Avukatın biri ölmüş ve onu yukarı almışlar. Kapıdaki sorgu meleğine, dünyada yaptıklarını anlatıyormuş:

Avukatın biri ölmüş ve onu yukarı almışlar. Kapıdaki sorgu meleğine, dünyada yaptıklarını anlatıyormuş:
1-“Çevreyi kirleten büyük bir şirketi suçlu olduklarını bildiğim halde savundum ve beraat ettirdim.”
2-“Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödediği için savundum ve idamdan kurtardım.”
3-“Birçok müşteriden fahiş fiyat aldım.”
4-“Parası olmayan kadınları savunmak için onlara ilişki teklif ettim.”
Ve liste uzadıkça uzamış, gitmiş.
Günahlar bitince, avukat sormuş;
-“Bu arada yaptığım iyiliklerde var, onları unutmasak!”
Bunun üzerine Melek, bir süre önündeki defteri karıştırmış ve;
-“Haklısın. Bir tarihte dilencinin birine yüzbin lira vermişsin…”
-“Evet, evet”
-“Bir başka tarihte de boyacı çocuğa ikiyüzbin lira bahşiş vermişsin...”
Avukat heyecanla cevap vermiş;
-“Evet, tabii ki…”
Melek yanında duran yardımcısına dönmüş ve;
-“Buna üçyüzbin lirasını verin ve doğru Cehenneme atın…”
 
***
Araba piyasası durgun vaziyetteyken, sarışının biri 250.000 km deki arabasını satışa çıkarmış.
Haliyle bu külüstüre bir kişi bile talip olmamış.
Arkadaşına yalvarmış yakarmış;
-“Ne olur, bana yardım et, ne olur…”
Arkadaşı dayanamamış ve;
-“Sanayide şu adrese git. Orada Ahmet Usta’ya benim selamımı söyle... Arabanın kilometre saatini 10.000 km’ye ayarlasın.”
Sarışın arkadaşının dediğini yapmış ve Ahmet Usta’yı bulmuş.
Al takke ver külah, anlaşmışlar.
Ahmet Usta, saati 10.000Km’ye ayarlamış.
Aradan bir hafta geçmiş…
Arkadaşı, yolda sarışına rastlamış.
Bakmış ki hala aynı külüstüre biniyor.
-“O ne yahu! Arabayı hala satamadın mı?”
Sarışın gururlu bir şekilde cevaplamış;
-“Deli misin sen? Daha 10 bin kilometredeki arabamı satar mıyım ben?”
 
***
Bir partide çok şahane bir kız gördünüz diyelim. Hemen yanına gidip:
“Harika sevişirim!” derseniz,
Bu, ‘Doğrudan Pazarlama’dır.
Bir partide takılırken, arkadaşlarınızdan biri, bir kıza gidip sizi gösterip:
“Şu çocuk var ya, harika sevişir” derse,
Bu ‘Reklam’dır.
Partide şahane bir kız gördünüz…
Yanına gidip telefon numarasını aldınız.
Ertesi gün kızı arayıp;
“Merhaba, ben harika sevişirim” derseniz,
Bu ‘Telemarketing’dir.
Partide şahane bir kız gördünüz.
Hemen kravatınızı düzeltip ona bir içki verirdiniz,
Ona kapıyı açtınız.
Çantası düşerse hemen davranıp yakaladınız ve kendisine verdiniz.
Dolaşmayı teklif ettiniz ve ona;
“Ha! Bu arada, harika sevişirim” derseniz,
Bu ‘Halkla ilişkiler’dir.
Partide şahane bir kız gördünüz.
Kız yanınıza geldi ve;
“Duydum ki harika sevişiyormuşsun” derse,
Bu artık ‘Marka Olmak’dır.
 
***
Uzun cabalar sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilen genç, babasına sürpriz yapmak için sevinç içinde eve koşmuş:
-“Babaaa… Bak Alman vatandaşıyım artık...”
Birinci kuşak milliyetçilerden olan baba çok sinirlenir:
-“Ulan soysuz, hangi yüzle gider de Alman vatandaşı olursun” diye gürlerken oğlunun suratına bir de Osmanlı tokadı patlatmış.
Oğlan büyük bir acı ile kıvranırken, bu durumu seyreden annesine dönerek;
-“Şu hale bak yaa… Alman vatandaşı olalı bir saat geçmedi Türklerle başım belaya girdi...”
 
***
Adam, beş yaşındaki oğluyla sinemaya gitmiş.
Filmin ortasında çocuk tuvalete gitmek istediğini söyleyince çocuğu alıp tuvalete götürmüş.
Döndüklerinde, karanlıkta sırasını bulamayan adam, el yordamıyla bulduğu sıranın başındaki adama fısıltıyla sorar;
 -“Affedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım?”
Özür dilenmesini bekleyen adam cevap vermiş;
-“Evet”
Adam çocuğuna dönerek;
-“Gel oğlum gel, yerimizi bulduk!”
 
