Hani bazen diyoruz ya, “Bu kadar saf mıyız?” diye.

Cevabım koskocaman;
Evet…!
.
Bir atasözü der ki;
“Bir memlekette uyanıkların fazla olması, o memleketteki safların fazla olmasından kaynaklanır…”
.
Eğer uluslararası alanda uyanık olsak amenna…
.
Ama birader, bu kadar da olmaz…
.
Adam sosyal medyada bir resim paylaşmış
Resim bu…
.
Üstüne de demiş ki;
“71. yıl dönümümüz vesilesiyle rastgele yazan birine sıfır Toyota Hilux 2023 hediye etmeye karar verdik…”
.
Yani siz resmin altına “Rastgele” yazacaksınız ve bu sıfır otomobil sizin olacak…
.
Buna kim inanır?
Bence “Kadir İnanır…”
.
Tahmin edin kaç kişi altına yorum yapmış?
.
“50 kişi?”
“Çık…”
“1000 kişi?”
“Çık…”
“5000 kişi?”
“Çık…”
“Eee ne kadar söyle haydi!”
“Tam 438 bin kişi…”
“Yanlış yazmadım bak harflerle yazıyorum;
4 yüz otuz sekiz bin kişi…”
“Yuh!”
.
Yani siz bu resmin altına “Rastgele” yazacaksınız, bu herifler de bu trilyonluk arabayı size verecekler öyle mi?
.
Buna nasıl inanabiliyorsunuz?
Hangi mantıkla yaklaşıyorsunuz?
.
Adam şu resmi paylaşsa ve “Beğenin” dese 5 kişi çıkmaz.
.
Bu tip bir organizasyonla paylaşımına tam 438 bin “tık” aldı.
.
Ne demişler?
“Bedava ‘tık’ baldan tatlıdır…”
 
HALK NE DİYOR?
Bizim işimiz iletişim.
Yazacağımız yazının, vereceğimiz haberin kaynağı halk.
Onları dinleyip, dertlerini, sevinçlerini, beklentilerini sizlere aktarıyoruz.
.
Bu sıralar ekonomik koşullar onları oldukça hırpalamış.
Cebindekini düşünmekten, etrafına bakamaz olmuşlar.
.
Gelir düzeyi makas olarak oldukça açık.
.
Kimi ekmek bulamazken, bazıları ise sıfır araba alamamaktan şikâyetçi.
Lokantalar, barlar dolu.
Tatil otellerinde yer yok.
Benzinden şikâyet edenler trafiği dolduruyor.
.
Ama esnafın işi gerçekten zor.
.
Ekonomi dışında gündem olan şey;
Seçim.
.
Herkes seçim bekliyor.
Ama umutsuz, sönük…
Heyecan yok.
.
“Öyle bir battık ki, kim gelse bizi temizleyemez” diyen dolu.
.
“Batıranlar gitsin, gelecekler bir umut” diyen de,
“Bundan iyisi Şam’da kayısı” diyen de,
“Velhasıl önce adaylar bir çıksın bakarız…” diyen de.
.
Ekonomi ve seçim gündemi dışında etrafla pek ilgilenen yok.
.
Eskiden olsa “Üüüü!”
.
Bana gelen şikâyet ise “Çöp sorunu”
Şehrin pisliği ile ilgili çok şikâyet var.
Herkes hemen yanı başında bir çöpçü bekliyor da, pisletmemeyi düşünmüyor.
.
Şuna iyice kanaat getirdim.
.
“Yerliler kesinlikle pisletmiyor.”
.
Gelip geçiciler, yabancılar, ziyaretçiler daha çok kirletiyor.
.
Şehre alışamamış, kafaca hala köyde yaşayanlar bu işin müsebbibi.
.
Ama belediyenin hiç mi suçu yok?
.
“Suç” demeyelim de, “Eksikliği” diyelim.
.
Öyle yerlere çöp tenekesi, konteynır koyuyorlar ki maşallah yani.
.
Zannediyorlar ki bu millet lastik eldivenle çöp atacak kadar duyarlı.
O kadar dikkatli…
.
Bu insanların çöplerini bırakın konteynırın içine, dışına atabileceklerini bile düşünmeleri lazım.
.
Hatta çöplerin başına kamera koyup tespit yapmak lazım.
Keseceksin cezayı, görecek gününü.
Ne demişler;
“Türk’ü öldüreceğine, korkut…”
Bas cezayı görsün gününü.
.
Çöp konteynırını koymak bir kenara, görüntüyü de düşünmek lazım.
.
Genelde marketlerin önüne konulan çöp konteynırları pislik yuvasından başka bir şey değil.
Düzgün atılmayan çöpler rüzgârdan uçuşup, caddeyi mahvediyor, sokakları çöp dolduruyor.
.
Bu çöpleri süpürecek çöpçüler de yok.
Bizim sokak çöpten geçilmiyor.
Ben zaman zaman uçuşan naylonları, kutuları toplasam da yetmiyor.
.
Daha neleri var kim bilir?
.
Diyeceğim o dur ki;
Şehrin birinci sorunu;
Çöp kutularına ve konteynıra çöp atmayı becerememek,
Evlerin önünü temiz tutamamak,
İkinci sorunu ise;
Bunları toplayamamak…
 
ÇAY KENARI
Sarıçay kenarından geçiyorum genellikle.
İşe giderken burayı tercih eder oldum.
Tertemiz hava beni dinç tutuyor.
.
Ancak!
.
Çay kenarı her zaman olduğu gibi pis…
Birileri belli ki akşamdan ateş yakmış tam yolun üzerinde.
.
Küllerin üzerine basanlar, bisikletliler bu kapkara pisliği yola yaymışlar.
Rezilliğin daniskası.
.
Çöpler, içki şişeleri, dikenli çam yaprakları, poşetler…
Saymakla bitmez.
.
Dediğim gibi belediye hangisine yetişecek?
Her adamın peşine temizlik işçisi takması lazım.
.
Çay içinde batmış, çürümüş tekneler var.
Onların pisliği ayrı.
.
Çaya su akmadığından epey çekilmiş ve çamur yüzeye çıkmış.
Çoğu tekne çamura oturmuş.
.
Balıktan yeni dönmüş arkadaşımı gördüm teknesinde.
Beni görünce Nebati’nin gözleri gibi ışıldadı;
“Yaz şu çayın halini artık! Vallahi bıktık!” dedi.
.
“DSİ tarafından 2023 programına alındığını” söyledim ama pek inanmadı.
“Hep öyle derler zaten” diye cevap verdi bana.
.
“Yok, yok temizlenecekmiş” dediğimde,
“Burası değil, sanayinin orasıdır” dedi epey umutsuzca.
.
Hâlbuki şu Sarıçay resmen bir nimet bizim için.
İçinin çamuru iyice alınsa ve derinleştirilse,
Dibine beton dökülse.
Denizden geriye doğru su aksa.
Seviyesi hep aynı kalsa…
.
Sarıçay’dan başlayan;
Kordona veya Barış Kordonu’na, Kepez’e,  Dardanos’a, Güzelyalı’ya v.s.
Dolmuş seferleri konsa…
Vay vay vay!
Düşünün bakalım nasıl olur?
 
***
“Bu devirde komşu komşunun çöpüne değil, kablosuz internetine muhtaçtır…”