KISKANANLAR ÇATLASIN Adam elinde mikrofon anlatıyor.

Nerede?
İsviçre’nin Lozan kentinde.
.
Başlıyor anlatmaya:
“Burası büyük bir çiftlik.
Çiftliğin satış reyonları var gördüğünüz gibi.
Domates var, biber var, meyveler var…
Et, kıyma, tavuk var…
Hiç çalışanı da yok.
İstediğiniz ürünü istediğiniz gibi seçerek alıyorsunuz.
Daha sonra paketleyip kasaya geliyorsunuz.
Aaa!
Kasada kimse yok!
Evet yanlış görmediniz kasada kimse yok…
Elinizdeki malların barkodunu okutup parayı kendi elinizle ödüyorsunuz.
Para üstü almanız gerekiyorsa kasadan alıyorsunuz…”
.
Düşündüm,
Düşünemedim.
.
Film senaryosu yazsam.
Gelecekle ilgili.
Yıl: 2090
“Dünya böyle olacak” diyerek bu örneği versem, yeminle kimse inanmaz
.
Neymiş?
Kendin kasaya parayı koyuyormuşsun, paranın üzerini kasadan alıyormuşsun…
.
De git!
Adam mı kandırıyorsun?
Geç bunları birader.
.
Hani olmaz ya!
“Oldu” diyelim…
.
Bizim ülkede yapsak!
Pardon! Kim o arka tarafta kahkaha atan?
Olmaz mı yani?
.
Kapının önünden çöpü çalan millet olduk neredeyse.
Böyle bir çiftlik kursan, yarın gel yerinde bulmazsın…
.
Sahi bu çiftlik neredeymiş?
Bizi kıskanan İsviçre’de…
 
YETER ARTIK!
Yeşim Salkım paylaşmış sosyal hesabından.
Sakallı Taliban kılıklı birinin resmi var.
Altında şu yazıyor:
“Sakalsız erkek kadına benzer… Şehvet uyandırır ve diğer erkekleri günaha sokar…”
.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk.
Sosyal medyada anlatıyor:
“Peygamber yolda gidiyor. Bir kadına gözü ilişti… Hoşuna gitti… Ve bunu dile getirdi… O hanımefendinin kocasına düşen ilk vazife; Derhal boşayacak, eşini Peygambere verecek…”
Bunları Anadolu İlahiyat Akademisi’nde bir konuşmasında anlatıyor.
.
Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşaviri Adnan Üstün “Bacağı baldırı açık, 18-20 yaşlarındaki kızları voleybol maçlarının milletin önünde seyrettirip, milli takım diyeceksin bilmem nerenin sultanı diyeceksin. Toplumu bozmak için, şehveti tahrik etmek için... Ayıptır, günahtır…” demişti.
.
Ey! Diyanet!
Ey! İletişim Başkanlığı!
Ey! Savcılar!
.
Lütfen ama.
.
Benim dinimi bu şekilde aşağılayanlara karşı bir yaptırımınız yok mu?
.
Dezenformasyon yasası nerede?
.
Bu söyledikleriyle ilgili tek bir Ayet, tek bir Hadis söylesinler.
Söyleyemeyenler için bir şeyler yapma vakti gelmedi mi sizce?
.
Yeter artık!
.
Sakal bırakan,
Sarık takan,
Eline mikrofon alan,
Sosyal medyayı kullanan herkes başımıza Şeyh kesildi.
.
Durdurun şunları!
.
Zira bu insanlar milleti korkutup, dinden çıkaracaklar.
 
