Bugün Cuma, Aynı diğer günler gibi hayırlı. Hepinize hayırlı günler dilerim…

Bugün Cuma,
Aynı diğer günler gibi hayırlı.
Hepinize hayırlı günler dilerim…
.
Bu yazım aslında gecikti.
Nedeni ise sıranın ancak gelmesi.
Bu sebeple belki de gündemden düşmüş olan bu konuyu tekrar yazdığım için baştan özür dilerim.
.
Mazeretim ise, din ile ilgili konuları genellikle Cuma gününe bırakmış olmamdan kaynaklanması.
.
Bugüne kadar beklettiğim konu şu:
Görevine tekrar atanan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın (ki hayırlı uğurlu olsun) 2019 yılından önce yazdığı bir yazıdan yola çıkanlar “Günaydın demek cahiliye adetidir” şeklinde bir çıkarım yapmışlar.
.
O yazının aslı astarı şu:
Erbaş, bir gazetede yazdığı günlük yazılarından oluşan ve devlet imkânlarıyla basılan “Ramazan Günlükleri” isimli kitabında şöyle bir cümle kullanmış:
“Cahiliye döneminde birinin evine vardıkları zaman mahremiyete saygı göstermez, ‘Sabahınız hayat olsun’ gibi sözler söylerlerdi. Bizde bazı kimselerin kullandığı, ‘Günaydın, tünaydın’ ifadelerine benzer ifadelerdi bunlar…”
.
Ben de iki, üç kere okuyarak bu cümleden “Günaydın veya tünaydın kelimeleri cahiliye dönemi adetidir” yorumunu çıkardım.
.
Benim gibi binlerce kişi de bu yoruma sosyal medyadan tepki gösterdi.
.
Aynı bizler gibi Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan da, “Cahiliye adetidir” yorumunu çıkarıp muhalif bir yaz yazınca, Ali Erbaş kendisine mesajla bir cevap yollamış.
.
“Merhaba Ahmet Hakan Bey.
İyisinizdir inşallah.
2015 yılında Yeni Şafak Gazetesi’nde yazdığım ramazan köşe yazılarından birinin başlığı ‘Aranızda Selamı Yayınız’ idi.
Selamın tarihini anlatırken cahiliye dönemindeki selamlaşma adetinden Peygamberimizin selam tavsiyesine geçiş sürecini ifade etmiştim.
Konunun anlaşılması için günümüzden örnek vermiştim.
Herhangi bir yerme niyetim asla olmamıştır.
Ekte köşe yazımı gönderiyorum.
Bunun dışında hiçbir yerde ‘Günaydın demek cahiliye adetidir’ ya da ‘Günaydın demeyiniz’ gibi bir sözüm asla olmamıştır.
Kaldı ki ben de zaman zaman aynı hitap şeklini kullanıyorum.
6 sene önceki bir yazıdan zorlama yaparak böyle bir kanaate ulaşmak ve sanki ‘Günaydın demeyin’ demişim gibi algı oluşturmak büyük haksızlıktır.
Bugünkü yazınızdan dolayı üzüldüğümü ifade edeyim.
Size saygı duyuyorum ve gerekli düzeltmeyi yapmanızı bekliyorum.
Allah’a emanet olunuz.
Prof. Dr. Ali Erbaş
Diyanet İşleri Başkanı”
.
Gördüğünüz gibi böyle bir niyeti olmadığını beyan etmiş.
Bize de bu konuyu kapatmak düşer.
.
Ancak benim aklıma takılan şuydu:
“Fransa’da yaşayan bir Müslüman ‘Bonjour’, Amerika’da yaşayan bir Müslüman ‘Good Morning’, Almanya’daki bir Müslüman ‘Guten Morgen’ derse ne olacak?”

“Günaydın ve tünaydın” kelimelerinin kökü şöyle açıklanıyor:
Günaydın ve tünaydın sözcüklerinin kökeni Türkçedir.
Her ikisi de “Aydınlanmak, Aymak” sözcüğüyle birleşik kelime olarak oluşturulmuştur.
.
“Gün+aydın: “Günün aydın olsun” anlamında bir dilektir.
“Tün+aydın: Gecen, akşamın, karalığın aydın olsun” anlamında bir dilektir.
.
Eski Türkçede:
Kün: Güneş,
Tün: Karanlık demektir.
 
