Bizler “Seçim yaklaştı” diye beklerken, “Hiçbir iktidar kaybedeceği bir erken seçime girmez” sözünü unutuyoruz veya unutmak istiyoruz.

Bizler “Seçim yaklaştı” diye beklerken, “Hiçbir iktidar kaybedeceği bir erken seçime girmez” sözünü unutuyoruz veya unutmak istiyoruz.
.
Belki bir baskın seçim olabilir.
Lehine gelişen bir olaydan yola çıkan iktidar, ansızın erken seçim kararı alabilir.
.
Buna “Bahçeli’nin de bir katkısı olabilir” düşüncesi de her zaman bir kenarda seçenektir.
.
İktidara gelmek kolay olmadığı gibi, bırakmak da öyle kolay değildir.
Koltuk kısmı oldukça bağlayıcıdır.
.
Gücüyle, saygınlığı ile insanın psikolojisini alt-üst edebilir.
.
Yüzüklerin Efendisi’ni hatırlayın.
Gücü elinde bulunduran yüzüğün etrafında dönen dolapları…
.
İngiltere’de yıllarca süren taht kavgalarını.
.
Osmanlı’da kardeş katliamlarıyla yaşanan Padişahlık yarışını.
.
İnsanlık tarihinin ders alacağı olaylardan biri olarak Hitler dönemi gösterilir.
İktidar hırsının nelere mal olduğu gözler önündedir.
.
İktidarda kalmanın özel yöntemleri vardır.
.
Bunu Hitler bunu “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” olan Dr. Paul Joseph Goebbels vasıtası ile başarmıştır.
.
Felsefe eğitimi almış bir kişi olan Goebbels, 1933 ve 1945 yılları arasında Hitler’in sağ kolu olarak çalışmış.
.
Goebbels, propaganda çalışmalarını şöyle tanımlamış;
“Kamuoyunun oluşumunu denetlemek devletin mutlak hakkıdır. Propagandanın işlevi yoldan döndürmek değildir. Onun görevi, daha çok takipçiler toplamak ve onları hizaya sokmaktır…”
.
“Görevimiz, düşünceleri basite indirgeyip ilkel kalıplara dökerek siyasal ve ekonomik yaşamın karmaşık sürecini en yalın terimlerle sunup sokağa taşıyarak ve bunları küçük adamın kafasına zorla sokarak, bireyin çevresini değiştirmek amacıyla insanın faaliyet gösterdiği her alana girmektir.”
.
“Tanıtım ve propaganda” işlerini yürütürken, “Basın, iktidarın kullandığı dev bir klavyedir!” sözü ile medya unsurlarını kontrol etmesi kendisine ayrı bir ün sağlamıştır.
.
Mesela;
2. Dünya savaşında Ruslar Berlin kapılarına dayandığında, “Alman halkı hala savaşı kazanmak üzere olduklarını” sanıyordu.
.
Günümüzde de iktidarın medya kanadını iyi kullandığı malumdur. Bunun artık yerleşik bir iktidar kuralı olduğunu inkâr etmemek lazımdır.
Seçim anketleri ortada iken, hala malum medyanın iktidarın alacağı oy hakkında yüzde ellilerden bahsetmesi buna örnektir.
.
Goebbels, propaganda işlerini iyi biliyordu.
Bu konuda kendisine has prensipler geliştirmiş ve titizlikle uygulamıştı.
Kendisine isnat edilen “Büyük Yalan Tekniği” ise şu cümlelerle açıklandı:
“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.
Yalan, ancak Devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve / veya askeri sonuçlarından koruyabileceği süre boyunca sürdürülebilir. Dolayısıyla, Devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır.
Çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, Devletin en büyük düşmanıdır.”
.
Buna bağlı olarak propagandasının bazı satırbaşlarını sizler için yazmak istedim.
.
“Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.”
.
“Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.”
.
“Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.”
.
“Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.”
.
“Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara nazaran daha çabuk inanır.”
.
“Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.”
.
“Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.”
.
“Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.”
