Nihayet faiz yükseldi de durum kurtarıldı. Yoksa uçuruma gidiyorduk.

Nihayet faiz yükseldi de durum kurtarıldı.
Yoksa uçuruma gidiyorduk.
.
Bunu ben demiyorum.
Çünkü anlamam ekonomiden.
Aramızda ekonominin kitabını yazanlar varken bize ahkâm kesmek düşmez.
.
Adam parasını korumak için sürekli düşme eğilimindeki faizde aradığını bulamadığı için dövize ve altına yöneliyordu.
Böylece döviz ve altın fiyatları tarihi zirvelerde dolaşıp duruyordu.
.
İktidardakiler ise “faizi yükseltmektense, insanların döviz ve altın karşısında parasını koruyacak bir şeyler yapalım” diyerek çözüm arayışına girdiler.
.
Sonunda, “Dövize endeksli mevduat hesabı” adı altında insanlara bir çözüm sundular.
.
Dediler ki:
“Bak kardeşim… Sürekli döviz alıyorsun. Bu sayede döviz yükseliyor ve liramız değer kaybediyor. O sebeple gel sana yeni uygulamaya sokacağımız bir dövize endeksli vadeli mevduat hesabı açalım, sen paranı buraya vadeli olarak yatır.
Vade sonunda alacağın faiz, kur farkından fazla olursa mesele yok. Ancak kur farkı, alacağın faizi geçerse üzerini biz sana stopaj olmadan vereceğiz…”
.
Durum bu.
İktidara yakınlığı bilinen herkes “Gördünüz mü? Faizi düşürerek bile piyasaları toparladık” diyebilir.
.
Ama işin ucu öyle değil,
Bu bildiğimiz: “Gizli faiz…”
Bir mevduata, “Zarar etme riskini karşılama sözü verirseniz” buna “Gizli Faiz” denir…
Zira mevduatın zarar riski yok…
.
Bu açıklamayı duyan kişiler 1 milyar doları 18.5 liradan bozduruvermişler.
(“1 Milyar dolarla kur madem düşecekti, daha önce neden düşmedi?” sorusunu saklı tutuyorum. Zira bazı kaynaklar saat 20.00 dolaylarında 40 milyar dolar bozdurulduğu yönünde iddia ortaya attı. Öyle ya, 40 milyar doları akşam 18,50 den bozdur, sabah 11,20 den al… Oh ne ala memleket.)
.
Şimdi kaç para?
Şu saat (sabah 11.000) itibari ile 13.2 lira…
.
Meşhur bir mani vardır.
Güreş alanlarında da söylenir.
“Tarlada buğdayım var” deme,
Ambara girmeyince.
“Hayırlı evladım var” deme,
El koynuna girmeyince.
“Vefalı karım var” deme,
Kötü gün görmeyince…
“Hayırlı kardeşim var” deme,
Miras bölünmeyince…
.
Ben de diyorum ki;
“Dövizden para kazandım” deme,
18.5 liradan bozdurmayınca…
.
Elinde dövizi olup veya “Nasılsa yükseliyor” diyerek döviz veya altın alanlar, dün akşam bozdurmadılarsa “Ellerinde büyük bir patlama” hissetmişlerdir.
.
Şu anda bankalarda 5.4 trilyon TL mevcutmuş.
.
Bunun 3.4 trilyonu gerçek kişi mevduatıymış.
.
Hepsi olmasa bile önemli bir kısmının “Dövize endeksli mevduat hesabına geçiş yapacağı” bekleniyormuş…
.
Gelelim bu sistemin diğer tarafına.
.
Sisteme giren mevduatlara rağmen döviz hala yükselir ve devlet bu aradaki yüklüce farkı öderse, piyasalarda oldukça fazla TL yükü meydana gelecek.
Bunun sonu da “Bütçe dengesinin zarar görmesi” ve  “Enflasyon…”
.
Ekonomistler şunu diyor:
“Bu nedenle bu tip enstrümanlarla kur artışını tümden durdurmak zor, yavaşlatmaksa mümkün ama bütçedeki bozulma ve enflasyondaki artış pahasına…”
.
“Yatırımcılar bu ‘dövize endeksli mevduat hesabını’ tercih ederse, devletin en büyük getirisi yastık altına giden dövizin durması olacaktır. Böylece finansal sistemin aşırı fiziki döviz talebiyle sarsılma ihtimali ve neticesinde sermaye kontrolü endişesi gündemden düşer. Ancak tüm sistem güvene dayalı olduğu için, Erdoğan’ın seçime yaklaşan dönemde popülist politika uygulama ihtimali bulunduğu için, toplumda da Erdoğan’ın finansal tercihlerine ilişkin genel bir kanı olduğu için, iktidarın arzuladığı sonuçlara muhtemelen ulaşılamayacak. Özetle, mevcut döviz mevduatlarında bir çözülme zor, ancak dövize olan yeni bir talep de yavaşlama ihtimali dahilinde…”
.
Dövize endeksli mevduat hesabı açanlardan ne gibi şartlar isteneceği de henüz belirtilmemiş.
Misal, “En az 1 sene vade istenecek mi?”
Bilinmiyor şimdilik.
.
Ancak bilinen şu:
Dövizde bir dalgalanma yaşanacaktır.
Kur düşünce “Ben yine de cebime döviz koyayım” diyenler döviz alımına yönelecektir.
Bu şekilde düşünenlerin sayısı fazla olursa, işte o zaman ne olacak?
 
