Dinimize göre faiz haram… Doğru mu? Bakalım…

Dinimize göre faiz haram…
Doğru mu?
Bakalım…
.
1 Haziran 2018’deki Diyanetin camilere yolladığı Cuma Hutbesinde şöyle denmiş.
.
Okuduğum ayet-i kerime de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin.
Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.”
.
Sevgili Peygamberimiz de hadis-i şerifte bizleri şöyle ikaz etmektedir:
“Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki sonunda malı azalmasın.”
.
Devam ediyor hutbe:
“Faiz haramdır;
Çünkü İslam’ın hukuk ve ahlâk sisteminin temelinde yer alan ‘Hak’ kavramına aykırıdır.
Faiz kul hakkını hiçe sayarak, insanları kolaylıkla aldatmanın yolunu açar.
Kazanıyorum zannederken aslında kaybeden bireyi ve birbirine güvenini yitiren toplumu felakete sürükler.
Faiz yalnızca malın değil, hayatın da bereketini kaçırır.”
.
Kardeşlerim!
Nice iflaslar, intiharlar, dağılan aileler, heba olan ömürler faizin birer neticesidir.
Yüce Allah çalışıp çabalamadan haksız yoldan kazanç sağlayanların ibretlik akıbetini bizlere şöyle haber vermektedir:
“Faiz yiyenler, kabirlerinden şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu durum onların ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demelerinden dolayıdır.
Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…”
.
Diyanet yaptığı açıklamada ise:
“Faiz, İslam dininin kesinlikle haram kıldığı, yasakladığı bir şeydir. İslam’ın haram kıldığı, yasakladığı bir şeyi helal kılmak da kimsenin yetkisi dairesinde değildir. Kimse böyle bir şeyi yapamaz. Faiz haramdır, faizdir, caiz değildir. Kesinlikle faizin helal ya da caiz olduğunu söylemek dinen mümkün değildir, haramdır.” Diyerek noktayı koymuştur.
.
Ancak 14 Ocak 2020 yılında yapılan bir haber şöyle:
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 'Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dini hükmü nedir?' sorusuna verdiği cevapta:
“İslam’da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir.
.
TOKİ aracılığıyla devreye alınan son uygulama ise devletin, alt veya orta gelirli vatandaşlarına yönelik olarak ürettiği bir sosyal konut projesidir.
Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır.
.
Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir” diyerek devletin faizli kredi vermesini onaylamış.
.
Ekonomist Mahfi Eğilmez bir yazısında olayı şöyle özetliyor:
“Yasağın ilk kez ve en ağır biçimde yer aldığı din Yahudilik (İslam’daki ribanın karşılığı Yahudilikte ribbit.)
Buna karşılık faizi en fazla uygulayanlar ve bu yolla zengin olanlar da Yahudiler.
Çünkü zaman içinde Yahudi din düşünürleri faiz yasağını yumuşatan, hatta kaldıran yorumlar getirmişler.
Faiz yasağı zaman içinde Hristiyanlıkta da yumuşatılarak ortadan kalkmış bulunuyor.
Yasağı günümüze taşıyan tek din İslam.”
.
“Osmanlı toplumunda faizsiz finans arayışlarının yaygın biçimde gündeme geldiği biliniyor.
Bulunan çözümlerden birisi olan ve geri alım koşuluyla yapılan satışı ifade eden ‘bey’ul vefa’nın geliştirilmiş hali olan ‘bey’lil-istiğlal’ bugünkü faizsiz finans sisteminin temelini oluşturuyor.
Kişi sattığı malı geri satın almayı taahhüt ederek sözleşme süresince kiralamış oluyor.
İşin özünde bugün uygulanan faizden hiçbir farkı yok.
Kişinin satışı ve geri alım işlemini karşılıklı olarak (cebir işlemindeki gibi) iptal edersek geriye paranın kirası yani adına ne dersek diyelim faiz kalıyor.”
.
“Neoklasik ekonomi yaklaşımının temelini oluşturan Alfred Marshall ve John Maynard Keynes’in faiz konusundaki görüşleri şöyle:
Marshall, faizi, ‘Tasarruftan ve paranın tatmininden vazgeçmenin ve beklemenin ödülü’ olarak tanımlarken,
Keynes ‘Para sahibinin parayı nakit olarak elinde bulundurmaktan (likiditeden) vazgeçmesinin bedeli’ olarak tanımlıyor.
Kutsal kitapların tanımları dışına çıkıp da konuya ekonomi sistemi açısından bakıldığında bu tanımlar olayın özünü açıklıyor.” 
.
Eğilmez sonuçta diyor ki:
“Ekim 2002’de Mısır Din İşleri Yüksek Kurulu’nun banka faizinin helâl olduğuna ilişkin yayınladığı fetva da yer alıyor.
Akla uygun olan yorum da budur.
Çünkü kutsal kitapların indiği dönemde faiz bir standarda sahip olmayan ve tefeci faizi konumunda olan bir uygulamaya sahipti.
Günümüzde devletin (merkez bankalarının ve bağımsız bankacılık otoritelerinin) denetimi altında olan bankacılık sisteminde büyük ölçüde standardize edilmiş ve tefecilik uygulamasından çoktan çıkmış bir faiz sistemi söz konusu.”
.
Hukukçu Prof. Yusuf Z. Binatlı “Faiz ve İslam Hukukunda Faiz” adlı kitabının final kısmında şöyle diyor:
“İslam dini bir akıl dinidir.
