ÇADIR KARIŞTI Çanakkale CHP bir karıştı “Pir” karıştı.

Uzun zamandan beri CHP içinde gruplaşmaların olduğunu sağır sultan bile duydu.
Biri bir tarafa, diğeri bir tarafa çekiyor.
.
Bazen ahde vefa göstermek gerekir ancak, birileri buna pek uymuyor “Dediğim dedik, çaldığım düdük” şeklinde hareket ediyor.
.
CHP il Başkanı Metin Ural’ın “Milletvekili adayı olmak istemesi” dolayısı ile istifa ettiği İl Başkanlığına atama yapılacaktı.
Gruplar tüm güçleri ile kendi saflarındaki birini burada görevlendirmek için mücadele ettiler.
.
Sonunda “Genel Merkeze yakın olan taraf” kazandı.
.
İstediği kişinin aday olmasını sabırsızlıkla sosyal medyadan açıklayıverdi.
Açıkladı ama bir gün önce adı geçen Güler Koçer atanmasına rağmen, İl Başkanlığına yazısı gelmemişti.
.
“Yazısı gelmeyen başkan” durumuna düşen Koçer, bir açıklama yapamadan yazısı geliverdi.
.
Kısaca “Çadır” önce “Karıştı”, sonra sular duruldu.
.
Daha önce partide Eğitim Sekreteri olarak görev yapan Sabiha Güler Koçer atanmış oldu.
Çanakkale CHP tarihinde ilk kadın il başkanı olarak görev yapacak.
.
Kısaca;
CHP Genel Merkezi 16 Ocak’ta karar almasına rağmen bu yazıyı 17 Ocak’ın geç saatlerine kadar yollamayınca…
.
Kendisine başkan atandığı müjdelenen kişi il başkanının ismini erkenden paylaşınca…
.
CHP İl Başkanlığı da böyle bir atama yazısının gelmediğini açıklayınca…
.
Olan oldu.
.
CHP İl Başkanlığı, Çanakkale’de çıkan tüm gazetelerin manşetlerinde haber olarak yer aldı.
.
İyi tarafı şu:
Yeni atanan İl Başkanı Sabiha Güler Koçer’in acayip reklamı oldu, ismini bilmeyen kalmadı.
.
Ne diyelim;
Reklamın iyisi, kötüsü olmaz…
 
***
ERKEN SEÇİM
Nihayet!
Seçim tarihi açıklandı.
.
Nasıl bir ülke olduk.
Devlet sırrı gibi olan seçim tarihi nihayet açıklandı.
Bir kişinin dudakları arasından çıkan iki kelime ile Türkiye’nin geleceğinin şekilleneceği “Seçim Tarihi” belli oldu.
.
Haber şöyle verildi;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim tarihine ilişkin yaptığı açıklamada 14 Mayıs’ı işaret ederek ‘Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün 6’lı masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir’ ifadelerini kullandı.”
.
“Geleceğimiz şekillenecek” dedim çünkü bu bir aday yarışı, parti yarışı değil, resmen “Sistem Yarışı” olacaktır.
.
AKP tekrar seçilirse “Başkanlık Sistemi” devam edecektir.
Tek kişi ülkeyi istediği gibi yönetecek ve 85 milyon kişi tek kişinin ağzına bakacaktır.
.
Ancak kaybederse, “TBMM’si güçlenecek ve hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olacaktır…”
.
AKP kazanırsa “Gözleri ışıldayan ekonomistler” ülkeyi yönetmeye devam edecek.
Kaybederlerse dünya literatüründe geçerli politikalar uygulanacak…
.
Seçimin 14 Mayıs’a alınması ile” Aday olur mu, olmaz mı?” tartışmaları da sona erdi gibi.
.
Daha önceleri ısrarla “Seçim kanunun belirlediği tarihte yapılacaktır.” söylemi ile defalarca kürsüden hitap edenler, bu söylemlerinden vazgeçerek “Erken Seçim” şekline dönüştürdüler.
.
Zira Devlet Bahçeli, “Seçimler yasa çerçevesinde 18 Haziran'da yapılacaktır. Kendilerinin aday belirlemede zorluk çektikleri bir ortamda 6 masalı siyasi grubun erken seçim tartışmasını Türkiye’ye sunmuş olmaları yanlış bir davranıştır…” demişti.
.
Öyle veya böyle bir erken seçimimiz daha oldu.
Bu sebeple herkes, yarışacak adayları beklemeye başladı.
.
AKP için “Seçim kurdu” şeklinde yakıştırmalar yapılıyor.
Haklılık payı da vardır.
20 senedir girdiği genel seçimlerde hep başarılı oldular. (Son yerel seçimler bozgun sayılabilecek nitelikteydi)
.
Ancak bu sefer muhalefetin umudu şu:
“AKP ilk defa ekonomik zorluk çeken bir Türkiye tablosu ile seçime gidecek. Bunu unutturacak bir koz elinde henüz yok. ‘Başörtüsüne’ saldırıyor, ‘teröre’ saldırıyor, ‘darbe şakşakçılığı’ diyor, ‘Fetöcü’ diyor, ‘HDP ile yan yanalar’ diyor… Ama insanlar hep cebindeki paraya bakıyor. Son zamlarla artan gelirleri enflasyon altında çoktan ezildi. İşte bu sefer AKP’nin işi zor…”
.
AKP yaptırdığı anketlerde eğer kazanacağına inansaydı bu kadar zammı yapmazdı, EYT haklarını vermezdi, erken seçim kararı almazdı ve şimdiye kadar çıkarmadığı kanunları çıkarmazdı.
.
İki de bir Meral Akşener’i yanına çağırmazdı,
Hüdapar ile yakınlaşmazdı…
.
Dışarıdan bakınca;
AKP, 20 senedir yapmaya tenezzül etmediği her şeyi yapar hale geldi.
Bunun tek sebebi var:
Önüne gelen anketler…
.
Erken seçim kararı AKP’ye yarar mı?
Yarar.
Ancak ne kadar yarar?
Seçim sonunda göreceğiz…
 
