Hani bir zamanlar ekonomiden sorumlu bakanımız vardı.

Hani bir zamanlar ekonomiden sorumlu bakanımız vardı.
Hani bir gazetecinin “Döviz yükseliyor, ne diyorsunuz” şeklindeki sorusuna kızarak:
“Ne dövizi? Burası Türkiye, siz de lira kullanın” demişti.
.
Aynı bakanın dahil olduğu partinin hükümetinin yaptığı köprü geçişi Euro ile belirlendi.
Henüz bitmemiş olan 1915 Çanakkale Boğaz Köprüsü’nün bedeli 15 dolar artı KDV olarak belirlendi.
.
15 Euro olan geçiş ücretini, Binali Yıldırım o tarihte “Çanakkale geçilmez geride kaldı” diyerek kasıla kasıla açıkladı.
.
Dövize karşı çıkan ekonomi bakanına karşılık, köprü fiyatı Euro olarak açıklandı.
Bu iktidarın sürekli yaptığı ve bizlerle dalga geçtiği açıklamalardan biriydi zaten.
.
Ancak ortada henüz bir köprü olmadığından şimdilik kimse fazla ilgilenmiyor.
Fazla kafa yormuyor.
.
Ülkemizde dövizle satış yapmak oldukça karlı.
Ekonominin dibe vurmasıyla döviz fiyatlarının sürekli arttığı bir ülkede, köprü geçişinin dövize endeksli olmasını anlayan da yok.
.
“Dövizle işimiz yok diyen” bir bakanımız vardı, o bile şimdi yok.
.
Köprü Mart 2017’de temeli atılırken geçiş ücreti 15 Euro+KDV olarak belirlenmişti ya.
Gazetemizin haberine göre o zamanki kurdan karşılığı 70 liraydı.
.
Aradan dört sene geçti ve köprü fiyatı şimdiki kurdan hesaplandığında 200 lira olmuş.
.
Peki köprü bittiğinde ne kadar olacak?
.
Döviz gidişatı böyle olursa köprü açılış tarihindeki (ki Mart 2022 tahmin ediliyor) Euronun karşılığı (son faiz indirimi ile piyasalarda yaşanan dalgalanmalardan sonra) 12.45 lira olacak deniyor.
.
Bu kura göre hesaplanırsa Mart 2022 köprü geçiş ücreti:
220 lira olacak.
.
Seçim yatırımı olarak bilinen köprünü açılışı esnasında “Otomobil geçişi 220 lira” diyecek cesaretli bir siyasetçi ortaya çıkacak mı, şimdiden merak etmiyor değilim hani…
.
Şöyle düşünün, İstanbul’a maça gidiyorsunuz, akşama döneceksiniz.
Sırf köprü parası gidiş-dönüş 440 lira.
Sıkıysa geçin, görelim…

Euro arttıkça değişen köprü fiyatı ile ilgili oynanacak bir dolu skeç yazılabilir aslında.
.
Çanakkale 1915 Köprüsü’ne yanaşan biri sorar:
-“Geçiş ücreti ne kadar?”
-“15 Euo artı KDV. Bunu da şimdiki Euroyu, 9.45 kurundan hesaplarsakkk… 15 çarpı 9,45 eşittir 141,75.
KDV’si var, 25,5 lira. Toplarsak, 167,25 lira ediyor…”
O sırada “bip” sesi gelir.
Gişedeki memur araba sahibine döner ve:
“Afedersiniz ama şu anda euro yükseldi ve 9.70 oldu… Buna göre geçiş ücretinizzz… Bakıyorum…”
“Bekliyorum…”
“145,5 artı 26,19 eşittir. 171,69 yapıyor…”
“Tamam buyrun şu 200 liradan alın, işim var lütfen acele edin.”
“Ok. 200 eksi 179,69 eşittir. 28,31 size geri vermem gerekiyor…”
O sırada yine “bip” sesi gelir.
“Afedersiniz ama şu anda euro yükseldi ve 10,30 oldu… Buna göre geçiş ücretinizzz… Bakıyorum…”
“Lütfen acele edin, böyle giderse geçemeyeceğim bu köprüden…”
Bu birkaç kez tekrarlanınca adam parasını geri ister ve “Ben feribotla geçeceğim” diyerek geri dönüp giderken gişedeki memur arkasından bağırır:
“Beyefendi geri gelin Euro 9.90’a düştü… Köprü ucuzladı…”
.
Dün bizim Burası Çanakkale Gazetesi’nin manşetinde vardı.
“Açılmadan zam geldi” diye.
.
Öyle ya, temeli atılırken 70 lira (15 Euro+KDV) olan köprü geçiş bedeli, şimdiki kurdan hesaplanınca 200 lira oluverdi.
.
Şöyle bir düşünün:
Bir düğün konvoyu köprüden geçmeye kalksa, en öndeki gelin arabası ile en arkadaki araba, kur farkından dolayı farklı ücret ödeyebilir.
.
Kur farkına yakalanmamak ve bir an önce köprüden geçmek için yollarda yarışlar başlayabilir, hız limitleri zorlanabilir.
.
Geçişler kura bağlı olarak sabit kalmayacağından, köprü girişine döviz bürolarındaki gibi sürekli değişen köprü fiyatını kırmızı kayar yazı ile gösteren elektronik levha konulmalıdır.
.
Bu durumda ben olsam, “Euro düşsün” diye köprü girişinde beklerim.
Dövize bağlı geçiş ücreti düşünce, “hoop” karşı kıyıdayım.
.
Dövize bağlı geçişlerde gişe bulundurmak sakıncalı.
Öndekinin yavaş hareketlenmesi ile artan döviz yüzünden geçiş ücretini pahalı alanlar da olabilir...
Sinirli sürücüler birbirlerine girebilirler.
Bu suretle ücreti otomatik hesaplayan kartlı geçiş sistemi getirilmelidir…
.
Son bir önerim var:
Gişelerde ışık hızıyla hareket eden memurlar görevlendirilsin.
Zira yavaş hareketleri sırasında geçiş ücreti değişebilir, bunu hesaplarken yavaş davranan gişe memuru yüzünden geçişler aksayabilir…
.
Velhasıl-ı kelam, dövize bağlı geçiş ücreti başımıza belli ki kocaman bir çorap örecek.
.
Kurtulmak için Kılıçdaroğlu’nun önerisi bence iyi:
“Biz Millet İktidarı olarak iktidara gelince köprüyü kamulaştıracağız” dedi.
Eh…
Aklın yolu da bir…
 
