Ormanda yaban eşeği ile tilki otun rengi konusunda tartışıyorlarmış.

Ormanda yaban eşeği ile tilki otun rengi konusunda tartışıyorlarmış.
Eşek otun renginin “kırmızı”, tilki ise “yeşil” olduğunu iddia ediyormuş.
Tartışma büyüyüp, kavgaya dönüşmüş ve birbirlerini yaralamışlar.
Ormanda huzur ve sükûneti bozdukları için aslan kralın huzuruna çıkarılmışlar.
Her ikisi ifadelerini verip, birbirinden davacı olmuşlar.
Aslan kral her ikisini iyice dinledikten sonra eşeğe berat, tilkiye hapis cezası vermiş.
Tilki haklı olarak itiraz edip, Aslan krala otun rengini sormuş.
Aslan kral tereddütsüz “yeşil” demiş.
Tilki, “Madem otun rengi yeşil öyleyse ben iddiamda haklıyım. Eşeği berat ettirip, bana ceza vermeniz haksızlık değil mi?” diye serzenişte bulunmuş.
Aslan kral tilkiye dönüp:
“Ben ota ‘Yeşil’ dediğin için değil ‘Eşekle tartıştığın için’ ceza verdim” demiş…
 
***
Adamın biri California’da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış.
Adam lambayı kumların içinden çıkarmış. Bir umutla “Belki cin çıkar” deyip ovalamış lambayı...
Hakikaten cin çıkmış.
Adam çok şaşırmış.
Cin başlamış konuşmaya:
-“Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın... Bu ay içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım. Bu yüzden 3 dileği unut. Sadece 1 dilek hakkın var!”
Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş ve
-“Her zaman Hawaii adalarına gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok tutar. Benim için Hawaii’ye bir köprü yap böylece arabayla oraya gidebileyim” demiş.
Cin gülmüş ve:
-“Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün!.. Köprünün ayakları nasıl Pasifik’in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Hayır, başka bir dilek düşün” demiş.
Adam tamam demiş ve düşünmeye başlamış.
En sonunda:
-“Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onlarla ilgilenmediğimi söylerlerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum... Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini... Onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum...”
Cin cevap vermiş:
-“Köprü iki şeritli mi olsun yoksa dört şeritli mi?”
 
***
Hoca, dara düşünce eşeğini pazara götürüp satışa çıkarmış.
Ama hayvana bakan bile olmamış.
Nihayet hayvan alım satımında usta bir cambaz kendisine yaklaşmış ve başlamış hayvanı muayeneye:
-“Hiç de iyi hayvan değil... Çok yaşlı... Kemikleri fırlamış... Ne insan taşıyabilir, ne de yük... Tırnakları da karıncalanmış... Hasta bu hayvan... Haftaya kalmaz, ölür... Ama buralara kadar zahmet etmişsin, senin hatırın için on akçe vereyim. Hep para kazanmak olmaz ya… Kiminin parası, kiminin duası... Sen de hoca olduğuna göre dua edersin bana.”
Hoca, eşeğine karşılık otuz akçe alabileceğini umarken bu derece düşük bir fiyatla karşılaşınca, bozulmuş, yalvarıp yakararak adamı güçbelâ on beş akçeye razı edebilmiş.
Cambaz parayı verip de eşeği alır almaz, başlamış yüksek sesle övmeye:
-“Haydi, eşek almak isteyen var mı? Eşek değil, rahvan at mübarek! Halis Kıbrıs eşeği... Yörük atları bile yolda bırakır... Genç, sağlam bir hayvan... Ağzı var, dili yok... Katırın taşıyamadığı yükü taşır.”
Bu çağırışı duyan alıcılar hemen cambazın etrafını çevirmiş.
Teklifler havada uçuşuyormuş:
-“Yirmi beş akçe vereyim!”
-“Ben otuz akçe veririm!”
-“Allah için güzel eşek! Otuz beş akçe...”
-“Ben kırk akçe veriyorum.”
-“Ben kırk beş!”
Hoca eşeğine çıkan müşterileri görünce, hemen kesesine davranmış:
-“Durun! Ben elli akçe veriyorum!” diyerek cambaza paraları saymış ve on beş akçeye sattığı eşeğini elli akçeye satın alarak evine götürmüş.
Evde, karısı “Ne o Efendi, satamadın mı hayvanı?” diye sorunca, şu cevabı vermiş:
-“Ne diyorsun hanım? Meğer bizim eşeğin ne meziyetleri varmış da haberimiz yokmuş. On beş akçeye sattıktan sonra bunu sattığım cambazdan öğrendim. Eğer elli akçeyi saymasaydım eşek gidiyordu elden...”
 