***
KEŞKE YAKILSA CESEDİM
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mine Kırıkkanat, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından yaptığı bir açıklama ile gündem oldu.
.
“Vasiyetimdir!” diye başladığı paylaşımına şöyle devam etti:
“Diyaneti eleştirenlere, ‘Cenazeni kıldıran imam bulamayacaksın’ gibi aptalca tehditler savruluyor.
2. Muazzez İlmiye Çığ olmaya kararlıyım, biiir!
Cenazemde ne imam, ne hafız, ne musalla taşı, ne yeşil yemeni ve ne de tek kelime Arapça istiyorum, kesin vasiyetimdir, ikiii!”
.
Sonuna da şu cümleyi ekleyerek:
“Keşke krematoryum olsa da yakılsa cesedim” demişti.
.
Müslüman bir ülkede yaşayan birinin isyan edercesine böylesi bir paylaşımda bulunması akıl alacak gibi değil.
.
Her zamanki gibi bunları söyleyene değil, söyletene de bakmak lazım.
.
Sizler!
Laik bir ülkede dini her alanda kullanmaya kalkarsanız,
Dinimizi siyasette kullanmaya kalkarsanız olacağı bu.
.
Öylesine baskı ve zorlama içindesiniz ki, yapılan araştırmalar bile İmam-Hatiplilerin büyük bir kısmının “Deist” olduğunu söylüyor.
.
İnsanlar!
Kendisi ile yaradanı arasına kimsenin girmesini istemiyor.
.
Hiç kimse birilerinin kutsal Kitabımızı kendisine göre yorumlayıp, kafasına göre dini kurallar koyarak, bunlarla zorlanmak istemiyor.
.
Ve hiç kimse öldükten sonra gideceği Cennet’in veya Cehennemin hesabını görev verilmemiş kullar tarafından bu dünyada sorulmasını istemiyor.
.
Mine Kırkanat’ın tepkisinin özeti bu işte…
.
Geçtiğimiz günlerde vefat eden Ferhat Şensoy’un cenaze töreninde söz alan usta oyuncu Cihat Tamer:
“Ona rağmen 70 senedir inadına tiyatro yapıyoruz. Ferhan da inadına tiyatro yaptı. Ferhan başka bir insandı yazdıklarıyla çizdikleriyle. Şimdi o Rasim’ine kavuştu. Münir Ağabey’ine, Erol Ağabey’ine kavuştu. Hep birlikte orada bir meyhanede kafayı çekiyorlardır. Unutulmayacaksın Ferhan” diye konuştu.
.
Bu söyleme karşı Yeni Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu yazısında, Cihat Tamer’E şöyle cevap verdi:
“Hem ölene saygı, hem de topluma saygı açısından... Birazcık kendilerine çekidüzen verseler... Bizi de, zorla sahaya çağırmasalar… Ferhan Şensoy konusuna beni zorla değindiren de, tiyatrocu arkadaşı Cihat Tamer!”
.
Cihat Tamer kendi düşünceleri içinde vefat edenin diğer tarafta arkadaşlarına kavuştuğunu belirtmiş ve “Meyhanede kafa çekiyorlardır” demiş.
.
Bunda alınacak bir durum yok ki…
Dinimize göre diğer tarafta zaten meyhane yok.
Henüz kıyamet kopmadığından, kimsenin kimseye kavuştuğu filan da yok.
Karahasanoğlu neden üzerine alınmış hayret.
.
Cihat Tamer kafasından bir kurgu yapmış sadece.
.
Keşke onun diğer dedikleri müspet şeylere takılsaydı.
70 senedir inadına tiyatro yapıyoruz sözlerine takılsaydı.
“Ne demek istiyorsun?” diye.
.
Mine Kırıkkaanat’ın tepkisini onaylarcasına Karahasanoğlu şöyle diyor:
“Bizi de, zorla sahaya çağırmasalar…”
.
Demokratik bir ülkede bu çağrıyı yapmak,
Kendisine bir takım görevler edinip insanlara “Hesap sormak adına” birilerini meydanlara çağırmak suçtur.
Savcılar gerekeni yaptı mı acaba?
.
Ayrıca “Biz” dediği kimler?
Onu da bir açıklasaydı keşke.
.
İşte ülkenin geldiği son durum:
Sizler,
Bizler…
.
Yazıktır, günahtır…
 
***
BUGÜN BAYRAM
Bugün benim için bayram.
Çünkü 15 gündür evde, karantinadaydım.
Nihayet sağlıklı olarak dostlarıma, arkadaşlarıma ve işyerine kavuşmuş oldum.
.
Bir burun akıntısı ile başlayan, koku duyularımın yok olduğu süreçle devam eden ve sonuçta kendi rızamla gidip test yaptırmam sonucu çıkan “Pozitif” durumu atlatmış bulunmaktayım.
.
Herkesin “Avuç avuç ilaç veriyorlarmış” dedikleri virüs ilacı ile ilgili yanlış bilineni aktarmak istedim...
Doktorların ilk anda yükleme yapmak üzere sabah 8, akşam 8 içme mecburiyeti olan bir ilaç.
Daha sonra sabah, öğle, akşam 3’er tane olmak üzere kutu bitene kadar içiyorsunuz.
.
Yan etkisi var mı?
Ben ve eşimde olmadı.
.
Zaten verilmeden önce sizin kronik sağlık durumunuza ve aldığınız ilaçlara bakıyorlar.
.
Nihayetinde 14 günün sonunda virüsten kurtulmuş oluyorsunuz.
.
Aşılı olanlarda bu virüs hafif geçiyor ve kendisini gribe benzetip saklanıyor…
İnanmayın, kanmayın…
.
Siz siz olun, eğer grip sendromları yaşıyorsanız derhal gidip “PCR Testi” yaptırın.
.
Neyse,
Ben kurtuldum.
.
Günde 250 seviyelerinde insanların öldüğü ülkemizde, sizler de kendinize çok dikkat edin.