Güzelliğin dile geldiği bu günde sizlere tüm güzel duygularımı içine kattığım, gönlümden kopup gelen bir yazı yazardım elbet.

Güzelliğin dile geldiği bu günde sizlere tüm güzel duygularımı içine kattığım, gönlümden kopup gelen bir yazı yazardım elbet.
Çünkü bugün Cumhuriyet Bayramıydı.
.
Ancak,
Geçen sene yazdığım yazı aklıma geldi.
“Bir bakayım” diyerek arşivime girdim.
Yazımı okudum,
Bu sene de değişen bir şey yoktu aslında, “Daha çok sevgi yoğunluğu dışında.”
.
O halde dedim ki:
“Ben bu yazımı tekrar yayınlayayım.”
Bazılarının kendisine bir ders çıkarması umuduyla.
.
İşte o geçen seneki yazım:
Bugün 29 Ekim.
Cumhuriyetimizin 96. Kuruluş yıldönümü.
Tüm ülkede coşku ile kutlanması gereken bayram.
.
Neden “Kutlanması gereken” yazdım?
Zira vatan toprakları içinde bulunan bir vilayette, Cumhuriyetin kutlanmasına “Kamu düzenini bozacağı” gerekçesi ile izin verilmemiş.
Böyle bir gerekçe sunmak,
“İzin vermemek” cesaret edilecek bir şey değildir.
.
Bu izni vermeyen cesaretini nereden alıyorsa artık?
Cumhuriyetin başkanı başta olmak üzere derhal buna müdahale etmeli ve o vilayette “Cumhuriyet Bayramı” coşku ile kutlanmalıdır.
.
Neden mi?
.
Tarihe bakalım.
.
Bu millet Osmanlı’nın son dönemlerinde birlik ve beraberlik göstererek yedi düvele karşı muhteşem bir “Çanakkale Destanı”nı yazdı.
.
Peşinden “Kurtuluş Savaşı Destanı”nı yazdı.
.
Birçok siyasi ve askeri başarılardan sonra bağımsız Meclisini kurdu.
.
13 Ekim’de Ankara’yı başkent ilan etti.
.
Yeni kurulan bir devlete doğru adım adım tarih işlenirken Atatürk, egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan Cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı bile.
.
Bunun sonucu olarak Atatürk, 28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırarak “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” müjdesini verdi.
.
29 Ekim günü ise taslağı hazırlanan “Cumhuriyet” önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi.
Böylece yeni Türk Devleti’nin yeni yönetimi biçimi “Cumhuriyet”, yeni ismi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olarak belirlendi. (Hani şimdilerde bazı kurumlardan ismi silinmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyeti’ni…)
.
Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
.
Halk, “Cumhuriyetin ilanını” sevinç ve coşku ile karşıladı.
Aynı 96 yıldır kutlandığı gibi.
.
Cumhuriyetin kutlanmasını engelleyen, izin vermeyenlere karşı devletin yaptırım sorumluluğu vardır.
Kutlanmaz ise devletin ayıbıdır.
Buna kimse cesaret bile etmemelidir.
.
İşte bu Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk, gönüllerde silinmez bir taht kurdu.
Halk, kendisine “Yönetme Hakkı” veren Ata’sının kanun olarak bıraktığı “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” sözünü hiç unutmadı.
.
Atatürk yüreklere kazınan buna benzer birçok unutulmaz söz söyledi:
“Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.”
.
“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”
.
“Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”
.
“Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.”
.
“Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
.
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.”
.
“Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve ‘milletin efendi’ olduğunu tamamen anlamışlardır.”
.
“Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.”
.
“Gelecek nesillerin Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.”
.
“Cumhuriyet rejimi demek, ‘demokrasi sistemi ile devlet şekli’ demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.”
.
“Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz.”
.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.”

Peki biz ne yaptık?
.
26 Ekim 2019 tarihli ulusal bir gazete haberi:
Nevşehir Valiliği, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda gerçekleştirilmek istenen “Atatürk’e Saygı ve Cumhuriyet Yürüyüşüne”:
“Kamu düzenini bozacağı” gerekçesiyle izin vermedi.

Cumhuriyetimizin 97. yıl dönümünde;
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü,
Aziz şehitlerimizi, Gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, tüm milletimizin bayramını içtenlikle kutluyorum.