Minamata Konvansiyonu adı verilen küresel bir anlaşma, 24 Eylül 2014 yılında Birleşmiş Milletlerin 69’uncu toplantısında imzalanmış olup,

Minamata Konvansiyonu adı verilen küresel bir anlaşma, 24 Eylül 2014 yılında Birleşmiş Milletlerin 69’uncu toplantısında imzalanmış olup, anlaşmaya göre altın madenciliği yapan ülkelerin, madencilerin altın bulmak ve çıkarmak için kullandıkları zehirli cıva miktarını düzenli olarak raporlamasını gerektirmektedir. Türkiye de bu anlaşmayı imzalamıştır.
Ancak çoğu gelişmekte olan Afrika, Güney Amerika ve Asya ülkelerinden olmak üzere 25 ülke tarafından rapor edilen temel cıva emisyon tahminleri üzerine yapılan bir araştırmada, anlaşma metinlerine uyulmadığını ortaya koymuştur. Halen tutulan raporlarda doğaya salınan cıva miktarı hakkında net veriler bulunmamaktadır.
Dünya çapında yaklaşık 15 milyon zanaatkâr ve küçük ölçekli altın madencisi, güçlü bir nörotoksin olan cıvaya sürekli maruz kalmanın da dahil olduğu tehlikeli çalışma koşullarıyla karşı karşıya kalarak her gün hayatlarını riske atıyor. Cıva buhar sinir, sindirim ve bağışıklık sistemleri, akciğerler ve böbrekler üzerinde zayıflatıcı etkilere neden oluyor. Yüksek dozlarda ölümcül olabiliyor. Özellikle küçük çocukların ve hamile bayanların cıvaya maruz kalmaması gerekiyor.
Bir araştırma grubu tarafından, Minamata Sözleşmesi kapsamında bir araya getirilen ve kuruluşun web sitesinde yayınlanan yıllık temel tahminlerini içeren 22 ülkenin ulusal eylem planlarını gözden geçirilmiş ülkelerin temel verilerinin cıva salınımı konusunda çok eksik olduğu gözlenmiştir.
Temel cıva emisyonu tahminleri, geleneksel altın madenciliği uygulamasından her yıl atmosfere kaç kilogram cıva kirliliği enjekte edildiğini belirlemeye yardımcı oluyor. Bunu yapmak için ülkeler, madenciler tarafından ne kadar altın bulunduğunu ve dolayısıyla onu elde etmek için yaklaşık olarak ne kadar cıva kullanıldığını göstermesi gerekir.
Ülkeler bu bilgileri öncelikle madenciler, altın ve cıva tüccarları ve altın madenciliği işindeki diğer kilit oyuncularla yapılan röportajları kullanarak toplar. Cıva-altın oranını hesaplayan oranlar; saha ziyaretleriyle ortaya konulur.
Cıva-altın oranı (Hg:Au), belirli bir miktarda altın üretmek için kullanılan cıva miktarını tahmin etmek için kullanılıyor. Zanaatkar ve küçük ölçekli madenciler altın elde etmek için nehirlerdeki kumu eleyerek altına yapışan tortunun üzerine cıva döküyorlar. Daha sonra, havaya zehirli buhar veren bir süreçte cıvayı altından ayırmak için alev makinesi kullanıyorlar. Bu yöntem altın madenciliği için ucuz bir yöntem olarak kabul ediliyor. Geri kalmış ülkelerde cıva salınımı kontrolsüz bir şekilde su kaynaklarını yok ediyor.
Birleşmiş Milletler, tehlikeli altın madenciliği sürecinin tüm insan yapımı cıva emisyonlarının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturduğunu belirtiyor.
2013 yılında BM, zanaatkar ve küçük ölçekli altın madenciliğinin yanı sıra diğer cıva emisyonuna katkıda bulunanları aşamalı olarak ortadan kaldırmaya çalışmak için Minamata Sözleşmesi adlı küresel anlaşmayı oluşturmuştu. Halen bu anlaşmayı 139 ülke imza koymuş durumda. Türkiye’de küçük ölçekli altın madenciliği bulunmamakla birlikte, büyük çaplı madencilik faaliyetlerinde kullanılan siyanür ve benzeri çevre kirletici uygulamaların uzun vadeli etkileri konusunda çalışmalar bulunmuyor.