İstanbul’a kar yağdı ortalık Cehennem. Koskocaman metropol. Olması da normal. .

Yaz gününde en yakın yere 1 saatte gidebiliyorken, karda ne yapacaksın yani?
.
Herkes birbirine girmiş, suçlamaların önü arkası yok.
.
Troller işbaşında.
Yandaş medya zaten nöbette.
.
Bizler alışmışız, illa başbakan, bakan, belediye reisi işin başında olacak.
.
Yok böyle bir durum.
.
Sorumlusu kimse işinin başında olsun yeter.
Genelmüdürü, müdürü, şefi, amiri her kimse…
.
Koordinasyon merkezi günler öncesinden kurulmuş zaten.
Herkes görevini biliyor.
Yapılacaklar belli,
“Araçlar, malzemeler, işçiler” hazır.
.
Başkan ne yapacak?
Eline kürek alıp kar mı küreyecek yani?
Öyle yapsa “Şov” yapıyor denir.
.
Biz gerçekten manyamış vaziyetteyiz.
İkiye bölünmüş karpuz gibi, güneşte çürümeyi bekliyoruz.
.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Halk için bu dedikleriniz umurunda değil.
Onlar;
Bu kış gününde yakacağı doğalgazı,
Elektriği hesaplıyor…
Odunu,
Kömürü hesaplıyor…
Eve alacağı ekmeği,
Peyniri,
Zeytini hesaplıyor…
İşe giderken bineceği dolmuşa vereceği parayı hesaplıyor...
Okutmaya çalıştığı çocuğunun masraflarını hesaplıyor…
Aybaşında vereceği kirasını hesaplıyor…
.
Siz seçimi düşünüp;
Koltukta kalma hesapları yaparak geleceğinizi düşünürken,
Onlar da sizin geleceğinizi;
Bu hesaplarla düşünüyor.
.
Böylesine suni gündemlerle halkı kandıramazsınız.
Bilesiniz istedim.
 
***
AH ŞU TRAFİK
Şu trafiğe çıkıp da sinir olmayan var mı?
Yoktur sanırım.
Olmayanların da sinirleri alınmıştır mutlaka.
.
Ülkenin durumu, ayna gibi trafiğe yansıyor.
.
Yol vermeyip saygısızlık edenler,
Kural, kanun dinlemeyip uyanıklık edenler,
Altındaki arabasının büyüklüğüne veya pahalılığına güvenenler,
Genç yaşına güvenenler,
Ezikliğine güvenenler,
Kaybedecek bir şeyi olmadığına güvenenler…
Ve bir dolusu var trafikte…

Neşeyle kapıdan içeri giren genç kadın, gazetesini okuyan kocasına müjdeledi:
-“Sana sevineceğin bir haber vereyim mi şekerim? Bugün tam üç kez kırmızı ışık yanarken geçtim arabayla, ama bir kerecik bile trafiğe yakalanmadım. Biriktirdiğim üç ceza parasıyla da kendime güzel bir elbise aldım!”

“Ben kural dinlemem ezip geçerim”ciler daha çok arttı sanki bu aralar.
Nesine güveniyorlarsa artık.
Biz “Karınca ezeceğiz” diye dikkatli giderken, onların umurunda değil.

Kırmızı ışık Polis kırmızı ışıkta geçen arabayı durdurarak:
-“Görmedin mi? Kırmızı ışık yanıyordu” demiş.
Sürücü:
-“Valla kırmızıyı gördüm de, sizi görmedim…”

Ehliyet almak kolaylaşınca ortalık acemi doldu.
Geri gidemeyenler mi istersiniz,
Yok sağa veya sola dönemeyenler mi?
Sinyal kolunu bilmeyenlerle,
Silecekleri bile çalıştırmayanları mı?
.
Allah’tan otomatik arabalar var.
Yoksa işimiz iyice zor.
Bırakın vites değiştirmeyi,
Vitesin ne olduğunu bilmeyen şoförler var.
.
Trafik polisini sürekli aldatmaya çalışanlar,
Onların olduğu bölgeyi pek kullanmayan uyanıklar da var.

Devriye polis arabası, kırmızı ışıkta duran kamyonun şoförünün aşağı inip, kamyon kasasını kapatan tenteye elindeki sopayla dört beş kere vurduğunu görünce bir anlam verememişler.
Başlamışlar takibe.
İlerdeki kırmızı ışıkta, kamyon şoförü yine inmiş, elindeki sopayı tenteye birkaç kez vurmuş...
Üçüncü lamba...
Yine aynı şey...
Polisler iyice meraklanmışlar.
Beşinci lambada, şoför elinde sopa aşağı inmişken, bu duruma dayanamayan polisler kendi arabalarından fırlayıp, şoförün yolunu kesmişler:
-“Dur, kimsin sen?”
-“Ben Temel... Kamyonun şoförüyüm.”
-“Onu biliyoruz da, niye her kırmızı ışıkta inip tenteye vuruyorsun?”
-“Bakın beyler, bu kamyon beş tonluk...”
-“Eee?”
-“Eeesi... İçinde altı ton tavuk var halbuki... Bir ton tavuğun devamlı uçması gerekmiyor mu?”

