Neredeyse insanlık tarihi bitmek üzere, biz hala nelerle uğraşıyoruz.

Neredeyse insanlık tarihi bitmek üzere, biz hala nelerle uğraşıyoruz.
.
Rahmetli Atatürk’ü çok iyi anlıyorum.
Zamanında ‘cahillere laf anlatacağım’ diye ne uğraşmıştır kim bilir?
.
Menfaati olanların gözünün hiç bir şeyi görmeyip, her anlatılana bir cevabı olması da başka bir sorun.
.
Demek insan:
Makama, mevkiye, paraya gözünü dikince,
Tarih, coğrafya, gelmiş, geçmiş, vefa, ata, milliyet gibi kavramları pek tanımıyor.
.
Avrupalı çizmiş yolunu.
Artık içllerinden kolay kolay düzeni bozacak akım çıkmıyor.
Biz onlara örnek olabilecekken, onlar bize örnek oluyor insan ona yanıyor.
.
Yeni kurulan Deva Partisi’nin Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Siirt İl Kongresi’nde konuşurken insanlığın hassas noktalarına değinmiş.
.
Hani özlemini çektiğimiz konulara.
.
“Neymiş bunlar?” diye elimizde mikrofon sokağa çıkıp vatandaşa sorsak bu anlattıklarını dinleriz onlardan.
.
Deva Partisi olarak derslerine iyi çalışmışlar ve bu isteklerin tümünü altı başlıkta toplamışlar.
Babacan da kongreleri gezerek bunları halka anlatıyor.
Bence tam damardan giriyor.
Bakalım ne kadar başarılı olacak?
.
Diyor ki:
“Bugün halkımızın yüzde 98’i Meclisimizde temsil ediliyor.”
Evet doğru.
Ancak,
Kararları başka biri veriyor.
 
O sebeple:
“Yüzde 98, 84 milyon da 1’den büyüktür. Hem de çok büyüktür…” teşhisini koyuyor.
.
Babacan ve partisi, hedeflerini şu altı madde altında toplamışlar.
.
Birincisi:
“Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsız olmasını sağlayacağız. Partili bir cumhurbaşkanı tarafsız olamaz. Diğer partileri karşısına alan bir Cumhurbaşkanlığı makamı düşünülemez.”
.
İkincisi;
“Bakanlara daha çok yetki ve daha çok sorumluluk vereceğiz. Bakanlıkları ve devlet kurumlarını güçlendireceğiz. Yürütme yetkilerini aşağı kademelere doğru delege edeceğiz.”
.
Üçüncüsü;
“Yerel yönetimleri güçlendireceğiz. Yerelin sorunları en iyi yerelden çözülür. Yerel yönetimlere daha çok yetki vereceğiz. Meclisi iktidar partisinin uzantısı olmaktan çıkartacağız.”
.
Dördüncüsü;
“Meclisimizi güçlendireceğiz. Meclisimiz, yürütmeyi, yani hükûmeti etkin bir şekilde denetleyebilecek. Meclis'teki muhalefet partilerinin bilgi edinme yollarını işlevsel hale getireceğiz. Gazi Meclisimizi, iktidar partisinin uzantısı olmaktan çıkartacağız.”
.
Beşincisi;
“Sivil toplumu güçlendireceğiz. İfade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engelleri kaldıracağız. Konuşan, tartışan, soru soran, hakkını arayan bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. Sivil toplumu kanun yapım süreçlerine daha etkin bir biçimde dahil edeceğiz.”
.
Altıncısı;
“Hukuka ve adalete olan güveni ayağa kaldıracağız. Anayasa Mahkemesine yapılan atamalarda Meclisimizin nitelikli çoğunluğunu söz sahibi kılacağız. Böylece tek bir parti veya ittifak, Yüksek Mahkeme heyetini tek başına şekillendiremeyecek. Yargı mensuplarının özlük haklarını güvence altına alacağız. Yargının tarafsız ve bağımsız çalışması, yargıya olan güveni artıracak.”
.
Ne güzel…
Rüya gibi.
İnsanın okudukça içi açılıyor,
Ayağı yerden kesiliyor ve
Bulutların üzerinde geziyor.
.
Aslında böylesi bir Türkiye’yi hayal etmek,
Söylenenleri hayata geçirmek,
Bu kadar zor mu?
Değil.
Mevcut partilerin de istediği bu.
Ama iş uygulamaya gelince…
.
Zamanında “3 Y” vaadi ile iktidara gelip,
Yolsuzluk,
Yoksulluk ve
Yasaklarla mücadele ile
Sadece “Yüzük” gösterenler de
Aynı değil miydi?
.
Söylemler ruh okşayıcı doğru,
Ama koltuğun sihri insanı rahat bırakmıyor.
.
“İçki sarhoşluğu” vardır,
Gelir geçer.
“Koltuk sarhoşluğu” vardır,
Kalıcı olabilir…
.
İşte bütün mesele,
Öncelikle bu ince noktada durmak.
Sonra,
Millete mi?
Yoksa
Kendine mi?
Hizmet edeceğine karar vermek.