TECAVÜZ Alman turiste Karadeniz’de tecavüz etmişler. Turist karakola gitmiş tecavüzcünün eşkâlini tarif etmiş.

Bunun üzerine polisler eşkâle uyanları birer ikişer toplamaya başlamışlar.
Polis tarafından götürülenler ise sormuşlar:
-“Bizi niye götürüyorsunuz?”
Polisler;
-“Tecavüz olmuş, yüzleştirme yapacağız.”
Toplananları bir odaya, duvarın dibine oturtturmuş polis.
Bir süre sonra yanında polislerle Alman turist girmiş içeri ve oradakilere bakmaya başlamış.
Tam bu esnada Temel ayağa fırlayarak kadını işaret etmiş ve bağırmış:
-“Komiserim! İşte bu kadındı!”
 
BEKLİYORDUK!
Konuşmayı çok sevmeyen bir adam manastıra kapanmış, manastırdaki papazlar da adama 7 yılda bir konuşma hakkı vermişler.
Aradan 7 yıl geçmiş, başpapaz adamı çağırmış ve “Söyleyeceğin bir şey var mı?” diye sormuş.
Adam sadece; ”Yerler çok soğuk!” demekle yetinmiş.
“Tamam odana çekilebilirsin” demiş başpapaz.
14 yıl sonra adamı bir daha çağırmışlar, adam bu sefer; “Yemekler çok kötü!” demiş.
Papazlar yine “Odana çekilebilirsin” demişler adama.
21 yıl dolduğunda adamı tekrar papaz heyetinin önüne çıkarmışlar ve; “Söyleyeceğin bir şey var mı?” diye sormuşlar.
Adam “Evet var… Ben istifa ediyorum!” deyince, başpapaz hiddetle;
-“Zaten biz de bunu bekliyorduk. Çünkü geldin geleli, hep şikâyet, hep şikayet!”
 
İSTER MİSİN?
Amsterdam havaalanına inen bizim gurbetçiye Hollandalı gümrükçü sormuş:
-“Yanında içki, esrar, kokain falan var mı?”
-“Yok!..”
Hollandalı gümrükçü söyle sağa sola bakmış:
-“Peki ister misin?”
 
BİR DEDİĞİN
Temel ile Dursun bir gün kahveye gitmişler.
Kahveci çırağından kahve istemişler.
Fakat Temel orta şekerli, Dursun ise bol şekerli istemiş.
Bir müddet sonra kahveleri getiren çırak, çok şekerli kahveyi Temel’e orta şekerliyi ise Dursun’a vermiş.
Yaptığı yanlışlığın farkına varan çırak hemen özür dileyerek;
-“Kusura bakmayın, ben size kahveleri verirken şaşırdım” demiş.
Bunun üzerine Temel ile Dursun sandalyelerinden kalkmışlar ve yer değiştirmişler.
Buna bir anlam veremeyen çırak demiş ki;
-“Niye yerleri değiştiniz ki, kahveleri değişseydiniz ya…”
Bu laf üzerine Temel ile Dursun kalkarak gitmeye yeltenmişler.
Çırak hayretle;
-“Yahu nereye gidiyorsunuz?” diye sorunca
Temel;
-“Uşağum seninde bir dedin bir dediğini tutmuyor ki. ‘Kahveleri değiş’ demedin mi? Biz de karşıdaki kahveye gidiyoruz işte…”
 
KAFAMUZ ŞİŞTU
Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş:
-“Kaptan… Haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamlu çalayi. Kafamuz şiştu da...
Şoför nazik:
-“İsterseniz kapatabilirim”.
Temel'den başka öneri gelmiş:
-“Yok kapatma... Bi boş kaset koy da kafamizu dinleyelum...”
 
 
ADINIZ?
Hız limiti 50 km olan caddede polis adamı durdurmuş ve önce suçlarını sıralamış;
-“Hızlı gitmeniz bir yana yanlış yerde araba solladınız, farlarınızdan biri yanmıyor, lastikleriniz tümüyle aşınmış. Size hayli kabarık bir ceza yazmak zorundayım” diyerek kalemini çıkarıp, defterini açmış ve sormuş;
-“Adınız nedir?”
Adam derin bir soluk almış ve;
-“Schtarthewisizesky Vocgefastrlongchsclingen.”
Polis bir müddet ne yapacağını şaşırmış ve kendine gelerek;
-“Şey... Bu kez ceza yazmıyorum, ama lütfen daha dikkatli olun…”
 
NEDEN SİZE?
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
-“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500 bin dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat bir süre düşündü, sonra:
-“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirimin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?”
Görevli utandı:
-“Şey, hayır.”
-“Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu?”
Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:
-“Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti ve sadece;
-“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
-“Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?”
 
BİR KERE DE
Psikoloji dersinde profesör büyük bir kafesin tam ortasına erkek bir fare, bir köşesine bir parça kek, diğer köşesine dişi bir fare koymuş.
Erkek fare birden hareketlenip keke doğru koşup, onu yemiş...
Bu sefer biraz peynir koymuşlar.
Erkek fare bu sefer de peynire yönelip onu yemiş…
Bu durum yiyecek her değiştirildiğinde aynen devam etmiş.
Erkek fare, dişi fareye değil de her seferinde yiyeceğe yönelince profesör demiş ki;
-“Bu durum gösteriyor ki bir erkek için yiyecek her zaman dişiden daha önemlidir çocuklar...”
Arka sıralardan bir erkek öğrenci;
-“Bir kere de dişi fareyi değiştirsek efendim… Belki mevcut dişi karısı falandır. Karar vermeden önce emin olalım isterseniz…”
 
MAHÇUP OLMUŞ
Adam eve gelmiş ki, karısı yatakta çırılçıplak ve hüngür hüngür ağlıyor…
-“Ne var? Ne oldu?”
-“Birkaç saat önce dev gibi bir zenci adam eve zorla girdi ve milli marşımızı söyleterek defalarca bana tecavüz etti…”
-“Hayatım korkunç bir şey bu…”
-“Gerçekten çok korkunçtu… Biliyorsun marşımızın ikinci kıtasını doğru dürüst bilemiyorum, adama nasıl mahcup oldum bir bilsen...!”
 
BİR DE KAHVALTI!
Gencecik, fıstık gibi sarışın Güney Amerika’daki hafta sonu seyahatinden dönmüş, şehrin merkezindeki döviz bürosuna gidip çantasından iri bir para balyasını zorlukla çıkartarak veznedarın önüne koymuş.
Veznedar para balyasını önce desteler halinde ayırmış, daha sonra desteleri tek tek saymış, yarım saati geçen sayım sonunda biriyle telefon görüşmesi yaptıktan sonra kasasından 22 Doları alıp sarışına uzatmış.
Hayretten gözleri irileşip sinirden nefes nefese kalan fıstık sarışın;
-“B.. Bu.. Dolara çevrilmesi için size verdiğim dağ gibi Güney Amerika parasının karşılığı mı?”
Veznedar;
-“Evet bayan… Verdiğiniz paranın uluslararası kuru bu..!”
Sarışın iyice sinirlenerek;
-“Kahretsin..! O ahlaksıza bir de kahvaltı hazırlamıştım..!”