.
“Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.”
.
“Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.”
.
“Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.”
.
“Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.”
.
“Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.”
.
Sizi bilmem ama bana oldukça tanıdık bir propaganda şekli gibi geldi.
Bir yerden çıkaracağım ancak bir türlü bulamadım.
Neyse, bulursam size de söylerim…
.
Ne kadar saklanırsa saklansın, “Gerçekler yazılmadığı müddetçe” bir gün gelir, hepsi su yüzüne çıkar.
.
Propagandalar insanları yönlendirebilir ama bir gün gelir masal biter…
.
Alman halkının propagandalarla şişirilmiş ve “Tanrının Elçisi, Büyük Lider, Büyük Başkan, Büyük Kurtarıcı” gibi sloganlarla yere göğe sığdıramadığı Adolf Hitler, aslında sadece çevresindeki silahlı koruma ordusuna güvenen, söylediği her şeyin yalan olduğu, korkak basit bir ruh hastasından başka bir şey değildi.
.
Alman halkı bunu çok geç anladı.
Herkes ona bir zamanlar taparken bir gün geldi hiç kimse, “Ben oyumu ona verdim” diyemedi.
.
Neyse bırakalım bunları.
Konu “Seçimdi”, uzadı ve “Propagandaya” kadar geldi…
.
Seçim anketlerine çeşitli medya unsurlarına baktığımızda kiminde “İktidarın yerlere yeksan olduğunu” görürken, kiminde “Cumhur İttifakının” hala tek başına iktidar olacağını görüyoruz.
.
İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın diyor ki:
“Korku iklimini yıktık. Genel başkanımıza ‘Seni hapse atacağım’ demedi mi?
En son Rize’de ‘Bunlar senin iyi günlerin’ demedi mi?
‘Trabzon’a bile giremezsin’ demedi mi?
Biz ne yaptık, konuşmasının ertesi haftasında Trabzon’a gittik.
Bütün sözlerini boşluğa çıkardık.”
.
“Şu an partimize AKP’den muazzam bir akış var. Bütün illerden bir talep var. Bu durum Doğu ve Güneydoğu illerimiz için de geçerli.”
.
Eh ne diyelim?
Belki bu da bir propagandadır…
.
Madem bu gün cumartesi.
O halde bir fıkra yazmadan geçmeyelim.
.
Hitler Almanya’sında SS’ler sokaklarda korku salmış, halkı bezdirmiştir.
Bir gün sokakta gezerlerken 3 katlı bir evden
Hitler aleyhine propaganda yapıldığını duyarlar ve hemen daireyi tespit
Edip, kapıyı kırarak içeri girerler.
İçeride ihtiyar bir adam ve kafes içinde bir papağan vardır.
Papağan Hitler’i kötülemekte ve Hitler’e kötü sözler sarf etmektedir.
SS Binbaşı tabancasına davranır ve tam papağanı öldüreceklerken, İhtiyar “Ne olur yapmayın, ben onu terbiye ederim” der.
Binbaşı: “Tamam ihtiyar, sana tam 5 gün mühlet. Ya bu papağanı terbiye edersin, ya da ikinizi de güm…”
İhtiyar nasıl yapacağını kara kara düşünür.
Papağana yalvarır ama nafile.
4. gün kiliseye günah çıkarmaya gider ve perdenin arkasından rahibe durumunu anlatır.
Rahip hemen perdeyi açar ve “Dur be adam! Bende dindar bir papağan var, garibimin hiç sesi çıkmaz senin ki ile yer değiştiririz olur biter” der.
Ertesi günü SS’ler gelir ve Binbaşı bir ihtiyara bakar, bir papağana bakar…
Ses seda yoktur.
Papağanını tahrik etmek için “Hitler aleyhine küfür eder, bela okur.”
Papağandan ses çıkmaz.
Binbaşı ikna olmuş bir vaziyette tam gidecekken papağan kanatlarını çırparak konuşmaya başlar:
-“Tanrı dualarınızı kabul etsin evlatlarım!”