“Bak TUİK’çi kardeşim. Her ay açıkladığın rakamları bu iktidar toplayıp, bize zam olarak geri veriyor…

Sanırım biliyorsundur.
Daha önce açıkladıklarınla beraber yine geçtiğimiz mayıs ayı için enflasyon rakamı olarak açıkladığın 0.04 gibi bir rakam dolayısı ile temmuz ayında alacağımız emekli zamları düşük olacak ve milyonlarca insan mağdur olacak…
İktidar da bu açıkladığın rakama bakarak ‘Düşürdük, düşürdük, enflasyonu düşürdük’ diye neredeyse sokaklara fırlayacak…
Buna inanan insanlar da gidip oy verecek.
.
Yapmayın kardeşim, bu kadar insanın vebalini almayın.
.
Bak sana daha geçen hafta yaşadıklarımı anlatayım…
.
Geçen gün torunumu saç tıraşına götürdüm. Kırk yıllık berberim olduğundan iltimas geçerek geçerli tarifenin altında bir fiyat talep etti.
Oradan çıktık (bu gençliğin gözdesi) Hamburgerciye girdik.
Fazla abartılmamış olanından birer tane söyledik.
Yanına bir tabak kızarmış patates ve birer ayran siparişimizi verdik.
Gelen hamburgerleri bir güzel lüplettik.
Hesap ödemeye gittiğimde tam 350 lira istediler.
Düşüp bayılacaktım ama üzerim pislenir diye tezgâha tutunup, direndim.
.
Bilmem anladın mı?
.
Başka olay anlatayım sana…
.
Geçen gün eşimle kasaba gittik.
Misafir gelecekmiş, yemeğe çağırmış.
.
Eyvallah, başımızın üzerinde yeri var.
.
Hemen yakınımızdaki mahalle kasabına gittik.
‘Şundan ver, bundan ver, biraz da sucuk ver’ dedik.
Zira torun pazar kahvaltılarında bize geliyor, seviyor çocuk.
.
Sevgili TUİK’ciğim verdiğim hesabı iyi dinle.
Tam tamına 1200 lira...
Eğer kartlar olmasa bu parayı mümkünatı yok vermem.
.
Ben…
Cebimden 1200 lira çıkarıp vereceğim ha!
Hayatta olmaz…
Şu kredi kartları olmasa sokağa filan çıkmam.
Tabi kredi kartlarını ödeme günü geldiğinde kulaklarınızı çınlatıyorum o ayrı.
.
Mesela bizim buralarda erik 40 lira, kiraz 40 lira, geçen fırına gidip ‘değişik ekmek alayım’ dedim.
35 lira verdim.
Yahu Allah’tan korkun.
.
Sizin oralarda fiyatlar çok mu ucuz?
Veya sizin maaşlar oldukça yüklü mü?
Sokağa çıkmaz mısınız?
Pazara, çarşıya, markete gitmez misiniz?
.
Benim gibi emekli biri için yaşamak bu kadar zorlaştırılır mı?
 
Nasıl bir hesap yapıyorsunuz?
 
Açıkladığınız her bir enflasyon rakamı için vebal altındasınız.
Ama noktadan önceki, ama sonraki fark etmez…
Bunu bilesiniz…
Bir nebze olsun size yol gösterebildiysem ve de emeklinin halini anlatabildiysem ne mutlu bana…
Mektubumu burada sonlandırırken selam eder, zor hayat koşullarında kolaylıklar dilerim…”
 
MEHMET GELDİ
Şimdi size bir soru:
“Akla dayanan, ölçülü, akılsal...” tariflerinin karşılığı hangi kelimedir?
.
Bilin bakalım?
.
Hani bu işi bilenler yıllardır;
“Yahu şu ekonomik politikalarından vaz geçin. Böyle bir sistem yok. Bir ülke Nas’a göre yönetilmez. Piyasaların bir standardı vardır, bir kuralı vardır…”
“Her önüne gelen ‘Ben ekonomistim’ diyerek kendi başına kural koyamaz. Koyarsa ortalık kel Ali’nin bağına döner…”
“Faiz sebep, enflasyon sonuç diye bir kavram yoktur.” dendi mi?
Dendi.
Peki kim ısrar etti?
Bu iktidar…
.
Seçim sonrası kazanıp koltuğa oturan yeni Cumhurbaşkanı, maliyenin başına gözlerindeki ışıltıdan rahatsız olduğu ve “Uçağa en son bakanlar biner” diyen Nurettin Nebati’yi görevden alarak, yerine dünya bankalarının kabul ettiği, güvenilir, kredibilitesi yüksek olan (birilerinin ise ‘Faiz lobisinin temsilcisi’ diye nitelediği, ancak kendisine daha önce ‘Bunlar daha önce Halkbank’ı da dolandırıyorlar’ diyerek suçladığı) Mehmet Şimşek’i getirdi.
.
Mehmet Şimşek ise gelir gelmez bir açıklama yaptı.
“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.” deyiverdi…
.
Yukarıda sorduğum kelime buydu işte:
“Rasyonel…”
.
Mehmet Şimşek yaptığı açıklamada mealen diyor ki:
“Rasyonel zeminden kaymış olan zemini, akılcı, tutarlı, ölçülü bir zemine oturtmaya geldim…”
.
Ve devam ediyor:
“Bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen bir refaha ulaşmada anahtar olacaktır.”
.
Vurguladığı yerler:
“Şeffaflık, tutarlılık ve öngörülebilirlik…”
Demek daha önce yokmuş.
Nebati Bakan boşuna anlatıp durmuş ve sistemi savunmuş.
“Ama seçimi biz kazandık” derseniz, doğru.
Bu millet de yemiş…
.
Mehmet Bakan gelince biz emekliler tedirgin olmadık değil.
Prof. Dr. Aziz Çelik kendisini şöyle tarif ediyor:
1 –Mehmet Şimşek kemer sıkma politikalarının baş savunucusudur.
İşçiyi, memuru ve emekliyi pek iyi günler beklemiyor.
 
