Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar veren ve tarlayı perişan edenin ne olduğu anlamak için, bir plan yapar. Bir kuytu köşeye çekilir ve gece gündüz beklemeye karar verir.

Akşam karanlığı yeni çökmüştür ki; bir hışırtı duyar ve dikkat kesilir.
Bir de bakar ki “Kocaman bir ayı.”
Tarladaki ekinden koparıyor, kokluyor beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini karnını doyuruncaya kadar yiyor.
Köylü çok şaşırıyor ve emin olmak için, bir akşam daha bekliyor.
Ertesi akşam yine aynı ayı, aynı şekilde geliyor ve ekinleri koparmaya başlıyor.
Köylü dayanamıyor, tüfeğini doğrulttuğu gibi ayı orada vurup öldürüyor.
Olay resmi makamlara intikal ediyor...
Hâkim duruşmada soruyor:
-“Evladım! Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Nasıl bu hayvanı öldürürsün? Yasalara göre; tutuklanman ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor.”
Köylü çok şaşırıp, hâkime soruyor:
-“Nasıl olur hâkim bey bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Hatta bana da saldırdı. Ben de onu öldürdüm!”
Hâkim:
-“Vallahi evladım! Bu kanunu ben yazmadım. Bunu meclistekilere soracaksın ben sadece uyguluyorum.”
Köylü bir kez daha şaşırır ve şöyle der.
-“Bu ayının da mecliste adamı varsa pes doğrusu!!!”
 
***
MAALESEF SÖKEMEYİZ
Vaktiyle partilerden birisinin Başkanı, daha etkin olmak için; nutuk, demeç ve konuşmaları arasında müzik yapmaya, bazen zurna, bazen de akordeon çalmaya karar vermiş.
Doğruca müzik aletleri satan bir mağazaya gitmiş.
Akşama kadar piyanoları, viyolonselleri, viyolaları, kemanları, mandolinleri, klarnetleri, obuaları, fanfarları incelemiş.
Nihayet dinlenme salonuna doğru yürüdüğünde, mağaza sahibi gelmiş yanına:
-“Herhalde çok güzel şeyler seçtiniz beyefendi, demiş; orkestra şefi misiniz, yeni bir orkestra mı kuruyorsunuz; lütfen gösterin neleri seçtiğinizi?”
Meçhul partinin meçhul Başkanı, mağaza sahibine:
-“Azizim”, demiş; “şu duvarda asılı kırmızı flütle, şu pencerenin önündeki akordeonu çok beğendim. Tanrı’nın izniyle onları rica ediyorum.”
Mağaza sahibi, Başkan’ın işaret ettiği yönlere bakmış:
-“Şey…”, demiş; “yangın söndürme aletini alabilirsiniz tabii. Ancak radyatör binaya aittir, maalesef onu sökemeyiz.”
 
***
EK İŞ
Başbakan sendika toplantısında işçinin birinin yanına yaklaşır ve sorar:
-“Geçinebiliyor musun?”
-“Ek iş yapıyorum efendim” dedikten sonra eklemiş, “Mobilya satıyorum.”
Bunun üzerine başbakan:
-“Peki, işler nasıl?” diye sormuş.
 -“İyi sayılır efendim” dedikten sonra işçi sonsözünü söylemiş;
-“Ama evdeki mobilyalar bittikten sonra ailece ne yaparız bilemiyorum.”
 
***
Bankanın en kalabalık saatinde içeri ellerinde otomatik silahlı 3 kar maskeli terörist girmiş.
-“Hepiniz ileri demokrasiyi özümsemiş bir ülkenin vatandaşlarısınız” demiş başterörist ve silahının namlusuna mermi sürerken, “Bu bankayı soymamızdan yana olanlarınız lütfen ellerini kaldırsınlar.”
 
***
ÇOK KIZARMIŞ
Resim sergisinin açılışına gelen kültür bakanı, önünde durduğu tablodaki adamı parmağı ile işaret ederek,
-“Bunun yüzü çok kızarmış” demiş, “Neden?”
Ressam,
-“Haklısınız” demiş dişlerini sıkarak, “Bu önemli bakanlığın kimlere kaldığını gördüğü içindir.”
 
***
NEDEN?
Bir ülkenin başkanı falcıya gitmiş.
Falcı önündeki kristal topa bakıp, “G.. Görüyorum” demiş ve:
-“Sizi çiçeklerle süslü geniş bir caddede üzeri açık bir araba ile geçerken görüyorum.. Halk çok mutlu, ellerinde gelecekle ilgili umut dolu pankartlar var.. Arabanızın etrafını sevinçle dans ederek sarıyorlar, polis onlara engel olmak için adeta çırpınıyor.” diyerek sözünü bitirmiş.
Başkan heyecanlanmış tabi ve hemen sormuş:
-“P.. Peki ben ne yapıyorum bu arada?”
Falcı cevaplamış:
-“Bunu göremiyorum efendim…”
Başkan daha da heyecanla ve şaşkınlıkla sormuş:
-“N.. Neden?”
Falcı gayet safiyane cevaplamış Başkanın sorusunu:
-“Tabutunuzun üzeri kapalı efendim!”
 
