Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesine girdim.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesine girdim.
“Temel İlke ve Hedefleri” madde madde yazıyordu.
Ben şu iki maddesini aldım.
.
“Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek (Anayasa md. 136), İslam Dini’nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek. (633 S.K. md.1).”
.
“İslam’ın itikadi ve ameli ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşeri ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dini sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dini ve ilmi verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak.”
.
“Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak …” diye başlıyor ilkeler.
.
Aksaray’da Önder İmam Hatipliler Derneği’nce 18. İmam Hatipliler Kurultayı’nda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş laikliğin tam tersi bir tanım yaparak şunları demiş:
“İnanç, insan ile Allah arasında olsun, evine ve ticaretine, siyasetine, adaletine, yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar…”
.
Laiklik açıklaması wikipedia’da şöyle tariflenmiş.
.
“… Hukuki tanımlara göreyse en yaygın tanım, ‘devlet ile din işlerinin ayrılmasıdır.’
Devlet, bir dine inanıp inanmama meselesini özel bir problem sayar, fertlerinin sadece maddi yönüyle ilgilenir, kendisi devlet olarak hiçbir dini taşımaz, hiçbir dini ayine iştirak etmez, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder.
Devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamayacağı gibi, bütün dinlere eşit mesafede durur ve hiçbir şekilde dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez.
Bununla birlikte din adına devlet düzenini bozacak davranışları önlemekle yükümlüdür.
.
Atatürk'e göre lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.
Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.”
.
Diyanetin kendi sitesinde yazan Laiklik kavramı ile başkanının yaptığı, birbirini tutmamış olmuyor mu sizce?
.
Peki, sitede yazan “Temel İlke ve Hedefleri” kısmında yazan diğer maddeye bakalım:
“… söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak.”
.
Sayıştay 202 yılı inceleme raporlarını paylaştı.
Bunların içinde Diyanet İşleri de vardı.
.
Bu konudaki haberler ulusal gazetelerde şöyle çıktı:
“Sayıştay’ın 2020 yılı Diyanet İşleri Başkanlığı raporunda, başkanlığın yaptığı ihalelerdeki çok sayıda hatalı işlem, örnekleri ile anlatıldı.
.
Raporda, ‘İdarenin uygun olmayan ihale usulleri ile alımlarını gerçekleştirmesi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun rekabet, eşit muamele ilkelerine aykırıdır.
.
İhalelerin zamanında ve uygun usullerle gerçekleştirilmesi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması gerekmektedir’ değerlendirmesi yapıldı.”
.
“Sayıştay raporlarına göre; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın giderleri 2019’da 10 milyon 483 in TL iken, 2020’de 11 milyon 427 bin TL’ye çıktı.”
.
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Kamu İhale Kanunu’nun 22/d maddesi uyarınca doğrudan temin yoluyla yapacağı alımlarda, alım yapılacak kişi ya da firmaların ihalelere katılmaktan men edilip edilmediğinin kontrolünün yapılmadığı belirlendi.”
.
“Doğrudan temin kapsamında bulunan alımlardan 22-d maddesi dışındaki alımlarında genel olarak piyasa fiyat araştırması yapılmadığı görülmüştür. Örneğin, piyasada tek satıcı olması veya özel bir hakka sahip olunması durumunda da piyasa fiyat araştırması yapılması; bu meyanda tek satıcı veya özel bir hakka sahip olan satıcının aynı malı diğer idarelere hangi fiyattan sattığı, ilgili idareye hangi fiyatı teklif ettiği hususlarının araştırılması, ayrıca satıcı firmanın genel bir fiyat listesinin olup olmadığının sorgulanması, teklif edilen fiyatın genel liste fiyatıyla veya diğer satış faturalarıyla kıyaslanması gibi araştırmaların yapılması ve sonuçların Piyasa Fiyat Araştırması tutanağına yazılması gerekmektedir.”
.
“Kamu İhale Kanunu’na göre Açık İhale Usulü ile gerçekleştirmesi gereken işlerin temini için uygun olmayan usuller kullanmıştır…”
.
