sonunda iş buldum...”
-“Ciddi misin? Nasıl bir iş?”
-“Bak böyle bir zamanda bundan güzel iş olamaz. Sabah 10’da başlıyor, akşam saat 5’e kadar. Fazla mesai yok, hafta sonunda çalışmak yok ve haftada 600 TL veriyorlar...”
-“İnanılır gibi değil... Kocacığım bu gerçekten harika bir işe benziyor...”
-“Böyle düşüneceğini biliyorum hayatım... Pazartesi başlıyorsun!...”
 
YAĞMA YOK
Genç nişanlılar ertesi gün evleniyorlardı.
Bir odada yalnız başlarına oturmuşlar televizyon seyrederken erkek:
-“Sevgilim, sabrım tükendi. Ne olur odama gidelim. Nasıl olsa yarın evleneceğiz.”
Kız öfkeyle yanıt verdi:
-“Yağma yok öyle. Her seferinde böyle kandırdılar. Bir daha çürük tahtaya basmam.”
 
BİBERON
Torunu babaannesine soruyordu;
-“Büyükanne... İlk çocuğunu doğurduğunda hiç Büyükbabamı gece yarısı bebeğini beslemesi için uyandırdın mı?”
Babaanne halinden memnun;
-“Yok bir tanem, o işi hep ben yaptım…”
Torunu üzülerek;
-“Sanırım o zamanlar kadın-erkek eşitliği fikri yaygın değildi...”
Babaanne gülümseyerek cevap vermiş;
-“Hayır yavrum ondan değil... Biberon henüz icat edilmemişti...!”
 
FAZLA VERME
Vietnam savasının en kritik günleriydi.
Genç Amerikalı asker memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu:
-“Sevgilim, buradaki kadınlar yalnız para için yatıyorlar. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.”
Kısa süre sonra eşinden söyle bir cevap geldi:
-“Sevgilim… Sakın onlara 50 dolardan fazla para verme, ben burada ancak o kadar alabiliyorum. Hem de canım çıkıyor…”
 
EVET AMA
Berrin bir işe müracaat etmiş, medeni halini sormuşlar.
-“Beş yıldır dulum, iki çocuğum var, biri on diğeri iki yaşında...”
-“Küçük çocuğunuz iki yaşında ve kocanız öleli beş yıl oldu öyle mi ?”
-“Evet, ama ben yaşıyorum!..”
 
ARABA YOK!
İki katlı ve garajlı bir evde oturan ailenin biri tam yatmaya hazırlanırken karısı kocasına “Garajda hırsız var” diye sessizce dürter...
Adam camdan dışarı bakar, garajın ışığını açar.
İki kişi eşyalardan bazılarını taşımaktadırlar.
Adam, “Evet… Dışarıda iki kişi var ve bizim eşyaları çalıyorlar!” diyerek derhal polise telefon eder.
-“Alo memur bey şu anda bizim bahçede iki hırsız var ve garajdaki eşyalarımızı çalıyorlar. Acele araba gönderin.”
Bunun üzerine polis:
-“Evin içindeler mi?”
-“Hayır garajdalar!”
Polis; -“Tamam o zaman içerden kapıları iyi kilitleyin ses yapmadan evde bekleyin. Eğer zamanımız ve arabamız olursa göndeririz, çünkü şu anda hepsi meşgul.”
Adam telefonu kapatır ve yüze kadar saymaya başlar.
Saydıktan sonra tekrar polise telefon eder.
-“Biraz önce size ‘evimde hırsız var’ diye telefon etmiştim. İkisini de vurdum.” diyerek telefonu kapatır.
İki dakika geçmeden bir sürü polis arabası ve bir de ambulans gelir, hırsızları suçüstü yakalarlar.
Polisin biri adama yanaşır:
-“Bize adamları vurdum demiştiniz?”
Bunun üzerine adam:
-“Siz de şu anda arabamız yok demiştiniz!”
 
AYI
Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar verenin ne olduğu anlamak için, bir kuytuya çekilmiş ve gece gündüz beklemeye başlamış.
Bir akşam karanlık yeni çökmüş ki bir hışırtı duymuş ve dikkat kesilmiş.
Bir de bakmış ki kocaman bir ayı…
Tarlada ne var ne yok koparıyor kokluyor, beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini ise yiyormuş.
Köylü çok şaşırmış ve emin olmak için, bir akşam daha beklemiş.
Ertesi akşam yine aynı ayı, gelmiş ve mahsulü yemeye başlamış.
Adam bunun üzerine tüfeğini doğrulttuğu gibi ayıyı orada vurup öldürmüş.
Tabi bu iş mahkemeye intikal etmiş.
Hâkim duruşmada sormuş;
-“Evladım. Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Yasalara göre, 15 bin lira ödemen ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor.”
Köylü çok şaşırmış ve hâkime sormuş.
-“Nasıl olur hâkim bey… Bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Ben de onu öldürdüm.”
Hâkim;
-“Valla evladım, ben sadece kanunu uyguluyorum. Sen bunu Meclistekilere soracaksın.”
Köylü bağırmaya başlamış;
-“Pes doğrusu…! Bu ayının da mı Mecliste adamı var?”
 
ENİŞTE
Kilisede ayin sırasında birden Şeytan belirmiş.
Herkes korkudan kaçışmaya çalışırken yaşlıca bir adam hiç istifini bozmadan duasına devam ediyormuş.
Şeytan önce kendisini fark etmediğini zannedip, biraz daha yaklaşmış ama adam oralı bile olmamış.
Kızgınlıkla dürterek;
-“Hey! Beni fark etmedin mi?” diye kükremiş.
Adam Şeytan'ı baştan aşağı süzdükten sonra;
-“Farkettim” demiş.
-“Peki, sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
-“Evet, biliyorum...”
-“Peki korkmuyor musun?”
-“Niye korkayım ki… Ben senin eniştenim…”
Şeytan şaşkınlıkla karışık dişlerini sıkarak sormuş;
-“Benimle dalga geçme, şimdi seni parçalara ayırırım. Nereden eniştem oluyormuşsun?”
-“Yahu ben senin kız kardeşinle 45 yıldır evliyim de ondan.”
 
MORS ALFABESİ
-“Konuşan papağanınız var mı?”
‘Yok’ demiş tezgâhtar çocuk, “Ama elimizde bir ağaçkakanımız var, mors alfabesini biliyor ..!”
 
GEÇİŞTİRDİK
Uzun zamandır birbirini görmeyen iki kadın sabah alışverişinde karşılaşmışlar, hoşbeşten sonra kadınlardan biri diğerine kocasının nasıl olduğunu sormuş.
-“Oh hiç sorma, Ted geçen hafta öldü… Bahçeden öğle yemeği için lahana sökerken bir kalp krizi geçirdi ve sebze bahçesinin ortasında gitti…”
 Kadın,
-“Aman Tanrım, bunu duyduğuma çok üzüldüm… Peki, sonra ne yaptınız?”
Cevap gecikmemiş:
-“Ne yapalım? Hani o hazır çorbalar var ya, mecburen öğle yemeğini öyle geçiştirdik işte!”