***
Temel ile Dursun, köylerinde bulunan 70 yaşındaki Fadime Teyze’ye bir gün oyun oynamaya karar verirler.
Temel, Fadime Teyze’ye:
-“Şu minarenin tepesine bir toplu iğne dikeceğiz. Eğer görebilirsen seni evlendireceğiz…”
Fadime Teyze heyecanla bakmaya başlar.
Uzun bir zaman sonra Temel dayanamaz;
-“Ne oldu Fadime Teyze. Göremedin mi yoksa?”
Fadime Teyze gözünü minareden ayırmadan;
-“Ula uşağum, iğneyü gördümda minare nereyedur ona pakayrum…”
 
***
Eski Romalılara ait bir gemide köle başı, forsaların bulunduğu yere gelip;
-“Size bir iyi, birde kötü bi haberim var. İyi haberim şu. Ekmeklerinizi artırdık artık aç kalmayacaksınız…”
Bunu duyan forsalardan sevinç çığlıkları yükselmiş.
“Peki, kötü haber ne” diye cılız bir sesle sormuş bir forsa.
Cevap gecikmeden gelmiş;
-“Kötü haberim ise; yarın kralımızın oğlu su kayığı yapmak istiyormuş…”
 
***
Tur otobüsü şoförü, omzuna dokunulunca hafifçe başını çevirip bakmış.
Ön sırada, elindeki bir avuç bademi kendisine uzatan yaşlı bir kadın.
Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş…
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şoförün omzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş. Bu ikramı 5 kere daha yapınca şoför;
-“Zahmet ediyorsunuz efendim. Hep bana yedirdiniz. Biraz da kendiniz yesenize…”
Kadın eğilerek konuşmaya başlamış;
-“Bademleri çiğneyemiyorum evladım… Dişlerim yok...”
Şoför şaşırmış ve;
-“Niye satın alıyorsunuz o zaman?”
-“Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum!..”
 
***
Rus Devlet Başkanı Brejnev, Amerika’yı ziyaret ettiğinde Ford’un davetlisi olarak Beyaz Sarayda davet edilmiş.
Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev’e geceyi nasıl geçirdiğini sormuş:
-“Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm”
-“Yaa ne gördünüz?”
-“Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm…”
Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermemiş.
Bir yıl sonra Ford, Rusya’ya ziyarete gitmiş. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sormuş.
Ford: -“İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.”
-“Ne gördünüz?”
-“Kremlin’de komünist bayrağı dalgalanıyordu…”
Brejnev pek memnun olmuştu.
Ford devam etti:
-“Ama bayrakta acayip yazılar vardı.”
-“Ne yazıyordu, ne yazıyordu?”
-“ Vallahi okuyamadım zira yazıları Çince yazmışlardı…”
 
***
Eve zamanından erken dönen koca karısını yatakta en iyi arkadaşlarından biri ile yakalamış ve hiç bozuntuya vermeden soğukkanlılıkla silahını çekmiş, arkadaşını vurmuş.
Kadın yatakta şöyle doğrulmuş sitemkâr bir tavırla;
-“Bak bu şekilde davranmaya devam edersen hiç arkadaşın kalmayacak ona göre…”
 
***
Kayserili Hacı Ahmet ile Temel kaçak yollardan Amerika’ya gitmişler.
New York caddelerinde aylak aylak, aç-susuz dolaşırken,
Temel, “Hemşerum böyle kalabaluk dolaşmayalum polis bizu görüp yakalamasun, cel şimdu ayrulalum 1 sene sonra gene burada puluşalum” demiş.
Bu fikir Hacı Ahmet’in aklına yatmış.
Ayrılmışlar.
1sene sonra Hacı Ahmet erkenden gelmiş beklemeye başlamış.
Biraz sonra önde motosikletli eskort, arkada 9,5 metrelik bir Limuzin, gelip Hacı Ahmet’in önünde durmuş.
Arabadan Temel inmez mi.
Hacı Ahmet merakla sormuş.
-“Lan oğlum ne iş yaptın da böyle zengin oldun?"
Temel: -“Ya ağam bir makina icat ettum. 1 Dolar atıyorsun, kolunu sokuyorsun, tansiyonunu ölçüyor. Millet kuyrukta. Aha işte bende böyle zengin oldum” demiş.
Seneye tekrar buluşmak üzere vedalaşıp, ayrılmışlar.
Bir sene çabucak geçmiş.
Bu sefer Temel erken gelmiş.
Ortada ne gelen varmış, ne giden?
Beklemekten usanmış, tam gidecekken, o da ne?
Polis iki taraflı trafiği durdurmuş, yukarıdan birkaç eskort helikopter nezaretinde bir Skorsky Temel’in olduğu yere inmiş.
İçinden de Hacı Ahmet inmez mi.
Temel sormuş:
-“Eee.. Ağam sen nasil bu kadar zengin oldun beni geçmişsun?”
Hacı Ahmet:
-“Ağam bir alet yaptım 10 Cent atıyorsun, kolunu sokuyorsun tansiyonunu ölçüyor…”
Temel:
-“Ula uşağum, 10 Cent ile böyle zengin olunur mi?”
Hacı Ahmet:
-“Amma… 10 Dolar atmazsan kolunu geri bırakmıyor…”