Psikolog Mine Algaç çocuk istismarında bilinmeyenleri anlatan bir yazı paylaşmıştı.


Psikolog Mine Algaç çocuk istismarında bilinmeyenleri anlatan bir yazı paylaşmıştı.
Algaç şu bilgileri verdi: Cinsel istismara ilişkin can acıtıcı bilgiler: İstismar yani kötüye kullanım 3 şekilde kendini gösterir: Psikolojik, fiziksel ve cinsel. Cinsel istismarların çoğu çocukluk döneminde yaşanmaktadır ve tüm çocukluk istismarları arasında en ağır yaralar açan istismar şeklidir. Çocuklar cinsel istismara sıklıkla en güvendikleri yerde, evlerinde, ailelerinde; en güvendikleri kişiler tarafından (anne, baba, üvey baba, kardeş, yeğen, teyze, hala, dayı, amca, anneanne, babaanne, dede, bakıcı, öğretmen) uğrarlar. Cinsel istismar aile içerisinde yaşanıyorsa ensest, aile dışından kişiler veya yabancılarla yaşanıyorsa pedofili olarak adlandırılır. Ensest ile ilgili araştırmalar failin ilk sırada baba olduğunu göstermektedir. Tüm ensestlerin % 75’i baba-kız ensestidir. Bunu ağabey ve diğer erkek akrabalar izlemektedir. Ensest çocuğun en güvendiği kişilerden gelmesi nedeniyle diğer istismarlardan çok daha ağır hasarlara yol açan bir eylemdir. Bağımlı olduğu, sevdiği, güvendiği kişi tarafından böyle bir zarara uğratılmak, duygusal ve psikolojik açıdan henüz olgunlaşmamış çocuk için kabul edilemez. Sevgi objesi olan istismarcıyı suçlamaktansa, kendini kötüler, değersizleştirir, suçlar ve utanır. Bu da yaşamın ileriki dönemlerinde gelişebilecek patolojilerin temelini oluşturur. Cinsel istismar bir hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olarak değerlendirilmelidir. Cinsel saldırı suçlarını, toplumun erkek egemen anlayışından soyutlayarak, salt tıbbi gerekçelere bağlamak ve hastalık olarak görmek, suçlunun masumlaştırılması riskini beraberinde getirecektir. Çocuğa karşı işlenen cinsel istismar suçları en ağır cezaların verilmesini gerektiren durumlardır ve hukuki düzenlemeler buna göre yapılmalıdır. nsest ile ilgili rakamlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de farklılık gösteriyor. Toplumda görülme sıklığının % 1-2 olduğunu gösteren çalışmaların yanısıra, bu oranın % 30 lara çıktığını gösteren araştırmalar da var. Yüksek lisans tezim ensest ile ilgili olduğundan bir dönem bu çalışmaları oldukça detaylı incelemiştim. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü tarafından yürütülen bir çalışmada ise Türkiye’nin bir bölgesindeki ensest oranları ile ilgili ortaya çıkan rakamların şaşırtıcılığı karşısında araştırma sonuçlarının yayınlanmasına müsaade edilemediği söylenmekte. Ensest çalışmalarında anne ile ilgili bulgular çok çarpıcı noktalara işaret etmektedir. Ensest yaşanan ailelerde annenin çocuklarına karşı yeterince koruyucu olmadığı, özellikle fiziksel şiddetin görüldüğü evlerde daha pasif bir role sahip oldukları, çoğunlukla ensest olayının farkında olmalarına rağmen, kurulu aile düzeninin bozulmasını istememe, ekonomik bağımsızlıklarının olmaması, kocasının şiddetinden korkması ve olayın çevreden duyulmasını istememe gibi nedenlerle, bu durumu görmezden gelmeyi tercih ettiklerini belirtilmektedir. Hatta, bazı annelerin ensest karşısında çocukta hatalar aramayı seçtiği bilinmektedir. Çocukluk çağında enseste uğramış kadınların kendilerini istismar eden babalarından daha çok, olaya göz yuman ve kendilerini korumadıklarını düşündükleri annelerine karşı, daha fazla öfke ve düşmanlık hissi taşıdıkları saptanmıştır. Ensest çok derin yaralar açar. Ensest mağdurlarında cinsel içerikli davranışlar, çoğul kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), unutkanlık, disosiyasyon, depresyon, intihar düşünceleri, kendine zarar verme davranışları görülebilir. Ayrıca erken yaşta evlilik, çocuk gebelikleri ve cinayetler enseste bağlı olabilecek toplumsal sorunlardır.”