Memleketin safı bitmiyor. İnsanlar “Dolandırılmak üzere” bu dünyaya gelmişler sanki.

.
“Abi görevin ne?”
“Dolandırılmak…”
.
Bunlar olmasa dünyada dolandırıcılık mesleği kalmayacak, o kadar yani…
.
Olay her zamankinden:
“Biz hâkim, savcı v.s. olarak sizi arıyoruz. İsminiz terör örgütüne karıştı.”
“Hadi ya?”
“Evet. Bize şu kadar para vereceksiniz, o parayı merkez bankasına yatıracağız, sonra iş bitince tekrar geri vereceğiz…”
.
Bu yazıyı okuyup da “De git, artık bu numarayı yiyen var mı?” diye soracaksınız elbet.
Ama ne yazık ki var…
.
İş size haber:
“Kimlik bilgileriniz terör örgütünün eline geçti, mal varlıklarınıza el koyacaklar, bu şahıslara operasyon yapacağız, kimseye bir şey söylemeyeceksiniz, mal varlıklarınızı satıp paralarını bize verin, Merkez Bankası’na yatıracağız, sonra size iade edeceğiz…”
.
Kapkaç modeli değil, yerleşik düzen…
Adamlar sizinle bağlantıyı bırakmıyorlar ve sizi aylarca sağıyorlar da sağıyorlar.
Adam hala uyanamıyor.
Dolandırılan öylesine ketum ki, kimseye bir şey de söylemiyorlar.
.
Haber devam ediyor:
“Şebeke üyeleri, N.K. ile yaklaşık 6 ay boyunca iletişimde kaldı.
N.K. şüphelilere ilk aşamada ‘10 milyon lira’ para ödedi.
Şebeke üyeleri yeniden N.K.’yı arayınca ‘10 milyon lira daha’ ödeme yaptı.
Bununla yetinmeyen dolandırıcılar, N.K.’ya, ‘Teşvikiye’deki evini sattırdı’.
Sattığı evin paralarını da dolandırıcılara kaptıran N.K., dolandırıcılara ‘Toplam 50 milyon lira’ kaptırdı.
.
“Ne terör örgütüymüş ulan, benden besleniyorlar galiba?” dememiş, vermiş de vermiş.
.
Siz bu mağdurları saf, salak zannediyorsunuz değil mi?
“Köyden indim şehre” cinsinden.
Yahu değil.
.
Misal en son kurban:
Yüksek mühendis.
Hem de karı-koca…
“Yok artık!” demeyin sakın,
Var böyleleri…
.
İşte haberi:
“Dolandırıcıların bir diğer kurbanı ise Yüksek Mühendis C.A. (40) ve eşi oldu. İddiaya göre, dolandırıcılar, C.A.’yla da benzer şekilde iletişime girdi. Kendilerini polis olarak tanıtan şüpheliler, evdeki paraların kendilerine getirilmesini istedi. Bunun üzerine C.A. aynı mesleği yaptığı eşiyle birlikte, evdeki ‘500 bin doları’ alarak, şüphelilerle Sarıyer’de bir parkta buluştu.
 
Parayı teslim eden çift, ertesi gün başka bir parkta şüphelilere ‘400 bin dolar daha’ verdi.
Terör örgütü üyelerinin yakalanmasından sonra paralarını geri alacaklarını uman C.A. ve kocası şüphelilere ‘70 bin dolar’ daha verdi.
‘970 bin dolarlık (16 milyon 800 bin lira)’ haksız kazanç elde eden şüpheliler çiftten evlerini satmalarını isteyince, ikili durumdan şüphelenerek emniyete gitti.
Çift acı gerçeği, polisin verdiği ‘Dolandırılmışsınız’ cevabıyla öğrendi.”
.
Şimdi bu haberleri okudunuz.
.
Evdeki parayı götürenden,
Evini satıp parasını götürene kadar,
Dolu…
.
Sonra da diyorsunuz ki:
“Bu oyları kim oy veriyor?”
 
***
BİLİNEMEYEN HAVA
Son zamanlarda bizim Çanakkale için hava durumunu takip edeniniz var mı?
Vardır elbet.
Tahmini tutturmak bir yana, yanından bile geçemiyorlar.
.
İnsanlara hava durumu lazım,
Çünkü pazara gidecekler,
Tatile çıkacaklar,
İşe yürüyerek gidecekler,
v.s. gibi hallerde insana lazım.
.
Yoksa hava açık olsa ne olur,
Olmasa ne olur…
.
Hava ile ilgili en çok merak edenlerin başında elbette açık havada düğün yapacaklar geliyordur.
Öyle ya, te 4 ay önceden rezervasyonu yapılmış düğünde havanın ne olacağını bilemezsiniz.
Ancak vakit yaklaştıkça içiniz kıpır kıpır eder.
“Acaba yağmur yağacak mı?” diye.
Başlarsınız 1 hafta önceden takip etmeye…
.
Haber bununla ilgili.
Düğün var ve hava durumu merak ediliyor.
.
“Acaba yağmur yağacak mı?”
“Söylerim çocuklar bakarlar…”
“İyi olur hayatım, içim rahat olsun…”
.
Aradan 3 gün geçer.
“Baktılar hayatım, düğün akşamımızda yağmur yok…”
“Aman, aman… Bir terslik olmasın da, sünnet için onca hazırlık boşa gider alimallah…”
.
Düğün gecesi gelir çatar.
Misafirler gelir.
Eğlencenin tam ortasında bir gürültü, bir yağmur…
Ama ne yağmur?
Sormayın gitsin.
Hem de öyle böyle değil.
“Selli-melli” yağar…
.
Haber şu:
“Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun’un oğlunun Ankara’daki sünnet düğünü yoğun yağış nedeniyle yarıda kaldı.”
.
“Ne yapayım, son dakika sürprizi” denilecek bir olay değil…
Bildiğiniz traji-komik bir hadise.
.
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünü derece ile bitiren Volkan beye, düğün sonunda eşinin ne dediğini çok merak ediyorum.
 