2- Mehmet Şimşek bir keresinde ‘Asgari ücret artışı zulümdür’ demişti!
Temmuz 2023’te asgari ücret artışına ve en düşük memur maaşının 22 bin lira olmasına ne der sizce?
 
3- Mehmet Şimşek grevlerden de pek hazzetmez.
Hatta THY grevi sırasında grev erteleme ve yasaklama tehditleri savurmuşluğu da vardır.
 
4- Mehmet Şimşek işgücü piyasasının alabildiğine esnekleşmesini savunur. Esneklik işveren için nimet, işçi için felakettir.
 
5- Mehmet Şimşek emekliler için de pek hayırlı fikirlere sahip değil.
Emekli aylıkları artışlarına ve kademeli emekliliğe sıcak bakmayacağı kesin.
 
6- Mehmet Şimşek kıdem tazminatının fona devrinin savunucusudur.
Kıdem tazminatını işsizliğin sebebi olarak görür.
 
7- Bakan Şimşek’e göre istihdam artışının önündeki en büyük engellerden biri kıdem tazminatı yüküdür.”
.
Yeni maliye bakanımız böyle biriymiş.
Huylu huyundan vazgeçemeyeceğine göre, emekli, dul ve yetimler “Sıkıntıya” hazırlanın.
Mehmet geldi…
 
 
İSTİFA MESELESİ!
Ülkede herkes “Kılıçdaroğlu neden istifa etmedi?” sorusuna cevap arıyor.
.
Bakalım öyleyse.
Bir fikir sürelim ortaya.
.
Ben şahsım adına Kılıçdaroğlu’nu sevdim.
Temiz, dürüst, ahlaklı, saygılı ve adaletli birisi.
Bana hitap ediyor.
.
Ancak kaybettiği de bir çuval seçim var.
.
Bizim insanımız son 20 yılda nazik politikacı kimliğine alışkın olmadığından Kılıçdaroğlu bize 5 numara bol geldi.
(Düşünsenize ilkokul çocukları gibi ‘Ohh… Oh… Oh… Yapan ağzı bozuk bir İçişleri bakanımız vardı)
.
İşte bu ahvalde bu tip politikacılara alıştırılan halk, Kılıçdaroğlu’nun sessizliğine, saygılı haline pek alışamadı.
.
Tahminimi açıklıyorum:
Kılıçdaroğlu seçim akşamı kesinlikle istifa etmek istedi.
“İstemedi” diyen beri gelsin, sabaha kadar tartışırım.
.
Ancak,
Kılıçdaroğlu başkanlığından nemalanan birileri etrafını sararak kendisine;
“Sayın başkanım aslında siz seçimi kaybetmediniz. Kazandınız ama sizin elinizden iktidarınız çalındı. Devlet imkânları kullanıldı, ahlaksız söylemlere maruz kaldınız, karalamalar, yalanlar, dolanlar olduğu halde siz yüzde 48 ile bu milletin kalbinde yer ettiniz. Lütfen kızgınlıkla, kırgınlıkla, aceleyle, sinirlilikle, bozulmuşlukla, kahrolmuşlukla karar verip istifa etmeyin.
Ayrıca,
Gittiğinizde yüz yirmi beş parçaya bölünecek olan CHP’yi de onu parçalamaya hazır kurtlara bırakmış olacaksınız.
Lütfen iyi düşünün, bizi bu partide öksüz bırakmayın. Vereceğiniz olumsuz bir kararla senelerce beraber yaptığımız mesai ile CHP’yi getirdiğimiz bu noktadan aşağıya düşürmeyin.
Birilerinin ekmeğine yağ sürmeyin.
Gerekirse biz istifa edelim, siz devam edin.
Bunu millete açıklaması belki zor olabilir ama bizim için önemli olan CHP.
Kendinize gelin ve şimdi ekranların karşısına çıkıp: ‘Buradayım’ deyin…
Her şey bitmedi.
Daha kurultay var, yerel seçimler var.
Gerekirse yerel seçimler sonrası olağanüstü kurultay yaparak yeni genel başkanı seçeriz.
Lütfen bizi bırakmayın.
Size yakışmaz…”
Demiş midir?
Dememiş midir?
.
İşin aslı “Bu millet beni istemedi” diyerek istifa etmesidir.
Bu bir gelenektir.
Etiktir.
Yakışanı da budur…
.
Ve bence bir daha aday olmamalıdır.
.
Bu söylediklerim onun daha fazla yıpranmaması içindir.
Bir dost nasihatidir…