Bozulmayan bir maden olan altın, insanoğlunun hep problemi olmuştur.

Madenciler doğayı tahrip ederken, beri tarafta altın takılar, altın eşyalar kariyer aracı olabiliyor. Yakın gelecekte değersizleşecek gibi de görünmüyor. Neticede dünyada altın çıkarılan bütün bölgeler kirleniyor, kirlenmeye devam ediyor.
Her 42 saniyede bir altın madenciliği Eyfel Kulesi'nin ağırlığı kadar atık üretiyor. Dünyada beş gün gibi kısa sürede, Paris şehrinin tamamını örtecek kadar atık oluşuyor. Dev kamyonlarla üç beş gram altın için dağlar yıkılıyor.
Dünyada çıkarılan altının %80’i mücevher olarak kullanılıyor. Tek bir altın yüzük yapmak için, başka bir deyişle ortalama 2 gram altın çıkarmak için ortalama 26 ton hafriyat yapmak gerekiyor.
Altın, çok zehirli bir kimyasal olan siyanür kullanılarak elde ediliyor. Halen başka bir üretim metodu da bulunmuyor. Pirinç tanesi kadar bir dozu insanı öldürmeye yetiyor.
Bazı madenlerde her gün birkaç ton siyanür kullanılıyor ve bu da büyük miktarda toprağı tahrip ediyor.
Modern endüstriyel altın madenciliği, öncelikle doğal bitki örtüsünü ortadan kaldırıyor. Çok fazla toksik madde oluşturuyor. Açık ocak madenciliğinde 9 gramlık takı için 20 ton toksik atık ortaya çıkıyor. Genellikle gri bir sıvı çamur olan atık, ölümcül siyanür ve ağır metaller içeriyor.
Papua Yeni Gine'deki Lihir altın madeni, her yıl Pasifik Okyanusu'na 5 milyon tondan fazla toksik atık atıyor, mercanları ve diğer okyanus yaşamını tahrip ediyor. Altın ve diğer metaller için toplamda madencilik yapan şirketler, her yıl nehirlere, göllere ve okyanuslara en az 180 milyon ton zehirli atık döküyor. Bu rakam tüm ABD şehirlerinin yıllık bazda çöp alanlarına döktüğü çöpün 1.5 katına denk geliyor.
Madenciler çevresel zararı azaltmak için, genellikle baraj inşa ediyor ve zehirli atıkları içine döküyor. Ancak, bu barajlar, çevrenin kirlenmesini önlemiyor. Zehirli atıklar toprak ve yeraltı sularına kolayca sızıyor ve uzak mesafelere taşınabiliyor.
Zehirli atık sızıntıları Romanya, Çin, Gana, Rusya, Peru, Güney Afrika ve diğer ülkelerde bugüne kadar çok ciddi sorunlar oluşturmaya devam ediyor. Havuz veya barajların patlaması yanında sızıntılar sucul ekosistemleri tahrip ediyor.
Hafriyat sahalarında kayalardaki demir sülfitler oksijenle birleşiyor ve sülfürik asit oluşturuyor. Bu asitli su kayaların üzerinden geçip bazı ağır metalleri serbest hale getiriyor ve altın madenciliğinin zararlarını arttırıyor. Nehirler ve akarsular kadmiyum, arsenik, kurşun ve demir gibi metallerle kirleniyor.
Kadmiyum karaciğer hastalığına, arsenik cilt kanseri ve tümörlere neden oluyor. Kurşun zehirlenmesi çocuklarda öğrenme güçlüğü ve gelişme bozukluğu yapıyor.
Maden sahasında atık havuzundan çamur sızıntıları başladığında durdurmak son derece zordur. Sızıntılar akarsulara kavuştuğunda asit seviyesini yükseltiyor ve sucul ekosistemleri çöle çeviriyor.
Son zamanlarda altın arama ruhsatları çok kolay veriliyor. Çevresel etki değerlendirmeleri sağlıklı yapılmıyor. Birileri kazanırken, maden bölgelerinde geçimini topraktan kazananların gelecekleri yok ediliyor.