***
24 OCAK KARARLARI
Yıl 1979.
Süleyman Demirel başbakan.
.
Ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlığa çare olarak bir şeyler yapma zamanı gelmişti.
Demirel ekonominin Turgut Özal’ı bir program hazırlaması için ekonominin başına getirip görevlendirdi…
.
Özal’ın kısa sürede ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlığı gidermek amacıyla hazırladığı programda şunlar vardı:
“Üretimin azalmasının önlenmesi”,
“Karaborsacılığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması”,
“Kamu harcamalarının sınırlandırılması”,
“Ücretlerin düşürülmesi”,
“Serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınması…”
.
Bu program hükümet tarafından uygulamaya kondu ve buna tarihte: “24 Ocak Kararları” dendi…
.
Bu program ile temel olarak, verimlilikte artış sağlamak ve rekabet gücünü artırarak serbest piyasa ekonomisinin uygulanması amaçlandı.
.
Bu sebeple şu uygulamalar yapıldı:
%32,7 oranında devalüasyon yapılarak “Günlük kur ilanı uygulamasına” gidildi.
.
Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alındı.
.
Tarım ürünlerinde destekleme alımları sınırlandırıldı.
.
Gübre, enerji ve ulaştırma dışında tüm sübvansiyonlar kaldırıldı.
.
Dış ticaret serbestleştirildi.
.
Yabancı sermaye yatırımları teşvik edildi.
.
Kâr transferlerine kolaylık sağlandı.
.
Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri desteklendi.
.
İthalat kademeli olarak liberalize edildi.
.
İhracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti teşvik edildi.
.
Elbette bunları uygulamak kolay değildi.
Yeni bir program,
Yeni bir yapıydı bu…
.
Sert önlemleri içeren programa çok sert tepkiler gelmeye başladı.
“Uygulanması zor” dendi.
.
12 Eylül darbesinin bile bu programı uygulamak için yapıldığı bile söylenmişti o zamanlar…
O derece uygulanması zordu yani…
.
Sonuçta Türkiye zor şartlar altında yeni bir ekonomik sisteme kavuşmuş oldu…
 
***
BİZİ GÖRECEK Mİ?
Vizontele adlı filmi bilmeyeniniz yoktur.
Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazıp Ömer Faruk Sorak ile birlikte yönettiği filmde, köye gelen bir televizyonun hikâyesiydi bu.
.
Meşhur repliği hala dillerdedir:
“Zeki Müren de bizi görecek mi?”
.
İmdi ben de soruyorum:
İktidarın girişimleriyle düşen döviz sonucunda piyasaları alt üst eden zamlar “Geri alınacak mı?”
.
Öyle ya, girdilerimiz dolar olduğu için zam yapmak zorunda kaldık diyenler, bu düşüş sonunda ucuzluk yapacaklar mı?
.
Şu günlerde bu ucuzluğu göremezsek, yapılan zamların “Keyfi” olduğu kanaatine varacağız.
.
Bu suretle bu zamcılara en ağır cezaların verilmesi söz konusu olabilir belki de…
.
Ancak,
Doların yükselmesini bahane ederek zam yapan benzinci, doğalgazcı, elektrikçi ne yapacak?
Öyle ya, onlar da zamlarını alıp gitmeyecekler mi?
.
İller iyice karışacak.
Suni üretilen zamlar ne olacak?
Merak içinde bekliyoruz…