Mecelledeki (zaman değişmekle ahkâm da değişir) hükmü hukuki olduğu kadar ilericiliğin de temelidir.
Mecelledeki bu hükümle dini yasakları, ‘zamanın akışı içerisinde değiştirelim’ demiyoruz ama ‘dinimizin de yasaklamadığı bir hususu dini taassup görüşü içinde muhafaza edelim2 de demiyoruz.
Kur’anı Kerim ‘kat kat faiz almayınız’ hükmünü getirmişse ve bu hüküm bazı müfessirler tarafından asıl ‘yasak edilen faiz’ olarak tefsir edilmiş.
Peygamberimiz tarafından söylendiği muhakkak olan bazı hadisler de ‘ribayı yalnız nesie olana’ münhasır kılmışsa, bütün bunları bir tarafa bırakıp bankadaki bir tasarruf hesabından alınan üç kuruşluk bir faizi de haram saymak, Cenabı Hak’kın kulları için sağladığı kolaylığı ortadan kaldırmak demektir.
Bugün dini yönden normal faize cevaz vermek, din kurullarını değiştirmek demek değildir.
Hz. Muhammed ve dört halife devri sırasında dahi faiz müessesesinin tam oturuşmamış olması ve bizzat Hz. Ömer’in dahi bu müessesenin aydınlığa kavuşturulmamış olduğunu açıkça beyan etmesi karşısında bugün faiz meselesi üzerinde fazla taassup gösterilmesini doğru bulmamaktayız.
İçtihat kapısı açık mıdır kapalı mıdır bunun üzerinde münakaşa açmak istemiyoruz.
Ancak normal faizin alınmasında dini bir sakınca olmadığı hususunda varılacak sonuç ile de bir içtihat yaratmış olmayacağız.
İbn-i Abbas kavlini benimsemek ve ribayı, nesie ribası olarak kabul etmek bu meseleyi kökünden katletmeye yeterlidir.
Bizim bu incelememizle normal faizin
‘haram olmadığı’ sonucuna varmamız nihayet şahsi bir görüşten ileriye gitmez.”
.
Yazarın faiz ile ilgili demek istediği şu:
“Kur’anı Kerimde (faizi kat kat almayınız) emri ile yasak edilen ribanın cahiliyet devri ribası olduğunda ittifaka varan görüş bulunmasına, Hazreti Muhammed’in veda haccındaki hutbesinde de (cahiliyede olan ribaların hepsi batıl ve sakıttır) veya (cahiliyetin ribası mülgadır) dediğine göre kaldırılan ribanın cahiliyet devrine ait riba olduğu anlaşılmaktadır.”
.
Kısaca yazar: “Sadece kar amaçlı kat be kat alınan Riba ile parayı koruma amaçlı alınan faiz bir değildir” diyor.
.
Peki zamanında bu işler hiç mi olmamış?
Hiç mi faizli işlemler yapılmamış?
.
Bu konuda en çok bilineni İmamı Yusuf'un içtihadıymış.
.
Faiz adını koyarak fazla para almamak ancak, konunun arkasından dolaşıp aynı sonucu almak üzere bir “Hile-i Şer” ortaya koymuş.
.
İmamı Yusuf’un ortaya koyduğu sistem şu şekilde işlemiş.
.
Faiz almanın zorunlu olduğu hallerde;
Ödünç para alacak olan bir kimseye, faizsiz para veriliyor.
Ancak, borcu alan kişi ek olarak şunu yapıyor.
Borç verendeki 10 liralık bir kitabı (veya bir malı), 20 liraya satın alıyor.
.
Sonuçta para alan kimse, borçlandığı kimsenin 10 liralık bir kitabını 20 liraya satın alarak “alış-veriş yapmış” oluyor.
Buna âlimler “Ticaret” diyerek ses çıkarmıyorlar.
.
Günümüze dönersek;
Dünyada neredeyse faizsiz bir ticaret yok.
Ülkeler borçlanırken faiz veriyorlar,
İnsanlar ticaret yaparken vadeli alacaklarının üzerine faiz koyuyorlar,
Fabrikalar, ticarethaneler, esnaflar faiz alıp veriyorlar,
Devlet alacaklarına faiz işletiyor,
Belediyeler faiz koyuyor… v.s.
Bundan kaçış yok…
.
Çalışan olarak düşünelim;
İşyerinde çalıştığınız işveren, yaptığı ticaret ile faiz alıyor veya veriyorsa, size ödediği maaş haram mıdır?
.
Devlet aldığı borçlara faiz verdiğine, alacaklarına faiz uyguladığına göre memurlara ödenen maaşlar ne olacak?
.
İktidar olarak enflasyona tavan yaptıracaksınız,
Faiz almayan insanların paraları bankalarda eriyecek,
Ortaya çıkıp, “TOKİ’de serbest, diğer türlüsü haramdır” diyeceksiniz…
.
Eğer insanımız “faize yöneliyorsa” bunun sebebini, “onlara paralarını korumak zorunda bırakan” ve “ekonomiyi iyi bildiğini iddia eden” iktidar mensuplarına sormak lazımdır…
.
İşin sonucunda şu deniyor:
“Burası Demokratik hukuk devletidir.
Şeri kanunlar uygulanamaz.”
.
Her özel girişimci istediği gibi davranır, kimse de ona karışamaz…
.
Ortada “Banka” var, “Katılım Bankası” var.
İsteyen istediğine gider…
.
Eğer bir günahı varsa da,
Ahirette cevabını ve hesabını verir…