Bir ülkenin parasının değeri, doğrudan doğruya cari açığına bağlıdır.

Bir ülkenin parasının değeri, doğrudan doğruya cari açığına bağlıdır. Diğer bir deyişle aldıkları sattıklarından fazlaysa parasının değeri azalır. Bunun aksi bir durum söz konusu değildir. Ekonominin kitabını kim yazarsa yazsın bunu değiştiremez.
Paranın değeri, dış güçlerle falan azalıp artmaz. Ekonominiz güçlüyse, ürettiğiniz milletin ihtiyacını karşılıyorsa birilerinin komplosuyla paranın değeri değişmez.
Türkiye, on beş yıldan buyana yıllık ortalama 45-65 milyar dolar arasında cari açık veriyor. İstatistik oyunlarıyla halkın gözünü boyamak artık mümkün değil. Cari açığın çoğunu petrol ve doğalgaz oluşturuyor. Cari açığı kapatmak için de genellikle kredi kullanılıyor. Hâlihazırda Türkiye’nin 600 milyar doların üzerinde dış borcu bulunuyor.
Kişi başına milli gelirin 10 bin dolar olduğu söyleniyor. Dış borç kişi başına yaklaşık 7 bin dolara denk geliyor. Demek ki, milli gelir söylendiği gibi artmış görünmüyor.
Yıllardır her türlü tarım ürününü, canlı hayvan ve et dahil ithal eden memleket, tarımda da dış ticaret açığı veriyor. Son on beş yılda 60 milyon tonun üzerinde buğday ithal eden memleket, bunun için 20 milyar dolara yakın para ödedi. Bu yıl yapılan ithalat miktarı dünya rekoru kırdı.
Petrol ve doğalgazın yanında, gübre, sigara, ilaç, elektronik malzemeye ödenen milyarlarca doların karşılığı ne yazık ki yok.
Türkiye’nin tekstil ve otomotiv dışında cari fazlası olan bir sektör yok. Otomotiv de ne yazık ki yerli değil. Tekstil de hammaddesini dışarıdan ithal ediyor.
Basit bir şekilde, güneşine, havasına, suyuna, toprağına bedel ödemediğin buğdayı yetiştirirken dahi, mazota, gübreye, ilaca, makineye ödediğin bedeller dışarı gidiyorsa, tohumda patent hakkı ödeniyorsa, paranın değeri artmaz.
Paranın değerini koruyan ve artıran tek bir aktör vardır. O da üretimdir.
Hangi ülke olursa olsun, üretemiyorsa, üretime ayrılan kaynaklar azalıyorsa, o ülkenin parası pul olur.
Gıda fiyatları akıl almaz bir şekilde artıyor. Fiyatları artık ithal edilen malın bedeli belirliyor. Hallere yapılan baskınlar, vurguncu aramalar, ithalat kozu oynamalar da artık işe yaramıyor. Çünkü yerine koyacağınız malınız yok.
Maliyetlerin artması, çiftçinin üretim gücünü kırmaktadır. Üretim sürekli düşmektedir. Ekilmeyen tarım alanı her geçen gün artmaktadır. En verimli çağında bahçesini sökenler, ineğini kasaba götürenler, adeta üretime küsmektedir.
Hangi sektörde olursa olsun, maliyetlerin artması, öncelikle ürün fiyatlarını arttırır. Pazarda oluşan fiyatlar maliyetleri karşılamıyor veya kar payını düşürüyorsa üretim kısılır veya üretime ara verilir.
Memlekette konkordato ilan eden firma sayısı, kepenk kapatan esnaf sayısı her geçen gün artmaktadır. Mal ve hizmet üreten firmalar kapanırken paranın değeri artmaz.
Bir ülkenin parasının değeri, cari açığı azalırsa artar. Bunun için yerli ve milli üretimi artırmak gerekir. Eğer paranın değeri düşüyorsa, yerli ve milli sloganları hikâyeden ibarettir.
Görünen köy kılavuz istemez, Halep ordaysa, arşın burada diye atasözlerimiz boşuna söylenmemiştir.