“Yeşil dalgayı” bilmeyenler,
 3 kilometre sonra sapacakları yol için erkenden sola yerleşip terk etmeyenler,
40 kilometreyle giderek trafiği alt-üst edenler,
Sağdan-soldan çıkan arabalara yol boyunca durup yol verenler,
Dolu…
.
Bizim zamanımızın ehliyet sınavı olsa bir tanesi bile ehliyet filan alamazdı.
Sınav komisyonunun bırakın ehliyet vermesini, sınav pistine alınmamaları için karar çıkarırlardı...
.
Trafikle ilgili başka fıkralar da vardır tabi...
.
“Hayatımmm…” diye seslenmiş kadın akşam işten eve giren kocasına, “Arabanın tamponunu hafif çizdim… Görmek istersen arka koltuğunda duruyor…”
.
Stand-up’ın icat edilmediği yıllarda sahnelerde Orhan Boran, İlhan Daner gibi değerli insanlar konser öncesi seyirciyle sohbet ederlerdi.
Orhan Boran, “Zıpır kayınbiraderi ve kaynanasına” mizah gereği takmış vaziyetteydi.
Onlarla ilgili başından geçmiş gibi olaylar anlatır, seyircileri güldürürdü.
Bu esprilerinden biri de şuydu:
“Bizim arabada kaç fren var?” diye sordum tamirciye.
Cevapladı:
“Ayak freni, el freni ve kompresör freni… Yani 3 tane…”
“Hayır bilemedin” dedim, “Tam 4 tane…”
Adam düşündü, düşündü bilemedi tabi.
Sordu: “Neymiş dördüncüsü?”
“Kaynana freni…”
“Nasıl oluyormuş o?”
“Kaynanamla yola çıktığımızda sürekli şöyle diyor: Evladım hızlı gitme frene bas… Sola fazla gittin dur… Önündeki arabaya fazla yaklaştın yavaşla…”
.
Bir başka fıkra ona benziyor:
“Babaaaaa... Annemle evlenmeden önce araba kullanırken sana kim yardımcı oluyordu?”
.
Adamın biri otobana ters yönden girmiş, dinlemekte olduğu radyodan bir anons: “Dikkat! Dikkat! Sürücülerin dikkatine! Bir araba 35 nolu otobana tersten girmiş şekilde ilerliyor! Sürücüler dikkat etsinler…” diye uyarıyor.
Bu anonsu duyan adam kızıyor:
-“Yahu ne bir arabası; baksana hepsi ters geliyor…”
 
***
KARDANBİREY
Kar yağar da kardan adam yapılmaz mı?
Yapılır.
Malatya’da bir kafe işletmecisi kapısının önüne kardan adam yapmış.
Sonra?
İki genç gelip kardan adamı alıp kaçmışlar.
Durumu fark eden işletme sahibi arkalarından koşsa da yakalayamamış.
Gençlerin hangi amaçla bunu yaptıklarını daha sonra işletmeye gelerek anlatmışlar:
“Eğlence olsun diye yaptık…”
.
Bir başka olay ise Denizli’de yaşanmış.
Otomobilleriyle seyreden gençler, önlerine çıkan yol kenarındaki kardan adamı görünce durmuşlar.
Arabadan inen 3’ü kardan adamı tekme ile yıkarak, arabaya binip uzaklaşmışlar.
Kameralara yansıyan bu olayın sebebi ne yazık ki anlaşılamamış.
.
İşte size toplumun kameralara yansıması.
Yol kenarında veya işletme önünde duran kardan adamdan ne istenir ki?
Üşenmeden arabadan inip, yıkmak nasıl bir duygu.
Kardan adamı kucaklayıp götürmek neyin nesi?
Anladığım şu:
“Biz bu nesli anlayamayacağız…”
..
Sürekli Kardan adam demek birilerini kızdırmış olacak ki, yine Malatya’da kardan kadın yaparak üzerine yöresel kıyafet giydirmişler.
.
Televizyonda mizah programı izlerken şu kelimeyi söylemişlerdi de duymuştum:
Bundan böyle hiç ayrımcılık yapmadan, “Kardanbirey” diye bahsetmek uygun olacak sanırım…