Virüs başımıza bela olduğundan bu yana kendisini: Ciddiye aldık olmadı, Dalga geçtik olmadı, Sonunda o bizimle dalga geçerek ele geçirdi.

Virüs başımıza bela olduğundan bu yana kendisini:
Ciddiye aldık olmadı,
Dalga geçtik olmadı,
Sonunda o bizimle dalga geçerek ele geçirdi.
.
Maske takmayanlar,
Karantinadan kaçanlar,
“Sosyal mesafe neymiş layn!” şeklinde inat edip halay çekenler sayesinde yayılmaya devam eden virüsü,
İktidar da ciddiye almayınca olan oldu.
.
Yine döndük başa.
Ve sonunda:
“65 yaş üzeri olanların sokağa çıkması” yasaklandı.
.
“Vur abalıya” misali,
“Virüs geliyor!” şeklindeki anonsun ardından bilinen tek şey alarm düğmesine basarak, “65 yaş üzerini sokağa salmamak.”
Tek bilinen de bu…
.
Siz şamar oğlanını bilir misiniz?
.
Monarşi ile yönetimlerinde kendisini halktan üstün gören saraylılar:
Çocuklarının eğitimlerini de haliyle özel olarak sarayda aldırıyordu.
.
Ancak işin ceza kısmında öğretmen tarafından “Saraylıya vurulması” ne mümkün?
O sebeple şehzade yanında düşük sınıflardan seçilmiş bir oğlan çocuğu bulunuyordu.
.
Hoca kızınca bu zavallıya basıyordu tokadı.
Sebep?
“Saraylı şehzade bunu görür de ibret alır, bir daha aynı hatayı yapmaz” düşüncesi hakimdi.
.
Dediğimi saraylılar anlamasa da,
Anlayan anladı.
..
Son günlerde bazı illerde yoğun bakımların doluluk oranlarının ciddi boyutlarda olması ve artan vaka sayıları karşısında üç günde 16 doktorumuzun virüs sebebi ile vefat etmesi “Vahametin gerçek boyutunu” gösteriyor aslında.
.
Hele ki onların bu virüs için “Meslek hastalığı kabul edilme isteklerinin” kulak ardı edilmesi, iktidarın nasıl bir inat içinde olduğunu gösteriyor.
.
İktidarın bazı çevrelere yenik düşerek:
“Yaz aylarına girerken alınan önlemleri düşürmesi, gevşetmesi karşısında” bu virüs yine tepemize çıktı.
.
Sürekli olarak her akşam açıklanan vaka sayısının gerçek olmadığı konusunda bir şüpheler de var.
Bunu ekranlara çıkan, köşe yazan, demeç veren her uzman, siyasetçi, gazeteci söylüyor ve uzun uzun örneklerle tartışılıyor.
Böylece halk tarafından virüs ciddiye alınmıyor ve önlem aşamasında dikkat etmiyor.
.
Tavsiyeler şöyle:
“Bunun bulaşma ve gelişme aşamasını kırmak için 4 hafta veya en az 14 gün tam kapanma yapılmalıdır.”
Başka türlü virüs ile savaşma imkânı yoktur.
.
Aşı konusunda ise:
Ne yazık ki bir dolu şüphe var.
Misal; Deneklerden bir tanesi geçen gün Brezilya’da vefat etmiş.
Aşı bu kişide işe yaramamış.
Bu haber:
Hem aşı üreticilerinin, hem de aşı bekleyen bizlerin moralini bozmadı değil.
.
Bizim soydaşlarımızın bulduğu aşının maliyeti ise şu anda 29 dolar.
En az iki defa kullanılacak olması ile maliyeti insan başına yaklaşık 400 lira ediyor.
.
Ülkemizde 50 milyon kişinin aşılanması gerektiği göz önüne alınırsa bu bütçe nasıl karşılanacak onun hesabını şimdiden yapmak lazım.
.
Bu arada sığınmacılarımız ile göçmenlerimizi de unutmamak lazım.
.
Peki o zaman biz, hayatımızı karanlıklara gark eden belalı virüsten ne zaman kurtulacağız?
Ortada dolaşan en iyimser tahmin şu:
2021 Haziran ayında yavaşlatabilirmişiz.
.
En kötü senaryo ise:
2022 sonbaharı.
.
Yetkililer şunu da diyor:
“Bu virüs herkesi bir şekilde yakalayacak. Ancak kolay atlatmak için yapılacak bir iş var. Virüsü yoğun bir şekilde vücuda almamak için kesinlikle maske kullanmalı, sosyal mesafeyi korumalı ve mümkünse kalabalık ortamlardan uzak durmalıyız…”
.
Sonuç olarak düşüncem şu.
Ciddiye almayan,
Maske takmayan,
Mesafe bilmeyen,
İnanmayanlar yüzünden:
Telef olup gideceğiz anlaşılan…