“Verilen örnekler incelendiğinde Ramazan ayının başlangıcı İdare tarafından bilinmektedir. Aynı şekilde öğrenciler Kuran kurslarına Eylül ayında başlamaktadır. İdare tarafından rahatlıkla yılbaşından itibaren bu ihalelerin planlanması mümkündür. Kullanılan pazarlık usulünde belirtildiği gibi bir ivedilik durumu mevcut değildir. İdare ile yapılan görüşmelerde uygulayıcılar tarafından ihaleler pandemi dönemine denk geldiğin için salgın hastalık durumunda örnekleri verilen ihalelerin sözü edilen bendi ile yapılabileceği sonucuna varıldığı anlaşılmıştır. Ancak bendin lafzından anlaşılacağı üzere salgın hastalık dahil bentte değinilen sebeplerle ivedilik durumu arasında bir illiyet bağının olması şarttır. Bir başka deyişle salgın hastalık koşullarının bulguda örneklenen alımların açık ihale usulü ile temin edilmesine engel olması gerekmektedir. Pandemi koşulları söz konusu hizmetlerin açık ihale ile temin edilmesine engel teşkil etmemektedir. İdarenin uygun olmayan ihale usulleri ile alımlarını gerçekleştirmesi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun rekabet, eşit muamele ilkelerine aykırıdır. İhalelerin zamanında ve uygun usullerle gerçekleştirilmesi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması gerekmektedir.”
.
Sayıştay raporu kısaca size ne diyor?
Buyurun yorumunu siz yapın…
 
***
PEYGAMBER GELEMİYORMUŞ
Bazen insan düşünüyor da, din adamlarına acaba fazla mı yetki verip, güveniyoruz.
Zira aldıkları bu yetki ile saçmalama kısmını abartıyorlar mı?
.
Bir internet sitesinde şu haber çıktı.
Başlığı da şöyleydi:
.
“Papazın sözleri tartışma yarattı: İsa Peygamber, parasızlıktan gelemiyor…”
.
İnsan başlığı okuyunca habere kayıtsız kalamıyor tabi.
Zaten gazeteciliğin özelliği de budur.
Başlıkla haberi okutmak.
.
Bu papaz Evanjelikmiş.
.
“İncil’i öğretmek, yaymak” anlamına gelen Evanjelizm, ABD’de Hıristiyanlar arasında en yaygın mezheplerden birisiymiş...
.
Bu Evanjelik papaz durup dururken,
“İsa Peygamber, yeterli miktarda para bağışı yapılmadığı için dünyaya geri dönemiyor!” ifadelerini kullanınca dünya basınında ön plana çıkıvermiş.
.
Bizim din adamlarımız böyle bir şey söylese, millet dalga geçmeye başlar.
.
Bu papaz efendi “Bağış” konusunda sıkıntı yaşayınca, HZ. İsa’dan yardım isteme yoluna gitmiş.
.
Demek ki oralarda insanlar dinlerine karşı kayıtsız kalmaya başlamışlar ki bağışlarda düşüşler yaşanmış.
.
Bu düşüşün sebebinin de din adamları olarak kendileri olduğunu ne zaman anlayacaklar acaba?
 
***
İNSANLIĞA DERS GEREKTİ
Dün ulusal bir gazetede şu haber vardı dikkatimi çekti tabi.
.
Haber şöyleydi:
“Diyarbakır’da yaklaşık bir yıl önce kafeterya açan işletmeci Aydın Erkut (28), bir müşterisinin eşinin yanında hesap ödeyememesi üzerine işyerindeki fiyat listesini kaldırarak bahşiş kutusu sistemini hayata geçirdi.
Erkut, kimsenin artık cebine göre hareket etmemesi gerektiğini belirterek,
‘Gelecek buraya, yiyip içecek keyfine bakacak. Kalktığı zaman hesap yok, gönlünden ne koparsa. 5 TL’de, 20 TL’de veya 100 TL’de atabilir. 5 TL atana az hizmet 100 TL atana çok hizmet yok diye bir muhabbetimiz yok. Herkes aynı hizmeti görecek. Buradaki proje herkese destek olsun’ dedi.”
.
Ne güzel!
Müslüman bir ülkede yaşıyorsak,
Bizlerden istenen insanlık duygularını yüreğimizin derinliğinde yaşıyorsak,
Manevi duygularımız, dünyevi duygularımızın önüne geçmişse bu sistem tam bize göre olmalı.
.
Siparişini verdiğiniz yemeğin gönlünüzde tartarak belirleyeceğiniz değerini,
Sizin kalp gözünüzün ne kadar dışa dönük olduğunu da gösterecektir.
.
Yemekte kullanılan malzemelerin değeri,
Yemeği yapan ustanın el emeği,
Size hizmet eden garsonun alın teri,
Lokantanın temizliği ile uğraşanların harcadığı güce değer biçmek kolay değil.
.
Maneviyata sahip üçüncü gözü açmakla eş değer olan bu bakışlarla dünyevi işlerimizi görsek keşke.
.
Herkes kendinden başkasının kıymetini sonuna kadar anlamış olur,
Empati yapar,
Değer bilir…
.
Diyarbakırlı işletmeciye hayran olmamak elde değil.
Böylesi bir uygulama ile insanlığa ders vermiş sayılır.
.
İnşallah bunu kendisine şiar edinenler çoğalır da, bu iktidar sayesinde şimdilerde kaybolmuş maneviyatımız toplumumuza tekrar geri gelir.