***
KÖPEK SALDIRISI
Son yıllarda hayvan sevgisi iyice yayıldı ülkemizde.
“Kedi, köpek, balık, kuş” gibi evcil hayvanları almak, beslemek neredeyse moda oldu.
.
Olmasına oldu da, “Sadece küçük çocukları tatmin için alınan hayvanlar” telef olmaya başladı.
.
İlk heyecanla alınan kedi, köpek gibi cins hayvanlar daha sonra sokaklara bırakılmaya başlandı.
Evde yaşamaya alışkın bu cins hayvanlar sokaklarda telef oldular.
.
Yazlık yerlerde ise kapı önlerinde, sokaklarda bakılan hayvanlar, kışın kendi hallerine bırakılarak ölüme terk edildiler neredeyse.
.
Sayfiye yerlerindeki nüfus yoğunluğu ile yaz aylarında yemek bulabilen hayvanlar, nüfusunun azalmasıyla kış ayarında açlıkla başbaşa kalıyorlar.
Aç kalan hayvanlar ise vahşileşiyor ve ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Sürü halinde gezmeye ve beraber hareket etmeye başlıyorlar.
.
Bu durum karşısında Güzelyalı ve Dardanos’ta kışın ikamet edenler oldukça sıkıntı yaşadıklarını bizlere şikayet olarak, sık sık belirtiyorlar...
.
Geçtiğimiz günlerde bir aile dostumuz, bu sahipsiz ve aç köpeklerin saldırısına uğradı.
.
Kendisi bahçesinde 2 köpek besleyen bu arkadaşımız, yolda konuşlanmış köpek sürüsünün saldırından zor kurtulmuş.
.
Sosyal medyadan yaşadıklarını video halinde yayınlayan kadın arkadaşımızın çektikleri, korkunç bir halde gözler önüne serilmiş.
.
İş kime düşer bilmem.
.
Elbette hayvanlarımızın yaşama hakkı var.
Elbette onlar da bizim dostlarımız.
Ama insanlara da zarar vermelerini kimse istemez.
.
Bu dostlar, daha büyük olaylara sebebiyet vermeden derhal harekete geçerek bu soruna çare bulunmalıdır…
 
***
DERNEK MESELESİ
Dünyada sevilmeyenler sıralaması yapılsa ilk 10’da kesin “Denetçiler” vardır.
.
Şirketlerde,
Bakanlıklarda,
Derneklerde,
Trafikte,
Pazarlarda ve dahi aklıma gelmeyen bin bir yerde denetçiler vardır ve sevilmezler.
.
Misal geçenlerde kamu adına denetçilik görevi yapan Sayıştay’ın “Raporları” açıklandı.
Devleti idare edenlerin hoşuna gitti mi sizce?
.
Seçim beyannamelerinde belirtildiği gibi,
Hani şeffaf olacaktık?
.
Hani her şey ortada olacaktı ve gizli, saklı olmayacaktı?
.
Hele derneklerde?
Denetçi olarak “Denetleyeceğim” deyin bakalım ne oluyor?
.
Yönetim size şöyle der:
“Biz para mı yiyoruz?”
“Nereden çıktı şimdi bu?”
“Bize güvenmiyor musunuz?”
“Bu kadar sıkı denetlemeye gerek yok, raporu imzalayın gitsin…”
.
Derneklerde “Yönetim Kurulu” olduğu gibi, aynı zamanda da “Denetleme Kurulu” vardır.
Bu kurullar birbirlerinden bağımsızdır.
.
Denetleme kurulu istediği zamanda derneği denetleyebilir. Zaten yılda en az bir kere denetleme mecburiyeti de vardır.
Yönetim kurulu da buna uymak ve istenilen evrakları göstermek zorundadır.
.
Günümüz Türkiye’sinde denetlenmek pek hoş karşılanan durum değildir.
.
Genel Kurullarda okunacak iki rapor vardır:
Birincisi Faaliyet raporu,
İkincisi ise Denetleme raporudur.
.
Genellikle Denetleme raporunu “Yönetim” hazırlar!
.
Denetleme kurulu istediği evraklara ulaşamadığı veya kanuna aykırı (idari veya mali) işlemlere rastladığı takdirde, bunu bir raporla İl Sivil Toplumla ilişkiler Müdürlüğü’ne (Eski adıyla Dernekler Müdürlüğü) bildirir.
Müdürlük konuyu araştırmak için kendi bünyesinden ve maliyeden atanan bir ekiple derneğin tüm evraklarını inceler.
.
Bu kurul, bir aykırılık bulduğunda da valilik emriyle hukuki işlem başlatır.
.
Dernek kurmak güzel ama “Kul hakkına” girdiğinden yönetmek, oldukça zordur.
.
Denetçi ise “Şeffaflığın simgesidir.”
Görevini üyelere karşı sorumluluğundan dolayı tam anlamıyla yapmalıdır.
Yapmadığı takdirde, kendisi de en az yönetim kadar sorumludur.