***
AŞK YAPIYORLAR AYOL!
Ne meraklıymışız be!
Yuh artık.
.
Koskoca Bebek sahilinde yaşanan müstehcen olaydan sonra, şimdi de Beşiktaş’ta araba üzerinde…
Oha’nın katmerlisi.
.
Olayın tarafları yakalanmış.
Biri sözüm ona sanatçıymış.
Neden sözüm ona?
Yahu sanatçının hangisi böyle bir şeye tevessül eder.
Sokak ortasında ilişkiye girecek kadar azmış olması lazım ki, kendini bilen hiç bir sanatçı bunu yapmaz.
Kendisine “Sanatçı” diyen bu vatandaşa karşı tazminat davası bile açılmalı bence.
.
Diğeri ise otel sahibiymiş.
Ülen oteline gitsene.
Dayanamadın mı yani.
O kadar mı azdın?
.
Derdiniz ne sizin?
Sokakta ilişkiye girmek ne?
Nereden çıktı şimdi tüm bunlar?
.
Kendinizden utanmıyorsanız, etrafınızdaki çoluk-çocuktan utanın.
Ayıp denilen bir şey var,
Gelenek var,
Terbiyenin sınırları var…
.
Lan!
Özgürlüğün de bir sınırı var.
Toplum mu sapıttı, yoksa tesadüf mü anlaşılır gibi değil.
.
Çıplak gezeni de ayrı.
Kafayı yemiş şekline dönüşmüş insan vücudu, beyin olmadan bildiğin çıplak şekilde sokaklarda geziyor.
.
Eskilerin deyimi vardır:
“Asacaksın bunlardan bir kaçını…” diye.
Yok, yok…
O kadar da değil artık.
.
Ama şu var…
“Dayak Cennetten çıkmadır” diyerek, “Azdınız mı lan!” diyerek, “İlişkiye girenlere” biraz müdahale de bulunulabilir.
Mesela üzerlerine soğuk su atılabilir…
.
Bazıları çıkıp: “Aşk yapıyorlar ayol, terörist mi bunlar?” diyebilir.
Siz onlara aldırmayın.
Aslında değer açısından aynı şey,
İkisi de yıkıcı:
Sapıklar toplumun ahlakıyla oynarken,
Teröristler de toplumun huzuruyla oynuyor.
 
***
ONUN ARABASI VAR
Benzin ve akaryakıt fiyatlarının yakalanamaz olması müsebbibiyle elin yabancısı “Elektrikli araba” üretip, pazarlama stratejisi peşinde dolaşıyor.
.
Hoş bizim de yakında çıkacak olan yerli arabamız var ancak, satın alınma konusunda insana 3 ev sattıracak kadar pahalı olacak.
.
Elin adamı minnacık bir araba üretmiş.
“Citroen Ami” marka otomobil, dört tekerlekli bisiklet sınıfında.
Otoyollara filan çıkamıyorsunuz,
Tünellerden geçemiyorsunuz.
.
“Aman canım, araba olsun da çamurdan olsun” şeklinde bir kösnemiş haldeyseniz, bu tam size göre.
.
Fiyatı konusunda tahminim “Bir bisiklet fiyatı” şeklindeyken, gerçek fiyatını görünce sandalyeden düşecektim.
.
“Altımızdaki arabamızı değiştiremezken, bari bisiklet olsun” şeklindeki düşüncem de suya düşmüş oldu.
.
Öyle ya, insanın bu kadar parası olsa zaten bunu almaz.
.
“Pazarlama beceriksizliği” diyelim.
.
Haber şöyle:
“Tamamen elektrikli olan motoru, 8 beygir güç ve 40 Nm tork üretebiliyor.
Maksimum hızı olan 45km/s hızına 10 saniyede ulaşabilen araç, standart bir priz üzerinden 3 saatte bataryasını %100 oranında doldurabiliyor.”
Gelelim aracın satış fiyatına.
“Eğer kendinize Citroen Ami almak isterseniz, gözden çıkarmanız gereken tutar 219.000-TL olmalı. Tabi eğer aracınızı kendinize göre modifiye etmek ve ilave donanımlardan faydalanmak isterseniz, bu fiyatın 300.000-TL’ye kadar çıkabileceğini de unutmayın.”
.
Hayırlı olsun…