EN CİMRİ
Dünya’nın en cimri kadını olarak tarihe geçen Hetty Green’in hikâyesini bilir misiniz?
Ben de bilmem.
Ama Sosyal medya sağolsun.
.
“Babası ve dedesi devrin en zenginlerindenmiş.
Varlıklı olmalarına rağmen çok cimriymişler.
Evi ilkel şekilde ısıtırlar ve evde en ucuz malzemeden yemek pişirirlermiş.”
.
“Hetty Green para işleriyle ilgilenmeye henüz 6 yaşındayken başlamış.
Ekonomi haberlerini takip eden Hetty Green 8 yaşında ilk banka hesabını açtırmış.”
.
“Matematik konusunda da inanılmaz bir yeteneğe sahip olan Green, iş dünyasının en zenginlerinden Robinson Green’in kızı olarak da biliniyormuş.”
.
“Babası yatılı okula verince orada pişen yemekleri görünce hayret etmiş çünkü evlerinde pişen yemeklerden başka yemek görmemiş o zamana kadar. ‘Hayatımın en güzel yıllarıydı’ demiş bu yatılı okul yılları için.”
.
“Babası genç yaşta ölünce 21 yaşındaki Green’e 7,5 milyon dolar miras kalmış.
Bu serveti artırmak Green için bir hastalığa dönüşmüş.
Hisse alım-satım işlerine girmiş.
Hatta o dönem ABD ekonomisi kötü olmasına rağmen Wall Street’te ucuza hisse alıp pahalıya satarak servetini katlamış.
Bu yıllarda lakabı ‘Wall Street Cadısı’ olarak da bilinirmiş.”
.
“Ülke ekonomisinin kırılgan bir yapıya dönüşmesini büyük bir fırsata çevirip servetini 100’e katlayan Green, ünlü milyarder Ned Green ile de evlenerek inanılması güç bir imparatorluğun sahibi olmuş.”
.
“Kocasının işleri bozulup iflas edince, Green kocasına yardım etmek şöyle dursun onu evden kovarak ve boşamış.”
.
“Servetini katlamaya devam eden Green, yeni tasarruflar konusunda çığır açmış.
Evin de asla kalorifer ve soba kullanmazmış, sabahları en ucuz kurabiyeler dışında bir şey yemezmiş.
Kurabiyeleri de bakkaldan ‘Bunları kimse almaz elinde kalır’ diyerek ezik olanları ayırıp ucuza alırmış.”
.
“Evde asla fırın kullanmaz ve kimseye kullandırmazmış.
Dedesi ve babası gibi evi eski ucuz yöntemle ısıtır, en ucuz malzemeden yemek pişirirmiş.”
.
“Finans haberlerini okumak için aldığı gazeteyi oğluna vererek dışarda sattırırmış.”
.
“Siyah elbisesi dışında başka elbise giymezmiş. Elbisenin sadece yere değen etek uçlarını yıkar, sudan ve sabundan tasarruf edermiş...”
.
“Oğlu Ned’in bir gün gazete satarken ayağı kırılmış. Ancak annesi doktorlara para vermek istemediğinden onu kimsesizler hastanesine götürmüş. Geç müdahaleden dolayı oğlan bacağını kaybetmiş.”
.
“81 yaşındayken süt almak istemiş, marketteki adamla 1 dolarlık süt için tartışmış ve kalp krizi geçirip ölmüş.
Ömrü cimrilikle geçen kadının ölümü de cimrilik yüzünden olmuş.”
.
“4 milyar dolarlık bir servet bırakmış çocukları zengin olmuş.
Çocukları onun gibi davranmamış, cömert bir hayat yaşamış, pek çok hayır işi yapmışlar.”
.
Çocuklarının bu davranışı ile kadının kemikleri mezarında titremiştir sanırım.
.
Cimrilik insanın doğasında var.
Dünyada en cimri olarak İskoçlar bilinir.
.
Onların cimrilikleri ile ilgili fıkralar bizim zamanımızda oldukça sık anlatılırdı.
.
İşte onlardan iki fıkra:
İskoçyalı üç kardeş Londra’da hastanede yatan babalarının ağır hasta olduğunu öğrenince, hepsinin gitmesinin masraflı olacağını bu yüzden tek kişinin gitmesinin daha mantıklı olacağına karar vermişler.
Sonra da en büyük ağabeyi masrafları ortak karşılamak şartıyla babalarına göndermeye karar verirler.
Ağabeylerine de Londra’ya gittiklerinde babalarının durumunu bildiren ve on sözcüğü geçmeyen ucuz bir telgraf çekmesini tembihlerler.
Ertesi günü ağabeylerinden şöyle bir telgraf gelir:
“Londra’ya geldim. Babamız öldü. Cenaze salıya. Arsenal 2, Sunderland 1.”

İskoçyalının biri, yeni aldığı evini komşularına övünerek gezdiriyormuş:
“Burası yatak odası, burası yemek odası” dedikten sonra, koridordan çıkıştaki son odayı göstererek;
-“Burası da müzik odası” demiş.
Konuklar,
-“İyi ama burada ne bir kasetçalar, ne de bir müzik aleti var?”
Diye sorunca ev sahibi İskoçyalı şöyle cevap vermiş;
-“Haklısınız ama komşunun müzik setinin sesi en iyi bu odadan duyuluyor da…”