***
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelir ve “tanesi 10 dolardan maymun alacağını” söyler.
Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlar.
Adam, binlerce maymunu 10 dolardan satın alınca ortalıkta maymunlar azalır, yakalaması zorlaşır.
Köylüler tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken adam “tanesine 20 dolar vereceğini” söyler.
Tekrar heveslenen köylüler maymunları yakalamaya başlar.
Bir süre sonra da maymun fiyatı 25 dolara çıkar. Ancak bırak yakalamayı maymuna rastlamak bile çok zorlaşır.
Bunun üzerine adam “fiyatı 50 dolara çıkardığını, ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini, yardımcısının onun yerine alım yapacağını” söyler ve ortadan kaybolur.
O yokken yardımcısı köylülere;
-“Şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35 dolardan satayım, siz de adam gelince ona 50 dolardan satarsınız.”
Köylüler elde ettikleri birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın alırlar.
Sonra mı?
O köyde gazete olsaydı şöyle manşet atardı:
“Köylüler dolandırıldı…”
 
***
New York'ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi.
Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü.
Adam, çok acele bir iş için Avrupa’ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim duyduğunu söyledi.
 
Müşteri temsilcisi kısa bir araştırma yaptıktan sonra. “Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almanız için bir engeliniz yok” dedi ve ekledi: “Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamızla daha önce hiç çalışmamışsınız. Banka olarak sizi resmen tanımıyoruz. Bu nedenle, söz konusu krediyi verebilmemiz için karşılığında sizden bir teminat almak zorundayız.”
 
Adam cebinden Rolls Royce'un anahtarını çıkardı, bankanın müşteri temsilcisine uzattı:
-“Çok acelem var, uçağa yetişeceğim.” Dedi ve “kapıdaki Rolls Royce'umu teminat olarak alabilirsiniz.”
Kredi işlemleri çok hızlı bir biçimde tamamlandı. Banka Rolls Royce otomobili bankanın garajına çekti, adama da beş bin dolar krediyi verdi.
 
Müşteri temsilcisi, kişisel merakını gidermek için bir hafta boyunca özel bir araştırma yaptı ve bankalarının bu yeni müşterisinin çok büyük bir iş adamı ve çok büyük bir servet sahibi olduğunu öğrendi.
Bir hafta sonra adam yeniden gelip, borcunun anaparası beş bin dolarla, bir haftalık faizi dokuz buçuk doları ödedi.
Müşteri temsilcisi bir türlü yenemediği merakının dürtüsüyle sordu:
-“Sizin, çok büyük bir is adamı ve çok büyük bir servetin sahibi olduğunuzu öğrendim” dedi. “Yalnızca kişisel merakımdan soruyorum. Lütfen söyler misiniz, sizin için çok küçük bir miktar olan beş bin dolarlık krediye neden gereksinim duydunuz?”
 
Adam hafifçe gülümsedi: “Siz de bana lütfen söyler misiniz?” dedi. “Böyle lüks bir otomobili, New York'ta hangi kapalı garaja, bir hafta boyunca dokuz buçuk dolara bırakabilirsiniz?”
 
***
Delikanlı çalıştığı şirketin mektuplarını postalayacaktı. Postacı mektuplardan birisini tartıp; “Bu çok ağır!” dedi. “Biraz daha pul yapıştırmamız lazım.”
Delikanlı; “Abi!” dedi, “O zaman daha ağır olmaz mı?”
 
***
Temel aldığı bir daktiloyu bozuk diye geri götürdü. Satıcı;
-“Neresi bozuk, dün aldığında sağlamdı.”
Temel:
-“İki tane ‘a’ yok, saat yazamıyorum.”
 
***
Bir gün bir karınca bir file âşık olmuş.
Annesi bu durumu onaylamamış.
Karınca:
-“Bana acımıyorsan bari karnımdakine acı” demiş.
 
***
Bektaşi'ye sormuşlar.
-“Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?”
-“Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum…”
 
***
Temel'in eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş:
-“Niye eldivenli yazıyorsun, zor olmuyor mu?”
-“Zorluğuna zor ama el yazımın tanınmasını istemeyrum.”
 
***
Temel ve Fadime uzun yıllar nikâhsız yaşamaktadır.
Bir gün Fadime:
-“Temel bu iş böyle olmuyor, evlenelim artık” demiş.
Temel gayet sakin:
-“Bizi bu yaştan sonra kim alır Fadimem?”
 
***
Bir gökdelenin üzerinde kırmızı bir ışık yanıp sönüyormuş neden?
Çünkü binanın şarjı bitiyormuş...
 
Yaşınız kaç?
Bilmem her yıl değişiyor...
 
Saatin çalışıyor mu?
Benimkine de iş bulsana...
 
Viyana kuşatması neden bitmiş?
Etrafta atacak kuş kalmadığı için
 
Havada uçan yeşil zeytine ne denir?
Havada uçan yeşil zeytin.
 
Her yerim tutuldu bir kulaklarım tutulmadı. O zaman bende onu kiraya veririm!
 
Kitabım evde kalmış, çünkü onun bir kocası yook!
 
Oğlumun adını mafya koydum, artık bi mafya babasıyım!
 
Adam karısına "inek" demiş, birlikte aşağı inmişler!!
 
Bebeğiniz oldu gözünüz Aydın, kulaklarınız Manisa.