***
REKTÖR MÜ?
 
Prof. Dr. Karadağ’ı bilir misiniz?
.
Ben de bu yazıyı okuyana kadar bilmiyordum şahsen.
.
Kendisi Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı (ÜNİAR) Direktörü.
.
Bir iddia attı ortaya ve dedi ki;
“Türkiye’de rektör olmak için akademik niteliğe bakılmıyor. Türkiye’deki üniversitelerin durumuna bakıldığında, başarısızlıkta PISA’dan aşağı kalınmıyor. Türkiye’nin 206 üniversitesindeki 71 rektörün uluslararası atfı, 68 rektörün ise uluslararası yayını yok…”
.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir gerçekleştirilen sınav sonuçlarına göre;
“Türkiye, okuma becerileri, matematik ve fen alanlarında geçmiş dönemlere göre ilerleme kaydetse de OECD ortalamasının altında kaldı.”
.
Prof. Dr. Engin Karadağ, PISA gibi uluslararası testlere bakıldığında Türkiye’de hep öğrencilerin başarısızlığının konuşulduğunu belirterek ekledi;
Asıl onları yetiştiren öğretmenler, okullarındaki müdürler ve genel olarak Türkiye'deki üniversitelerde görev yapan rektörlerin akademik yeterliliklerinin de ele alınması gerek” dedi.
.
Prof. Dr. Engin Karadağ, yeni rektörlerin göreve gelmesinin ardından başarı sıralamasında yükselen üniversitelerden bulunduğunu belirterek şunları söyledi: 
“Abdullah Gül Üniversitesi eski rektörü İhsan Sabuncuoğlu zamanında, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü eski rektörü Mustafa Güden döneminde, Gebze Teknik Üniversitesi de eski rektörü Halit Görgün zamanında başarısını artıran üniversitelerden oldu. İlk aklıma gelen bu üniversiteler ve rektörler.”
.
Prof. Dr. Engin Karadağ, “Türkiye’de rektör olmak için akademik niteliğe bakılmıyor. Ama Edirne’den çıktıktan sonra da kimse çoğunu tanımıyor. Yurtdışında rektör seçimi ise farklı işliyor. Ama karşılaştırmak yanlış olur. Örneğin Avrupa’da rektörlerin akademisyen olması ve yurtdışı yayınlarının bulunması gerekirken, ABD’de rektör olmak için akademisyen olmaya bile gerek yok.”
.
Özel üniversitelerin reklam bütçelerine de değinen Prof. Dr. Engin Karadağ, mevcut öğrenciler yerine potansiyel olanlara yatırım yapıldığı belirtti ve şöyle dedi;
“Bol bol reklama para harcıyorlar. Vakıf üniversiteleri mevcut öğrencilerinden aldıkları parayı, gelmesi muhtemel olan öğrencilere harcıyorlar. Mevcut öğrencilere harcamıyorlar…”
.
Biz de diyoruz ki;
“Neden böyleyiz?”
 
***
ÖZGÜRLÜK
Güzel bir gönderme;
Olay, Karnataka'daki Kombaru Mabedi'nin yanındaki dinlenme evinden kaynaklandı.
Bir leopar köpeği kovaladı.
Köpek bir pencereden tuvalete girdi.
Tuvalet dışarıda kilitliydi.
Leopar köpeğin peşinden geldi ve ikisi de klozet alanına sıkıştı.
Köpek leoparı görünce paniğe kapıldı ve sessizce bir köşeye oturdu.
Havlamaya bile cesaret edemedi.
Leopar aç olsa da köpeği kovalasa da köpeği yemedi.
Köpeği zıplayarak kaparak yemiş olabilirdi.
Ancak iki hayvan, neredeyse on iki saat boyunca farklı köşelerde birlikteydi.
Bu on iki saat boyunca leopar da sessizdi.
.
Orman Hizmetleri leoparı sakinleştirici bir dart ile uyuşturup yakaladı.
.
Şimdi soru şu;
“Aç leopar köpeği kolayca yiyebilecek neden köpeği yemedi?”
.
Yaban hayatı araştırmacıları bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Onlara göre vahşi hayvanlar özgürlükleri konusunda çok hassastır. Özgürlüklerinin alındığını anladıkları anda, açlıklarını unutacak kadar derin bir üzüntü duyabilirler. Esaret  altında beslemek için doğal motivasyonu yok olmaya başlar.
Özgürlük ve mutluluk birbirine bağlıdır. İstediğimiz gibi düşünme, hareket etme ve yaşama özgürlüğü…”