Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış diye çok güzel bir atasözü var. Son günlerde bu atasözü her yerde ortaya çıkıyor.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış diye çok güzel bir atasözü var. Son günlerde bu atasözü her yerde ortaya çıkıyor.
İktidar sahipleri 2002 yılından sonra Türk Hava Kurumunun yönetimini tüzüğü gereği doğal olarak ele geçirdiler ama yangınlarla baş edemeyince bu güzide kurumun ana muhalefet partisi tarafından çökertildiğini anlattılar. Yalana inanmaktan keyif alan seçmenleri de inanıverdiler. Ama insanlar uyanmaya başladı. Bozkurt ilçesinde meydana gelen sel faciasında kamu ihmalleri ortaya çıkınca yine muhalefete yüklendiler yalan söylüyor dediler. Kayıp sayısı artınca sessiz kaldılar.
Son günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER’e iktidardan nemalanan bazı kimseler sokakta sataşmaya başladı. Fetoculukla veya teröristlerle bir olmakla suçlayıveriyorlar. Besleme holigan olarak veya meczup olarak tanımlanabilecek bu karakterler, haksız kazançlarından olacaklarını, beleş kaynaklarının kesileceğini hissediyorlar ki, saldırmaya devam ediyorlar.
Meral AKŞENER, hemen bütün Türkiye’yi dolaşıyor. Esnafın sorunlarını, çiftçinin toplumun hemen bütün kesimlerinin sorunlarını dinliyor. Ayağına taş değmesin. Toplumun umudu olmaya, kendine olan güveni güçlendirmeye devam ediyor. Ortada seçim meçim yok. İnsanlar daha gerçekçi bir şekilde problemlerini dillendiriyorlar. Ancak iktidar yandaşları ve bazı cumhuriyet düşmanları taciz etmekten geri kalmıyorlar. Cumhurbaşkanı da bu tacizleri desteklemişti ne yazık ki. Rize’deki esnaf ziyaretindeki saldırıyı azımsamış, daha neler göreceksin diye açıkça tehdit etmişti. Bu tehditler işe yaramadı elbette. Akşener vites büyüttü ve daha fazla ziyaret yapmaya başladı.
Eğer insanlar sırf siyasi görüşleri veya çıkarları doğrultusunda gerçekleri görmezden gelebiliyorlarsa gelecekleri karanlık demektir. Muhakemesi bitmiş, gördüğünü, okuduğunu anlamaz hale gelmişse tükeniyor demektir.
Türkiye’de Türkçe Olimpiyatları diye bir organizasyon vardı. Halen iktidarda olan siyasi parti iktidar olduktan bir yıl sonra başladı ve 2014 yılına kadar devam etti. Bu organizasyonların tamamı feto terör örgütü tarafından gerçekleştirildi ve iktidar tam destek verdi. Organizasyonlarda ne olur dön, çok özledik şeklinde ağlayarak konuşmayan iktidar mensubu kalmadı. Şimdi nasıl oluyor da kendi partisine bakmadan bir başkasına fetocu diyebiliyor bu insanlar anlamak mümkün değil. İnsanın geri zekalı olması lazım.
Hemen bütün organizasyonlarda hükümetin Milli Eğitim Bakanı başta olmak üzere çok sayıda milletvekili ve hatta zamanın Başbakanları bulundu ve birçoğu terör örgütü liderinin artık yurda dönmesi için yalvardı veya gözyaşı döktü. Bu organizasyonlarda yer alan bütün siyasiler halen iktidar partisinde siyaset yapıyor. Hiçbiri fetocu değillerse ikiyüzlüler demek ki.
Ergenekon ve balyoz davaları başta olmak üzere devletin ordu mensuplarına ve bazı vatanseverlere düzenlenen operasyonların tamamında malum terör örgütü başrolü oynadı. Bu davanın başsavcısıyım diyenler vardı. Savcıların hepsi fetocu çıktı.
Zamanın başbakanı ve bazı bakanlar görevlerinden ayrılmak zorunda bırakıldılar. Görevde oldukları dönemde işe aldıkları, memur yaptıkları, üst düzey yönetici yaptıkları bütün personel fetocu çıktı ve kamu görevinden azledildi. Bakanlar halen mensubu oldukları partide siyasete devam ediyorlar.
Eski içişleri bakanı, bir ara ağzından 74 il emniyet müdürünün fetocu olduğunu söylemişti. Elbette bu müdürleri başka bir iktidar atamamıştı. Mevcut iktidarın kadro verdiği, üst görevlere yükselttiği personelin nerdeyse hepsi fetocu çıktı. Eğer atananlar süzme fetocu ise, feto terör örgütü üyesi olmak suçundan görevden atılmış veya hapse tıkılmış ise atayanların fetocu olmama ihitimali var mıdır? Akrabaları hapiste olanlar da var beraber yürüdükleri değil mi?