***
AÇILIM ÖNEMLİ
-“Demokratik açılım paneli için hazırlıklar tamam mı?”
-“Tamam efendim…”
-“Kapılara yeterli görevli yerleştirildi mi?”
-“İki kişi yeterli efendim…”
-“Koca salona iki kişi mi? Nasıl yani?”
-“Birincisi ön kapıda durup ‘Boşuna girmeyin içeride bir numara yok…’ diye uyarıda bulunacak, öteki ise arka çıkışta duracak ve çıkanlara: ‘Salak… Biz size demedik mi?’ diye azarlayacak efendim…”
 
***
BEN BİLMEZ MİYİM?
Adamı hükümete sövdüğü için karakola getirmişler. “Bir hata yapıyorsunuz komiserim” demiş adam, “Ben bizim değil, Paraguay hükümetine sinirlenmiştim.”
Komiser, “Hadi ordan uyanık” demiş, “Ben bu kadar yıllık polisim, bilmez miyim hangi hükümete çakılacağını.”
 
***
SIZDIRMIŞLAR
Muhalefet lideri seçim konuşması yapmak için bir şehre gelmiş, bir bakmış ki meydanda hazırlanan kürsünün önünde sadece 30-40 kişi var…
-“Benim bizzat konuşma yapacağım bildirildi mi?” diye sertçe çıkışmış yetkililere,
-“Hayır efendim inanın kimseye bildirmedik” diye cevap vermiş il başkanı, “Ama sanıyorum bir şekilde birileri sızdırmış olmalı..!”
 
***
BUNLAR APTAL
Fransa’yı protesto için Paris’e giden Temel, Eyfel kulesini görmüş.
Memlekete döndükten sonra arkadaşlarına anlatmış: “Bunların aptal oldukları o kadar belli ki, heriflerin memleketinde bir damla petrol yok ama şehrin tam ortasına petrol kuyusu dikmişler.”
 
***
KOLON?
Oğlu 16 yaşında, gazeteyi yeni yeni okumaya başladı.
Siyasetle de hayli ilgili.
Gazeteye göz gezdirirken bir ara babasına “Kolon ne demek?” diye sordu.
Güncel bir konu olduğu için ona izah etti. “Kolon, vücudumuzun bir parçası” dedi, “Sindirilmek için besinler oraya gider. Başbakanımız vücudunun o bölgesinden rahatsızlandı.”
Oğlu, “Vay canına o zaman çok hasta” dedi, “Bak burada ne yazıyor: Başbakanın miting meydanına girmesiyle kolonlardan gelen müthiş sesler kulakları sağır etti.”
 
***
ESPRİ
Başbakan, Amerikalı gazetecileri kabul edip “Uygar bir memlekette uygulanması gereken ileri demokrasi kriterlerini” tartışıyormuş.
Amerikalı gazetecilerden biri “Bizde başkan hakkında ne tür espri yapılırsa yapılsın asla tutuklama olmaz” demiş, “Sizde bütün gazeteciler, roman yazarları, karikatüristler içeride.”
Başbakan, “Tamam, biz de sizin gibiyiz” diye cevaplamış, “Burada da sizin başkan hakkında ne isterseniz yazıp çizebilirsiniz.”
 
***
FAZLA OLDU
Başbakanlardan biri Çin'e resmî bir ziyarete gitmiş.
Akşamleyin onuruna yemek verilmiş.
Yemek esnasında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapma sırası gelince paniğe kapılmış.
Yanında oturan ABD’den getirttiği danışmanına dönmüş:
-“Eyvah ne yapacağım? Tek kelime Çince bilmem...”
-“Önemli değil efendim. Ellerinizi bacaklarınıza bitiştirin ve eğilerek başınızla selamlayın. Konuşma yerine geçer.”
Başbakan denileni yapmış.
Korkunç bir alkış kopmuş.
Dış ülkelerde sevilmekten pek hoşlanan başbakan, alkışı görünce oturduğu yerden kalkmış, bu kez dört tarafı aynı şekilde ikişer kez selamlamaya devam etmiş.
Ancak biraz önceki alkıştan eser yok.
Bu duruma bozulan başbakan yine danışmanına dönmüş:
-“Yahu ne oldu?”
-“Fazla gevezelik ettiniz, tadı kaçtı.”